Sulh
Sulh
Barış, sulh, anlaşma;
anlaşmazlığı gidermek için iki kişi veya iki
taraf arasında yapılan bir akit. Sulh genel olarak,
anlaşmazlık konusu olan şeyden daha azı üzerinde yapılır
ve taraflar arasındaki anlaşmazlığı sona erdirir.
Sulh akdi insanlar arası muamelelerde söz konusu
olur. Müslümanla kafir, İslam devlet başkanı ile
devlete baş kaldıran bagî veya şiddetli geçimsizlik
halinde eşler arasında yapılacak sulh anlaşması
bu akdin kapsamını genişletmektedir.
İnsanlar arasındaki
anlaşmazlıkların sulh yoluyla giderilmesi menduptur. Hakim,
tarafları sulha zorlayamazsa da onları buna teşvik eder.
Ancak taraflardan birisinin haklı olduğu ortaya çıkarsa, hakimin
hükmü uygulaması gerekir.
Sulh akdi ayet, hadis veya icma' delillerine dayanır.
Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Eğer bir
kadın kocasının uzaklaşmasından veya yüz
çevirmesinden endişe ederse, o kadınla erkeğin
aralarını sulh yoluyla islah etmelerinde bir sakınca
yoktur. Sulh daha hayırlıdır. İnsanın özünde kıskançlık
duygusu vardır. Eğer iyi geçinir ve kötülükten sakınırsanız
bu daha hayırlıdır" (en-Nisa, 4/,128).
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Müslümanlar
arasında haramı Melal ve helalı haram, kılmayan sulh
akdi caizdir" (Tirmizi, Ahkam, 17; Ebû Davud, Akdıye, 12;
İbn Mace, Ahkam, 23; Ahmed b. Hanbel, II, 366). Şarabı
helal sayma veya nikahlı eşi ile cinsel temasta bulunmama
konusunda yapılacak sulh anlaşması haramı helal,
helalı haram kılma niteliğinde olup geçersizdir.
Sulhun meşrûluğu üzerinde İslam
bilginlerinin görüş birliği vardır. Bu akit, insanlar
arasındaki anlaşmazlıkları
kaldırdığı için yararlı bir akit türüdür.
Sulhun Çeşitleri:
Sulh, müslümanla zimmî veya müste'men, bağî
ile İslam devlet başkanını meşrû sayan tebea,
geçimsizlik halinde eşler arasında veya davacı ile
davalı arasında malî olan veya malî olmayan konularda yapılabilir.
Sulh akdi üçe ayrılır:
1. Davalının ikrarda bulunduğu
anlaşmazlığı sulh yoluyla çözümleme:
Bir kimse başkasında bir alacağı
olduğunu iddia etse, davalı da böyle bir borcu bulunduğunu
ikrar ve itirafta bulunsa, sonra davacı onunla asıl borcundan
başka bir bedel üzerinde anlaşsa ikrara dayalı sulh söz
konusu olur. Bu sulh bedeli, dava konusu cinsinden olabileceği gibi;
yararlanma, bir yerde belirli bir süre çalışma veya bir evde
oturma kabilinden de olabilir. Bu çeşit sulhun caiz olduğu
konusunda bilginler arasında görüş birliği vardır
(es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, XX, 139; el-Kasanî,
Bedayiu's-Sanayi', Beyrut 1328/1910, VI, 40; İbnü'l-Hümam,
Fethul-Kadîr, Kahire 1310 H., VII, 24; İbn Rüşd, Bidayetül-Müctehid,
Mısır t.y., II, 290; İbn Kudame, el-Muğnî, Kahire
t.y., IV, 482).
krara dayalı sulh akdi bir mal yerine başka
mal üzerinde yapılmışsa satım akdi gibi
sayılır. Bir halı yerine kumaş üzerinde sulh yapmak
gibi. Bu, tarafların rızası ile bir malın başka
malla mübadelesi niteliğindedir. Bu yüzden de gayri menkul olunca
bunda şûf'a (bk. "Şûf'a" mad.) cereyan eder; ayıp
sebebiyle geri verilebilir; kendisinde şart muhayyerliği sabit
olur ve bedelin bilinmezliği onu fasit kılar. Çünkü bu
bilinmezlik, anlaşmazlığa götürür. Diğer yandan
bedeli teslime gücün yetmesi de şarttır.
Bir mal yerine evde oturma gibi bir yararlanma
üzerinde akit yapılmışsa, buna kira hükümleri uygulanır.
Çünkü bu, bir mal karşılığında menfaatleri
temlik etmektir. Akitlerde itibar, sözcüğe değil
anlamadır. Kira süresinde, taraflardan birisinin ölümü ile akit
sona erer.
