Talut
Talut
İsrailoğullarının meliki. Esas
adı Saul'dür.
Kelime olarak "Talût" İbranice bir
lakabdır. Arapça "Tûl" kelimesi ile alakalı olup,
aşırı derecede boylu ve kudretli anlamına gelir (Goldziher,
Der Mythosbei den Hebraern, 162 vd.).
Kur'an'da iki yerde Talût kelimesi geçmektedir.
Birkaç yerde de, ona işaret eden zamirler bulunmaktadır.
Mısır ile Filistin arasında yaşayan
Amalika adlı bir kavim vardı. Başlarında Calût adında
bir kral bulunuyordu. Bunlar İsrailoğullarına
saldırıp onları perişan ettiler.
İsrailoğulları da, kendi peygamberlerinden, düşmanlarıyla
çarpışmak için kendilerine bir kumandan tayin etmesini
istediler. Onların bu peygamberi, Musa (a.s.)'dan sonraki
peygamberlerden biriydi. Onların bu talebi üzerine, peygamberleri
onların basına, nesli Ya'kûb (a.s.)'ın oğlu
Bunyemin'e dayanan Talût'u hükümdar olarak tayin etti (Taberf, Caımiu'l-Beyan,
Mısır 1954, II, 595 vd.). Bu durum Kur'an'da söyle ifade
edilmiştir:
"Peygamberleri onlara: "Bilin ki Allah, Talût'u
size hükümdar olarak gönderdi" dedi. Bunun üzerine (onlar):
"Biz hükümdarlığa daha layık olduğumuz halde,
kendisine servet ve zenginlik yönünden geniş imkanlar
verilmemişken, o bize nasıl hükümdar olur?" dediler. (Peygamberleri):
"Allah sizin üzerinize onu seçti. İlimde ve cüssede ona,
sizden daha çok üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir.
Allah her şeyi ihata eder ve her şeyi bilendir" dedi"
(el-Bakara, 2/247).
İsrailoğulları onun
krallığını tasvip etmek istemediler; işi
zenginlik ve kısır kavmiyet noktasından ele almaya çalıştılar.
Oysa ayette ifade edildiği gibi, Yüce Allah, Talût'a ilimde ve
cisimde, maddî ve manevî yönden bir üstünlük vermişti. Maddî
yönden iri cüsseli, güçlü, kuvvetli ve güzel olarak yaratmıştı.
Manevî yönden de, dinî, siyasî, fen, teknik ve savaş ilimlerinde
ona üstün bir başarı ve maharet vermişti. Aynı
zamanda o, fakirlere karşı merhametli ve şefkatliydi,
yoksulların dertleriyle dertlenir,
sıkıntılarını gidermeye çalışırdı.
Bir de, Yüce Allah amirliği dilediğine verir. Komutanlık
ve amirlik için bunlar önemlidir. Yoksa veraset, soy-sop, ayrı
nesepten gelme şartları geçerli ve önemli değildir (el-Beydavî,
Envaru't-Tenzîl ve Esraru't-Te'vîl, Mısır 1955, I, 55).
Talût komutanlığı ele aldıktan
sonra, askerleriyle Calût'a karşı cihada çıkıyor ve
önce askerlerini deniyor. Askerlerinden ihlaslı ve samimi olanlar
belirlendikten sonra, düşmanlarıyla cihada devam ediyor. Yüce
Allah bu hususta Kur'an'da şu açıklamada bulunmuştur:
Talût, ordusuyla birlikte ayrıldığında
dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir.
Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle
bir avuç avuçlayanlar hariç- onu tatmazsa, o bendendir." Onlardan
az bir bölümü dışında ondan içtiler. O, kendisiyle
beraber iman edenlerle onu (ırmağı) geçince, onlar (geride
kalanlar): "Bugün bizim Calût'a ve ordusuna karşı (koyacak)
gücümüz yok" dediler. (O zaman) Allah'a kavuşacaklarına
kesin gözü ile bakanlar: "Nice az bir topluluk, daha çok olan bir
topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah
sabredenlerle beraberdir" dediler" (el-Bakara, 2/249).
Talat ve askerlerinin, Calût ve askerlerine karşı
cihada hazırlandıklarında, Allah'a karşı
yaptıkları niyaz ve duaları, Kur'an'da şöyle haber
verilmiştir:
"Onlar, (Talût ve ordusu) Calut ve ordusuna karşı
meydana (savaşa) çıktıklarında, dediler ki:-Rabbimiz,
üzerimize sabır yağdır. Adımlarımızı
sabit kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna
karşı bize yardım et" (el-Bakara, 2/250).
Talût ile askerlerinin zaferini ve Calût ile
askerlerinin de yıkılışını haber veren bir
ayetin meali ise, şöyledir:
"Derken, Allah'ın izniyle onları
bozdular. Davûd Calût'u öldürdü. Allah ona (Davûd'a) hükümdarlık
ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah,
insanların bir kısmiyla diğerlerini savmasaydı, dünya
bozulurdu. Fakat Allah, bütün alemlere karşı lütuf sahibidir"
(el-Bakara, 2/25 1).
Ayette de ifade edildiği gibi, Davûd (a.s.),
Talût'un komutasında toplanmış bulunan
İsrailoğullarının arasındaydı ve
karşı ordunun başında bulunan Calût'u öldürdü.
Böylece İsrailoğulları bu savaşta galip çıktı.
Filistin ordusu yenildi. Davûd (a.s.) bilahare Talût'un kızı
ile evlendi ve onun ölümünden sonra da onun yerine kral oldu (Taberî,
Camiu'l-Beyan, II, 627 vd.; İbn Kesir, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim,
Beyrut 1969, 1, 303).
Nureddin TURGAY
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.