Vela
Vela
Mülk, ve yakınlık. Vela fıkıh
ıstılahı olarak iki ayrı manada
kullanılmaktadır.
1- Vela-i ataka: Bir kimsenin kölesini her hangi bir
şekilde azadetmesi (hürriyetini ele vermesi) ile sabit olan veladır.
Bu tür velaya vela-i nîmet de denilir. Kölenin erkek veya kadın
(cariye) olması arasında fark olmadığı gibi, azad
ediş biçimindeki farklılığın da velaya tesiri
yoktur. Bu durumda köleyi azad eden efendiye mevla'l-ataka denilir.
Bu konunun İslam hukuku açısından
önemi, miras konusunda kendisini gösterir. Şöyle ki: Kölelikten
azad edilmiş olan birisi öldüğünde, kendisinin ashab-ı
feraiz * ve asabe * grubundan akrabası yoksa,
bırakmış olduğu mal, varsa kendisini azad eden eski
efendisine yoksa onun nesep bakımından olan asabesine intikal
eder. Yani, ölen eski kölenin zevi'l-erham* denilen ikinci derecedeki
akrabalarından önce bu azad eden şahıs mirasta hak
sahibidir (el-Merğınanî, el-Hidaye, III, 271; el-Mevsılî,
el-İhtiyar, IV, 42; el-Halebî, Mülteka'l Ebhur, II,176; Seyyid
Şerif Cürcanî, Şerhu Feraizi's-Siraciyye, 40; Mahmud Esad
Seydişehrî, Feraidü'l Feraîd 67).
2- Vela-i müvakat: Bir hukûkî sözleşme
neticesinde meydana gelen veladır. Bu velanın aktediliş
biçimi şöyledir: Nesebi belli olmayan veya Müslüman olarak dar-ı
harbten dar-ı İslam'a göç eden ve kimsesi olmayan birisi,
bir müslüman veya zimmîye gelerek: "Sen benim mevlam ol,
şayet ben bir cinayet işlersem akılem (bkı. akıle)
olarak diyeti ödersin, öldürdüğünde de malıma varis
olursun, malım sana kalır" diye teklifte bulunur. Öbürü
de bu teklifi kabul ederse vela-i atûka tahakkuk etmiştir.
Bunlardan her birisi ötekinin mevlası olmuş olur. Bu durumda,
vela teklifinde bulunan garibe "mevla-yı esfel",
öbürüne de "mevla-yı ala" denilir. Bu yolla meydana
gelen bir velada, mevla-yı ala, diğerinin mirasına
zevi'l-erhamdan sonra müstehak olur.
Vela-i müvalatın sahih olması için
şu şartların bulunması gerekir:
1- Vela teklifi garib veya kimsesiz olan taraftan yapılmalıdır.
2- Velaya talip olan şahıs akıl ve baliğ
olmalıdır.
3- Bu şahsın ya nesebinin meçhul ya da
yabancı olması gerekir. Kendisine varis olacak bir akrabası
olan kişi vela anlaşması yapamaz.
4- Velaya talip olan şahıs için daha önce
işlediği bir cinayetten dolayı hazine tarafından bir
tazminat ödenmemiş olmamalıdır.
5- Akdi kabul eden şahıs da akıl
olmalıdır.
Vela-i müvalat lazım bir akit değildir.
Yani taraflardan hangisi isterse istediği zaman bu sözleşmeyi
feshedebilir. Feshedilmediği müddetçe hükmü geçerlidir.
Şayet mevla-yı esfel cinayet işlerse, öbürü bu
cinayetin diyetini ödeyecek, öldüğünde de öbürü onun malına
varis olacaktır.
Vela sözleşmesindeki taraflardan birisinin
mutlaka nesebi belli hısımı, akrabası olan bir yerli
olması şart değildir. Nesebi belli olmayan iki kişiden
her biri diğerinin akilesi ve varisi olmak üzere karşılıklı
bir anlaşma yapsalar bu da caizdir. Taraflardan her birisi
öbürünün mevlası olmuş olur.
Böyle bir akdin meşrû oluşunun hikmeti,
kimsesiz gariplere kimsesizliğini unutturmak, fertler arasında
bir bağ ve yardımlaşma şuuru temin etmektir
(Merğınanî, a.g.e., III, 274; el-Mevsılî, a.g.e. IV, 44;
Halebî, a.g.e., II, 176; Mahmud Esat, a.g.e., 72; Ö. Nasuhi Bilmen,
Hukuku İslamiyye ve Istılahatı Fıkhıyye Kamusu,
IV, 68 vd).
Hüseyin KAYAPINAR
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.