2. Davalının inkarına dayalı sulh:
Davalının dava konusunu inkarı üzerine yapılan sulhtür.
Mesela; bir kimse başka birisinin üzerinde bir hakkı
olduğunu iddia etse, davalı ise bu hakkı inkar etse, ancak
daha sonra taraflar bu dava konusunun bir bölümü üzerinde sulh anlaşması
yapsalar; böyle bir sulh Hanefi, Malikî ve Hanbelîlere göre caizdir
(es-Serahsî, a.g.e., II,139; el-Kasanî, Bedayiu's-Sanayi', IV, 40;
İbnül-Hümam, Fethul-Kadîr, VII, 24; İbn Kudame, el-Muğnî,
IV, 476). Ancak bunun için davacının dava konusu şeyin
kendisine ait bir hak olduğuna inanması, davalının ise
aksi görüşte olması, fakat husumeti kesmek üzere davacıya
üzerinde anlaştıkları bir bedeli ödemesi
şarttır.
3. Davalının susması ile yapılan
sulh: Davacının dava konusu şeyi ikrar veya inkar etmeyip
susması üzerine yapılan sulhtur. Bir kimse başka birisi
üzerinde bir hakkı bulunduğunu iddia etse, davalı bunu
ikrar veya inkar etmeksizin sussa, sonra da bu konuda onunla sulh akdi
yapsa; çoğunluk fakihlere göre böyle bir sulh akdi geçerli olur.
Sulh akdinin başka akitlerle ilişkisi:
Sulhun altı çeşit akitle birlikte
Bulunması mümkündür.
1. Satış anlamı taşıyan sulh:
Bir kimse başkasında bulunan bir şeyi dava eder ve onunla
dava konusu şeyden başka bir mal veya para üzerinde anlaşırsa;
bu mal veya para sulh bedeli olmuş bulunur.
2. Hibe anlamında sulh: Bir kimse
başkasındaki bir ayn'ı dava etse, sonra bundan daha
azı üzerinde sulh akdi yapsalar; kalan kısım hibe
olmuş bulunur.
3. Kira akdi anlamında sulh: Dava konusu şey
yerine, başka bir mal davacıya belli bir süre için kiraya
vermekle bu çeşit sulh akdi meydana gelir. Davalının bir süre
davacının işinde çalışmayı kabul etmesi de
bu niteliktedir.
4. Ariyet verme anlamında sulh: Dava konusu
şeyden davacının yararlanması üzerine sulh yapılabilir.
Yararlanma süresi sınırlı veya sınırsız
olabilir.
5. İbra anlamında sulh: Dava konusu para
alacağının bir bölümü üzerinde sulh anlaşması
yapmak gibi, "Seni bin lira borcunun yarısından ibra
ettim" demekle bu sulh gerçekleşir.
6. Selem anlamında sulh: Zimmette borç kalabilen
misli bir bedel karşılığında sulh yapmak böyledir.
Dava konusu mal karşılığında bir ay sonra bir ton
buğday vermeyi davalının kabul etmesi bu niteliktedir.
Sulhun Rükünleri:
Sulhun rüknü icap ve kabuldür. Davalının
"Seninle şu bedel üzerinde sulh olalım" teklifine,
davacının "Kabul ettim veya razı oldum" gibi sözleriyle
sulh akdi meydana gelir.
Sulhun Şartları:
Sulh akdinde şartlar, ya bu akdin tarafları
veya dava konusu yahut da sulh bedeli ile ilgili bulunur.
Sulh akdinin tarafları ile ilgili şartlar:
1. Akıllı olmak: Akıl
hastasının veya temyiz gücüne sahip olmayan küçüğün
yapacağı sulh akdi geçerli değildir. Çünkü çocuğun
ve akıl hastasının tasarruf ehliyeti yoktur.
Erginlik şart değildir. Açık bir
yararı olunca, tasarrufa izinli küçük çocuğun
yapacağı sulh da geçerli olur.
2. Küçük aleyhine sulh anlaşmasında,
sulhun çocuğa açık bir zarar vermemesi gerekir. Bir kimse, bir
çocukta bir alacağı olduğunu dava etse; babası küçüğün
malı üzerinde sulh anlaşması yapsa; verdiği mal dava
konusu şeyin miktarı kadar veya insanların mislinde gabn-i
fahiş saydığı bir fazlalıkla sulh yapılsa bu
caizdir. Çünkü bu durumda sulh ivazlı bir akit sayılır.
