Sahit (sahid)
Sahit (sahid)
Bir olaya tanık olan ve onu ilgili yerlerde
anlatan kişidir. Şahidin olaya tanık olmasına tahammül,
ilgili yerde anlatmasına da eda denilir. Şahidin şehadeti
adaletin gerçekleşmesine ve hakkın ortaya çıkmasına
sebep olduğu için İslam hukukçuları şahitlerde
bulunması gereken bir takım şartlar tesbit etmişlerdir.
Bu şartlardan bir kısmı doğrudan ayet ve hadîse
dayanırken, bir kısmı da şahidin doğru söylememe
ihtimalini bertaraf etmeye yönelik olmak üzere ictihada dayanır.
Ahitte bulunması gereken şartlar, genel ve
özel olmak üzere iki grupta mütalaa edilir;
a- Genel olanlar:
1- Şahit akıl ve baliğ
olmalıdır. Bunda İslam hukukçularının ittifak
vardır. Dolayısıyla çocuğun, delinin ve sarhoşun
şahitliği kabul edilmez. Ancak Ahmed b. Hanbel'den bir rivayete
ve İmam Malik'e göre yaralamalarda ve öldürmelerde çocukların
birbirlerine karşı şahitlikleri kabul edilir. Ahmed b.
Hanbel'den rivayet edilen bir üçüncü görüşe göre ise on bir yaşına
gelmiş olan çocukların şahitliği kabul edilir (İbn
Kudame, el-Muğnî, XII, 28; İbn Rüşd, Bidayetü'lMüctehid,
II, 463).
2- Hürriyet: İslam hukukçularının
cumhuruna göre şahidin hür olması şarttır (İbn
Rüşd, a.g.e., aynı yer).
3- İslam: Bir gayri müslimin müslüman aleyhine
şahitlikte bulunması ittifakla caiz değildir. Fakat Hanbelîlere
göre yolculuk esnasında ve bir Müslümanın bulunmaması
halinde vasiyete ait konularda kabul edilebilir. Çünkü bunda bir
zaruret vardır (İbn Kudame, a.g.e., XII, 52). Ayrıca Hanefîlere
göre zimmîlerin birbirlerine karşı şahitlikleri dinlerine
bağlı olmaları kaydıyla kabul edilir. Çünkü Hz.
Peygamber (s.a.s) ehl-i kitabın birbirlerine karşı
şahitliğine izin vermiştir (Zeylaî, Nasbu'r-Raye, IV,
85).
4- Şahidin görür olması gerekir. Bu, Ebû
Hanîfe, Muhammed ve Şafiîlere göre şarttır. Çünkü
bir kimsenin bir olaydan haberdar olması ve onun haberi ile hüküm
verilebilmesi için olayı görmesi lazımdır. Malikîlere,
Hanbelîlere ve Hanefîlerden Ebû Yusuf'a göre şayet sesleri
tanıyorsa görmeyenlerin şahitliği kabul edilir (Kasanî,
Bedayîu's-Sanaî, VI, 534; İbn Kudame, a.g.e., XII, 62; Zühaylî,
elFıkhu'l-İslamı ve Edilletüh, Vl, 534).
5- Şahidin konuşabilir olması gerekir.
Bu şart Hanefi ve Hanbelilere göredir. İmam Şafıî
ve Malikîlere göre ise, konuşmayan eğer işaretle
meramını ifade edebilirse şahitliği kabul edilir (İbn
Kudame, a.g.e., XII, 64).
6- Şahid adil olmalıdır. Buradaki
adaletten maksat, fıskın karşılığı
olandır. Adaletin çeşitli tarifleri yapılmaktadır.
Bunlardan en yaygın olanı: "Büyük günahları
işlememek, küçük günahlarda ısrar etmemektir" ve "Hasenesi
çok, masiyeti az olandır" şeklindeki tariflerdir. Bunun
bir başka şekildeki ifadesi de "hasenatı
seyyiatından çok olandır." (el-Mevsılî,
el-ihtiyar'li Ta'lıli'l Muhtar, II, 149; Zühaylî, a.g.e., VI, 565).
Şahitlikte adalet tüm mezheplerde aşağı
yukarı ittifakla aranan bir şarttır. Çünkü bunu bizzat
Kur'an-ı Kerim istemektedir. Allah (c.c) bir ayet-i kerimede: "Sizden
adalet sahibi iki kişiyi Şahit tutun " buyurmaktadır (Talak,
65/1 ).
İmam Ebû Yusuf'tan gelen bir rivayete göre
insanlar arasında mevki sahibi şahsiyetli birisi olması
halinde fasıkın şahitliği kabul edilebilir. Çünkü
insan fasık olmasına rağmen doğru sözlü olabilir.
Fasık, fıskından vazgeçer ve tevbe
ederse, şahitliği kabul edilir. Hanefîlere göre bunun bir
istisnası vardır; kazif (iffetli bir müslümana zina isnad edip
dört şahit getiremeyen ve bu yüzden kazf cezası uygulanan
kişi) tevbe etmiş bile olsa, onun şahitliği kabul
edilmez. Diğer mezheplerin mensuplarına göre, tevbe ettiği
zaman bu suçu işleyenin şahitliği de kabul edilir. bu
ihtilaf Nûr Sûresinin 4. ayetinin farklı yorumundan
kaynaklanmaktadır (Zühaylî, a.g.e., VI, 567).
