Ta'dil-i Erkan
Ta'dil-i erkan
Namazda rükû, rükûdan sonra ayakta durma, secde ve
iki secde arasındaki oturmanın hakkını vererek, tam
bir sukûnet içinde ve yerli yerinde mutmain olarak yapmak.
Ta'dîl, düzeltmek, kuvvetlendirmek demektir (İbn
Manzûr, Lisanü'lArab, XI, 432). Erkan ise "rükn"ün çoğuludur.
Kelime anlamlarıyla ta'dîl-i erkan, rükünlerin yerli yerinde yapılmasını
ifade etmektedir.
Allah Teala Kur'an'da, Hz. Peygamber (s.a.s) de
hadislerinde namazların gerektiği gibi
kılınmasını özellikle belirtmiştir. Kur'an,
namaz kılmayı ifade için "namaz kılmak"
anlamına gelen "salla" fiili yerine "ekame"
fiilini tercih etmiştir ki, bu kelime "hakkını vererek
yapmak" anlamına gelmektedir. Hz. Paygamber de pek çok
hadisinde bu konuyu işlemiştir.
Ebû Hureyre (r.a)'ın rivayetine göre bir gün
Hz. Peygamber (s.a.s) mescide girdi. O arada bir adam daha mescide girdi
ve namaz kıldı. Sonra Hz. Peygambere gelerek selam verdi. Bunun
üzerine Hz. Peygamber: "Dön ve namazını kıl;
çünkü sen namaz kılmadın" buyurdu (Buharî, Eymn, 15;
Tirmizî, Salat, 110, İsti'zan, 4; Nesaî, İstiftah, 7,
Tatbîk, 15, Sehv, 67; İbn Mace, İkame, 72). Bir başka
hadisinde Hz. Peygamber: Rükû ve secdeleri tamamlayın"
buyurmuştur (Buharî, Eyman, 3; Müslim, Salat, III; Nesaî,
Tatbîk, 16, 60). Diğer bir rivayette de "Rükû ve
secdelerinizi güzel yapın" (Ahmed b. Hanbel Müsned, II, 234,
319, 505) buyurulmuştur.
Teberanî'nin el-Kebr'indeki bir hadise göre Hz.
Peygamber (s.a.s) namaz kılarken rükûyu tam yapmayan, secdeye de
yatıp kalkan bir adamı görünce: "Şu adam bu hali
üzere ölse Muhammed milleti dışında ölmüş olurdu"
buyurdu. Huzeyfe (r.a) rükû ve secdelerini tam yapmayan bir adamı gördü
ve adam namazı bitirince, namazının
olmadığını, eğer ölmüş olsa, sünnet
üzere ölmeyeceğini; bir başka rivayette de, Hz. Muhammed (s.a.s)'in
yaratıldığı fıtratın dışında
bir fıtrat üzere ölmüş olacağını
hatırlattı (Buharî, Ezan 119; Nesaî, Sehv, 66; Ahmed b.
Hanbel, Müsned, V, 384). Ayrıca Hz. Peygamber ahirette kişinin
ilk sorguya çekileceği ibadetin namaz olduğunu haber
vermektedir. Eğer namazı düzgün ise felah bulmuş,
kurtulmuştur. Eğer namaz konusunda başarısız
olmuş ise, hüsrana uğramıştır (Tirmizî, Salat,
188; Ebû Davud, Salat, 145; Nesaî, Salat, 9, Tahrîm, 2; İbn Mace,
İkame, 202; Darimı, Salat, 91,...).
Delaleti zannî olsa da, bu hadîslerin bütünü ele
alındığında, neredeyse delaleti kat'î gibi
görünmektedir. Bu nasslardan yola çıkan İmam Malik,
İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İmam Ebû Yûsuf gibi
fukahanın çoğunluğu ta'dîl-i erkanın farz
olduğu görüşündedirler. İmam Ebû Hanîfe ve İmam
Muhammed'e göre ise, ta'dl-i erkan vaciptir. Muhakkîk fukaha da bu
görüşü tercih etmiştir. Bir gruba göre de ta'dîl-i erkan
vacibe yakın sünnet-i müekkededir (Ali el-Kar, Risale fi'l-has
ala ta'dîli'l-erkan fi's-salat, Süleymaniye ktp, Es'ad Efendi, nr.
1690, vr. 127b; Tahtavî, Haşiye ala Merakı'l-felah,
İstanbul 1985, s. 202).
Ancak İbnü'l-Hümam'ın naklettiğine göre,
İmam Muhammed ve Ebû Hanîfe'nin bu konudaki görüşlerinin Ebû
Yusuf'un görüşüne benzediğini bildiren bir rivayeti vardır.
Nitekim İmam Muhammed'e rükû ve sücûdda i'tidalin terki sorulduğunda
"namazın caiz olmadığından korkarım"
diye cevap vermiştir (Ali el-Karî, a.g.e., vr. 128a). Tercih edilen
ve muteber olan görüş, İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre
ta'dîl-i erkanın vacip olduğu olduğudur (Tahtavî, Haşiye
ala Merakı'l-felah, İstanbul 1985, s. 201).
Ta'dl-i erkan'ın farz olduğunu söyleyen
fukahaya göre, bunun terki halinde namaz batıl olur ve ta'dîl-i
erkana riayet ederek yeniden kılmak gerekir (Ali el-Karî, a.g.e.,
vr. 127b,128a). Vacip olduğunu söyleyenlere göre ise sehv secdesi
gerekmektedir.
Ta'dl-i erkan'a riayet'in ölçüsü rüknler arasında
Sübhanallah diyecek kadar durmaktan ibarettir (Ali el-Karî, a.g.e., vr.
128a; Tahtavî, Haşiye ala Merakı'l felah, İstanbul,
1985, s. 201). Buna göre, mesela rükûdan doğrulduktan sonra
dimdik ayakta durup, en az sübhanallah diyecek kadar beklemek ve daha
sonra secdeye gitmek, secdeler arasında da en az sübhanallah
diyecek kadar oturmak gerekmektedir.
Hanefilerden bazıları rükû ve secdelerde
i'tidale riayet etmeyenin namazını iade etmesi gerektiği görüşündedir.
Diğer bazısı da ta'dîl-i erkanın sehven terki
halinde sehiv secdesi, kasden terki halinde ise namazın iadesi
gerektiği görüşündedir (Ali el-Karî, a.g.e., vr. 128a,
130a-b).
Ta'dîl-i erkana riayet etmeksizin kılınan
namaz, sıfatındaki noksanlık sebebiyle kasır (eksik)
edadır. Kasır eda ile ödenmiş yükümlülükteki eksiklik,
misli varsa misliyle telafi edilir. Eğer yoksa noksan olanın hükmü
sakıt olur ve noksanlıktan dolayı günah terettüp eder.
Ta'dil-i erkanın misli olmadığından misli ile telafisi
mümkün değildir (Şaşı, el-Usûl, Beyrut 1402/1982,
s. 150).
Namazda, özellikle rükûdan sonra ayakta durma ve
secdeden sonra oturma konusunda dikkatli olmak gerekmektedir. Çünkü
bunlar hafif olarak hemen geçiştiriverilen yerlerdir. Buralarda hiçbir
şey okunmasa dahi, bir tesbîha miktarı susarak
durulmalıdır. Bu kadar durulmaz ise, namazı bozulmamakla
beraber kişi günahkar olur (Tahtavî, a.g.e., s. 201).
Saffet KÖSE
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.