Eğer davacının delili yoksa sulh caiz
olmaz. Çünkü böyle bir durumda sulh, küçüğün malını
teberru anlamı taşır. Teberru ise sırf zarar olup,
buna baba malik olamaz.
Ancak baba sulh bedelini kendi malından
karşılarsa bu caiz olur. Çünkü bunun küçüğe bir
zararı bulunmaz.
3. Küçük yerine sulh yapacak kimsenin baba, dede
veya vasi gibi kendi malında tasarrufa ehil kimselerden olması
gerekir.
4. Sulh yapanın mürted olmaması gerekir.
Çünkü Ebû Hanîfe'ye göre mürteddin tasarrufları
askıdadır. Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise bu
tasarruflar nafizdir. Onlara göre mürted kadının sulh
yapması ise ittifakla caizdir.
Sulh Bedeli İle İlgili Şartlar
Sulh bedelinin mütekavvim bir mal olması gerekir.
Şarap, domuz eti, kan gibi İslam'a göre alım-satımı
caiz olmayan şeyler sulh bedeli olarak belirlenemez. Çünkü sulhta
ivazlı akit anlamı vardır. Bu yüzden satım akdinde
bedel olmaya elverişli olmayan şey sulh bedeli de olamaz. Sulh
bedeli menkul veya gayri menkul bir mal olabileceği gibi, borçlanma
veya menfaat kabilinden de olabilir.
Dava konusu olan şey bir ayn olup, sulh da ikrara
dayalı bulunursa, sulh bedeli miktar ve nitelikleri belli olmak
şartıyla bir mal da borç da olabilir. Çünkü böyle bir sulh
iki taraf için de satım akdi niteliğindedir. Bu durumda dava
konusu şey satılan mal, sulh bedeli ise satış bedeli
niteliğinde olur.
Sulh bedeli mevcut, belirli ve mülk edinilmiş bir
ayn olunca, misli veya kıyemî mal niteliğinde olabilir.
Sulh bedeli zimmette borç olarak kalacaksa miktar ve
nitelikleri belirli standard bir mal olması gereklidir. Çünkü bu
şeyler semen olmaya elverişlidir.
Nitelikleri belirli bir hayvan sulh bedeli olarak
zimmet borcu şeklinde belirlense böyle bir sulh akdi caiz olmaz.
Çünkü böyle bir hayvan, mal karşılığında
zimmette sabit bir borç olarak kalmaz.
Dava konusu şey zimmet borcu (deyn) olur ve sulh
da ikrara dayalı bulunursa, şu hükümler uygulanır:
1) Eğer dava konusu altın, gümüş veya
nakit para ise, iki durum söz konusu olur. Sulh bedeli ile dava konusu
olan alacak ya cinsleri farklı olur veya aynı cinsten bulunur.
a) Dava konusu olacak nakit para, sulh bedeli
miktarı ve nitelikleri belirli bir mal olursa, sulh akdi geçerli
olur. Burada akit, alacağı bir mal
karşılığında satmak niteliğindedir. Yüz
gram altın alacağı yerine nitelikleri belirli bir top
kumaş almak gibi. Sulh bedeli dirhem, dinar veya nakit para
dışında bir borç olarak belirlense sulh caiz olmaz.
Çünkü bu durum borcu borçla satmaya yol açar.
b) Dava konusu olan alacakla, sulh bedeli aynı
cins ve miktarda olursa böyle bir sulhun geçerli oluşunda şüphe
yoktur. Yüz gram altın alacağı için yine yüz gram altın
üzerinde sulh anlaşması yapmak gibi...
Diğer yandan sulh bedeli, miktar ve nitelikte
alacaktan daha az ise sulh yine caizdir. 100 gr. altın
alacağı yerine 50 gr. altın üzerinde sulh akdi yapmak
gibi... Burada davacı alacağının bir bölümünü almış,
geri kalan için borçluyu ibra etmiş sayılır.
Sulh bedeli miktar ve nitelikte, asıl alacaktan
daha fazla ise sulh akdi caiz olmaz. 100 gr. altın alacağı
yerine 150 gr. üzerinde sulh akdi yapmak gibi... Çünkü bu durumda
fazlalık faiz olur.
Sonuç olarak, sulh akdi altın, gümüş veya
nakit para olarak davacının hakkı cinsinden daha azı
üzerinde yapılmışsa; bu hakkın bir bölümünü
almak, kalanından ise borçluyu ibra etmek anlamına gelir. Sulh
akdi yine bunlardan, davacının hakkı cinsinden, asıl
alacaktan daha fazla bir miktar üzerinde yapılmış olur
veya nakit para veya mal olarak başka bir cins üzerinde yapılmış
bulunursa ivazlı akit söz konusu olur. Buna göre, davacı
peşin bir alacak için aynı miktardaki vadeli bir alacak
üzerinde sulh akdi yapsa bu akit geçerli olur. Bu, alacağın
tecili anlamına gelir.
