Sefkat
Sefkat
Allah'ın yarattığı canlılara
karşı insanda varolan acıma, merhamet etme duygusu.
İnsandaki şefkat duygusunun
kaynağı, Allah'ın Rahman, Rahîm, Erhamurrahimîn
isimlerinde ifadesini bulan ilahî rahmettir: "Rahmetim herşeyi
kapsamıştır" (el-A'raf, 7/156). Yeryüzündeki
bütün canlılar Allah'ın rahmet ve şefkatiyle
varlıklarını devam ettirirler. Allah rahmeti yüz parçaya
ayırdı; doksandokuzunu kendi katında tuttu, birini dünyaya
indirdi. Bütün canlılar bu bir parçadan istifade ederek
hemcinslerine şefkat gösterirler. At, yavrusu memesini emerken başına
değmesin diye ayağını kaldırır" (Buharî,
Edeb, 19) hadisi, bu duygunun sadece insanlara has olmayıp,
hayvanlarda da bulunduğunu açıklamaktadır.
Bütün canlıların hissettiği bu
duyguyu, onların en üstünü (eşref-i mahlûkat) olan insanın
daha güzel bir şekilde hissetmesi gerekir. Zaten İslam,
halika (yaratana) hürmet-mahluka (yaratılmışlara)
şefkat temellerine dayanan bir dindir. Çünkü mahlûkatın
hepsi Allah'a aittir. İyi bir müslümanın müşfik
(şefkatli) olması gerekir. Çünkü Peygamberimiz; Büyüklerini
saymayan, küçüklerini sevmeyen bizden değildir (bize layık
bir müslüman değildir)"(Tirmizî, Birr, 15) buyurmaktadır.
"İnsanlara acımayana Allah da acımaz" (Müslim,
Fedail, 66) ve Merhamet etmeyene merhamet edilmez" (Buharî, Edeb,
18) hadisleri de, şefkat ve merhametin ne yüce bir davranış
olduğunu göstermektedir.
"Müminler birbirlerini sevmede, acımada,
korumada bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir organı
rahatsız olursa, diğerleri de bu yüzden rahatsız olur;
ateşlenir ve uykusuz kalır" (Buharî, Edeb, 19) hadisine
göre müslümanın şefkati öncelikle müminleri kucaklamalı,
fakat diğer insanları, hatta hayvanları da içine almalıdır.
Çocuklara, yaşlılara, hastalara, dul ve
yetimlere, kimsesiz ve güçsüzlere, kölelere, hayvanlara... büyük bir
şefkat, sevgi ve merhamet besleyen Hz. Peygamber, bu konuda da bize
en güzel örnekleri sunmuştur. Peygamberimiz bazan namazda uzun
okumak ister, fakat duyduğu çocuk sesi sebebiyle, annesi cemaatte
olabilir diye kısa keserdi. Sadece kendi çocukları ve
torunlarını değil, gördüğü, rastladığı
bütün çocukları sever, kucağına alır, okşar,
öper, onlarla şakalaşırdı. Köle ve cariyelere müşfik
davranır, başkalarının da böyle yapmasını
isterdi. Hayvanlara taşıyamayacağı yükler
yüklememelerini, onlara eziyet etmemelerini, yüzlerine vurmamalarını,
onları boğazlarken, eziyet çektirmeden, en güzel bir
şekilde kesmelerini tavsiye ederdi. Bu ulvî duygudan yoksun olanlara
sadece acırdı. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in çocukları öptüğünü
görünce şaşıran, on çocuğundan hiçbirini öpmediğini
öğünerek söyleyen Akra' b. Habîs'e cevabı; "Allah
kalbinden rahmeti söküp almışsa, ben sana ne yapabilirim"
(Buharî, Edeb, 18) olmuştur. Rahmeti gazabına galip gelen,
insana ana-babasından daha şefkatli davranan bir Allah'ın
kullarına merhametsizlik, katı kalplilik,
acımasızlık yakışmaz. Ona yakışan,
Allah ve Rasulü'nün bu güzel ahlakıyla ahlaklanmak, Rabbi'nin
kendisine yaptığı gibi, başkalarına
karşı merhametli davranmaktır.
Akif KÖKTEN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.