Ebû Hanîfe'ye göre ceza davalarının
dışındaki davalarda hasmın talebi olmadan Müslüman
olan şahitlerin durumunu araştırmaya gerek yoktur. Zahirî
hal onların adaletine delildir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s):
"Kazften dolayı ceza görenlerin dışındaki tüm
Müslümanlar birbirlerine karşı adildirler" buyurmuştur
(Zeylaî, Nasbû'r-Raye, IV, 81 ) . Ceza davalarında ise mutlaka
şahitlerin durumunu tahkîk gerekir. Çünkü bu tür davalar şüphe
ile düşerler. Ebû Yusuf ve Muhammed ise her türlü davada hakim
açık ve gizli olarak şahitlerin durumunu tahkîk etmelidir.
Müteahhir* alimler, bu ihtilafın delilden kaynaklanan bir ihtilaf
olmayıp zamandan kaynaklandığını, Ebû Hanîfe
döneminin asrı saadete yakınlığından dolayı
o günkü Müslümanların daha güvenilir olduklarını,
sahibeyn döneminin ise öyle olmadığını söylerler (Serahsî,
el-Mebsût, XVI, 113; Kasanî, a.g.e., VI, 268; el-Merğınanî,
111, 118; Aynî, el-Binaye, VI, 136 vd.).
Bu kabilden olmak üzere içki içmeye devam edenlerin,
insanları eğlendirmek için şarkı söyleyenlerin,
ölülerin peşinden ücret karşılığı
ağıt okuyup ağlayanların, faiz yiyenlerin, kumar
oynayanların... şahitlikleri kabul edilmez (el-Mergınanî,
a.g.e., III, 1223 vd; el-Mevsılî, a.g.e., II, 147 vd).
7-Şahid mürüvvet sahibi olmalıdır.
Yani zamanındaki ve muhîtindeki insanların
beğenmediği, düşüklük saydığı
bayağı hareketlerden kaçınmalıdır. Çünkü
öyle olmayan kişi gayri ciddi sayılır, meselelere önem
vermez. Bu yüzden hukukçular, damlarda kuş uçuran, yolda
yürürken bir şeyler yeyip içen, hamama peştemalsiz giren,
rast gelen yerlere abdest bozanların.... şahitliklerinin kabul
edilmeyeceğini söylemektedirler (el-Merğınanî, a.g.e.,
III, 123; İbn Kudame, a.g.e., XII, 31; el-Mevsılî, a.g.e. II,
148 vd.).
8- Şahitliklerinde töhmet söz konusu olanların
birbirleri lehlerine şahitlikleri caiz değildir. Buna göre eşlerin,
ebeveyn ve evladın, kardeşlerin birbirleri lehindeki
şahitlikleri geçerli değildir. İmam Ebû Yusuf ve
İmam Şafiî, eşler konusunda diğer imamlara muhalefet
etmekte ve bunların birbirleri lehindeki şahitliklerinin kabul
edileceğini söylemektedir. Buna göre düşmanların ve
hasımların da birbirleri ile ilgili şahitlikleri kabul
edilmez (Mevsılî, a.g.e., II, 147; Zühaylî, a.g.e. VI, 569).
b- Özel olanlar:
Erkeklerin muttali olabilecekleri konularda sayı:
Bundan maksat zina davalarında dört erkek, ceza davalarında
iki erkek, hukuk davalarında da bir erkek iki kadının
şahitliğinin şart olmasıdır.
Erkeklerin bilemeyeceği ve bakamayacağı
yer ve konularda ise sadece kadınların şahitlikleri kabul
edilir. Doğum, bakirelik, kadınların üreme organları
ile ilgili hastalıklar bu kabildendir. Ancak bu hal ve
hususların tesbitinde alimler arasında fikir birliği
yoktur. Bazılarının erkekler tarafından biline bilir
dedikleri bir meselede diğer bazıları o konunun sadece
kadınlar tarafından biline bileceğini söylerler.
Bilginler bu gibi konularda kadın şahitler için
de bir sayının şart olup olmadığında
değişik görüştedirler. Hanefî ve Hanbelîlere göre adil
olan tek bir kadının şahitliği yeterlidir.
Kadınların şahitliğinin muteber olması için
Malikîlere göre en az iki, Şafiîlere göre de dört tane kadının
şahitlik etmesi gerekir (Serahsî, a.g.e., XVI, 112vd.; Kasanî,
a.g.e., VI, 277-279; el-Mergınanî, a.g.e., III, 117; İbn Kudame,
XII, 16 vd., Mevsılîa.g.e., II, 140-141; Zühaylî, a.g.e., VI,
571-572; Fahreddin Atar, İslam Adliye Teşkilatı, 197)
Şahitlik hakların isbatı için en
önemli delildir. Şahidin şehadeti ile mallar el
değiştirir, insanlar hapse atılırlar, dövülürler
hatta öldürülürler. Dolayısıyla şahidin yalan söylememesi,
doğruluktan ayrılmaması gerekir. Yalancı şahitlik
şüphesiz son derece çirkin ve uhrevî sorumluluğu olan büyük
bir günahtır. Hukukçularımız, yalancı şahitler
için cezayı sadece ahirete bırakmamışlar, dünyada da
bir takım cezalar öngörmüşlerdir. Yalan yere ettikleri
şahitlik yüzünden sebep oldukları maddî zararın
tazmininin yanı sıra başka cezalar da verilir. Yalancı
şahit için genelde belli bir ceza tesbiti yapılmamış,
bu tamamen hakimin takdirine bırakılmıştır.
İmam Ebû Hanîfe yalancı şahidin caddelerde teşhir
edileceğini, Ebû Yusuf ve Muhammed ise dayak ve hapis cezası
ile cezalandırılacaklarını söylerler (Merğinanî,
a.g.e., III, 132; İbn Kudame, a.g.e., XII, XII, 154;11, 154; ayrıca
bkz. Şehadet).
Hüseyin KAYAPINAR
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.