Sulh, bunun aksine vadeli alacağı peşin
olarak alma şeklinde olsa yine geçerlidir. Burada davacı
hakkını almış, borçlu da te'cil konusundaki hakkını
terk etmiş olur (es-Serahsî, a.g.e., XXI, 2'7; İbnü'l-Hümam,
VII, 24; Zeylai, Tebyinü'l-Hakaik, V, 41; İbn Abidîn,
Reddül-Muhtar, Mısır t.y., IV, 500; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslami
ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, V, 303).
2) Dava konusu alacak altın, gümüş veya
nakit para dışında misli mallardan zimmet borcu olursa;
sulh bedelinin bunun cinsinden olup olmamasına göre iki durum söz
konusu olur.
a. Sulh bedeli, asıl alacak cinsinden ise, bunlar
miktar ve sıfatta bir olunca sulh akdi caiz olur. Burada kabz
şart koşulmaz. Çünkü davacı hakkının
ayn'ını almış bulunur. 100 kg. buğday
alacağı için aynı nitelik ve miktarda buğday için
sulh anlaşması yapmak gibi...
Miktarda ve sıfatta hakkından daha azı için
sulh yapılsa caiz olur. Burada akit ivazlı sayılmaz,
kalanda indirim uygulanmış bulunur. Çünkü bu, hakkının
bir bölümünü almak, kalanından ibra etmek demektir. Burada da
kabz şart değildir.
Miktarda değil yalnız sıfatta
hakkından daha azı üzerinde sulh akdi yapsa bu da caiz olur.
Burada o davacı hakkının aynını
alınış ve davalıyı da borcun sıfatından
ibra etmiş olur. Kabz yine şart değildir.
Miktar ve sıfat olarak veya sıfat olarak
değil, miktar olarak hakkından daha fazlası üzerinde sulh
akdi yapılsa; sulh caiz olmaz. Çünkü bu faizdir. Ancak miktar
olarak değil, sıfat olarak asıl alacaktan fazlası
üzerinde sulh akdi yapılsa, caiz olur ve bu ivazlı akit
sayılır. 100 ölçek Kanada cinsi buğday alacağı
için yine 100 ölçek Rus cinsi buğdayı kabul etmek gibi...
b. Dava konusu alacakla sulh bedelinin cinsleri
ayrı olursa, burada sulh bedeli altın, gümüş ve nakit
para kabilinden ise sulh caiz olur. Taraflar birbirinden ayrılmadan
kabz şarttır.
Sulh bedeli ölçü veya tartı ile
alınıp satılan bir mal ise, sulh akdi caiz olur. Mecliste
kabz şarttır. Böylece deyn'in deyn ile mübadelesinden sakınılmış
olur. Mesela; bir kimsenin başkasında bir ölçek buğday
alacağı olsa, borçlu ile vadeli bir para üzerinde anlaşma
sağlansa, bu sulh akdi geçerli değildir. Çünkü böyle bir işlem
deyn'i deyn ile değişme niteliğindedir.
Sulh Akdinin Konusu İle İlgili Şartlar:
Üzerinde sulh akdi yapılabilecek konular
şunlardır:
1. Konunun Allahü Teala'ya ait bir hak olmayıp
insana ait bir hak olması gerekir. Bu hakkın mal (ayn), zimmet
borcu veya kısas ve ta'zîr cezası gibi mal sayılmayan bir
hak olması mümkündür. Ancak zina, hırsızlık, içki
içme cezası gibi Allah hakkı olan bir hak üzerinde sulh akdi
yapmak geçerli değildir. Mesela; bir kimse zina eden veya hırsızlık
yapan yahut içki içen birisini yakalayıp hakimin önüne getirmek
istese bu kimseler bir mal veya para karşılığında
kendilerinin serbest bırakılması için yakalayan kimse ile
sulh anlaşması yapsalar bu akit batıl olur. Çünkü
had'ler Allah haklarındandır.
2. Akdin konusunun sulh yapana ait bir hak olması
gerekir. Eğer hak ona ait değilse sulh anlaşması batıl
olur.
3. Sulh akdi konusunun sulhu yapana ait sabit bir hak
olması da gerekir. Mesela; kocası tarafından boşanan
bir kadın, yanındaki çocuğun bu kocaya ait olduğunu
iddia etse, erkek bu kadınla daha önce evli olduğunu inkar
etse, çocuğun nesebini bu erkeğe bağlamak için bir mal
karşılığında sulh anlaşması yapsalar,
akit batıl olur. Çünkü nesep kadının değil çocuğun
hakkıdır. Başkasının hakkından dolayı
da bir bedele hak kazanamaz (es-Serahsî, a.g.e., XXI, 35; el-Kasanî,
VI, 47 vd.; İbnül-Hümam, a.g.e., VII, 33; İbn Abidin,
a.g.e., IV, 493).
Sulh Akdinin Hükümleri
1. Sulh akdi davacı ve davalı arasındaki
husumeti ve anlaşmazlığı sona erdirir. Artık
aynı konuda bunların davası dinlenmez.
2. Şûf'a (ön alım) hakkı sahibi için
bu hak sabit olur.
3. Ayıp sebebiyle geri verme hakkı
doğar. Sulh akdi, dava konusu ikrara dayalı ise, geri verme
hakkı her iki taraf için de söz konusu olur. Çünkü bu takdirde
satım akdi niteliği bulunur. Akit inkara dayalı ise, bu
hak yalnız davacıya ait olur. Çünkü bu takdirde akit yalnız
davacıya nisbetle satış hükmündedir.
4. Görme muhayyerliği sebebiyle geri verme
hakkı doğar. Bu hak sulhun her iki çeşidinde de söz
konusu olur.
5. Menkullerden olduğu zaman sulhun iki çeşidinde
de kabzdan önce sulh bedelinde tasarruf caiz değildir. Buna göre,
davacı menkul olan sulh bedelini kabzdan önce satamaz, hibe vb.
tasarruflarda bulunamaz. Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a göre sulh bedeli
gayri menkul ise kabzdan önce tasarruf caiz olur. İmam Muhammed aksi
görüştedir.
6. Sulh akdi yapmak için vekil olan kimse, dava konusu
olan hakkı değil, sulh bedelini borçlanmış olur.
Çünkü bedelli bir sulhta satış hükümleri uygulanır
(es-Serahsî, a.g.e., XX,149, 163; el-Kasani; a.g.e., VI, 53 vd.;
İbnül-Hümam, a.g.e., VII, 29; Zeylai,
et-Tebyîn, V, 32, 34; el-Meydanî, el-Lübab, İstanbul t.y., II,
164; ez-Zühayli, a.g.e., V, 321 vd.).
Sulh Akdini Ortadan Kaldıran Haller:
1. İkale: Kısas dışındaki
sulh akitleri, tarafların karşılıklı
rızası ile feshedilebilir. Çünkü sulh akdinde malı mala
bedel kılma anlamı vardır. Bu da satışta
olduğu gibi feshi kabul eder. Kısas konusunda sulh ise,
öldürülenin velisinin kısası uygulatma hakkını düşürmek
demektir. Bu ise, katili af niteliğindedir. Bu yüzden de boşamada
olduğu gibi, fesih imkanı bulunmaz. Yani önce katili affedip,
daha sonra bu aftan vazgeçmek geçerli değildir.
2. Mürteddin darul-harbe sığınması
veya irtidadı yüzünden öldürülmesi sulh akdini geçersiz kılar.
Çünkü mürteddin tasarruflarının geçerliliği İslam'a
yeniden dönmesine bağlıdır. Mürted İslam'a dönünce
tasarrufları yürürlük kazanır. Darul-harbe sığınır
ve hakim bu sığınmayı hükme bağlar veya
öldürülür yahut da mürted olarak ölürse tasarrufları batıl
olur. Bu, Ebû Hanîfe'ye göredir. Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre
mürteddin tasarrufları nafiz olur.
3. Ayıp veya görme muhayyerliği sebebiyle
sulh bedelini geri vermekle de sulh akdi bozulmuş olur.
4. Menfaat üzerinde sulh akdi yaptıktan sonra, süre
geçmeden önce taraflardan birisinin ölmesi ile sulh akdi sona erer.
Çünkü menfaat üzerine sulh akdi icare akdine benzer. İcare ise
taraflardan birisinin ölümü ile ortadan kalkar.
Sulh akdi ortadan kalkınca davacı, inkara
dayanan sulh halinde iddiasının aslına dönmüş olur.
Sulh ikrara dayalı ise davacı dava konusu ile davacıya döner.
Kısas konusunda sulh halinde ise davacı suçu
işleyene kısasla değil, diyetle döner (es-Serahsi, a.g.e.,
XXI, 34; el-Kasanî, a.g.e., VI, 45 vd.; Zeylaî, et-Tebyîn, V, 32;
İbn Abidîn, a.g.e., IV, 495).
Hamdi DÖNDÜREN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.