Ihraz
ıhraz
Erişmek, kazanmak. elde etmek, malik olmak,
istila etmek. İslam hukuku terimi olarak; menkul veya gayri
menkulü mülk edinme yollarından birisi.
İslam hukukuna göre, insan tabiatının
meylettiği ve ihtiyaç zamanı için biriktirilen şeye
"mal" denir. Menkul ve gayri menkul olmak üzere ikiye ayrılır
(bk. Mecelle mad. 126). Yenilmesi, içilmesi veya kullanılması
meşru olan ve mülk edinilmiş bulunan mala "mütekavvim",
bu niteliklere sahip olmayan mallara ise "gayr-i mütekavvim" adı
verilir. Bir kimsenin mülkü olan buğday, arpa, sığır,
koyun ve gayri menkul mallar mütekavvim, şarap, domuz, denizdeki
balık, havadaki kuş ve kimsenin mülkü olmayan ağaç, ot
ve mer'alar gayr-i mütekavvim sayılır (bk. İbn Nüceym,
el-Bahru'r-Raik, Kahire 1333, V, 277; Muhammed Ebû Zehra, el-Mülkiyye
ve Nazariyyetü'l-Akd fî'ş-Şerîati'l İslamiyye, Mısır
1939, s. 45).
Mecelle, mütekavvim malı;
yararlanılması (intifa) mübah olmak ve mülk edinilmiş (ihraz
edilmiş-muhrez) bulunmak üzere iki temele dayandırır.
Bunlardan birincisi şer'î, ihraz ise şekli bakımından
örfi bir unsurdur (bk. Mecelle mad. 127: Taftazanî, Telvîh,
İstanbul 1310, II, 325).
Mübah bir malı meşrû ve helal yolla ele
geçirme yöntemi olan "ihraz", kişiye o mal üzerinde
tasarruf hakkı sağlar. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Elinde mevcut olmayan şeyi satmak caiz değildir" (bk.
Buharî, Büyû', 55; Ebû Davud, Talak, 7; Tirmizi, Büyû: 19; Nesaî,
Büyû', 60, 72). Hanefi hukukçusu es-Serahsî (ö. 490/1097) bu hadis
hakkında şöyle der: Hadiste geçen, "elinde mevcut olmayan"
ifadesinden "mülkiyetinde olmayan şey" kastedildiği
konusunda görüş birliği (icma) vardır. Çünkü, bir
kimsenin mülkiyetinde olan bir şeyi, akit sırasında
yanında bulunmasa da, müşteri onu daha önce görmüşse,
satması ittifakla caizdir. Fakat mülkiyetinde olmayan şeyi
elinde ve yanında mevcut olsa da satamaz. Bu duruma göre, mal ancak
ihraz ile mütekavvim olur. İslam'da ihraz edilmemiş bir
malın satımı yasaklanmıştır. Bu kuraldan,
para peşin mal veresiye akdi olan selem*, mislî (standard) mallarla
sınırlı olmak üzere istisna edilmiş ve hadisle
meşru kılınmıştır (bk. es-Serahsî,
el-Mebsût, Beyrut 1331, XI, 53, 118-119, 125).
İslam'ın çıkışı
sırasında, mübah suyun kaba alınması, av
hayvanının yakalanması ve sahipsiz gayr-i menkulün işgal
edilerek ihyası gibi mülk edinme yolunu ifade eden "ihraz"
terimi yerine, daha sonra "mülkiyet" terimi geçmiş, bu
terim şahısla mal arasındaki "mülkiyet ilişkisi"ni
ifade eder olmuştur (Fahri Demir, İslam Hukukunda Mülkiyet ve
Servet Dağılımı, y.y. 1981, s. 97-99).
el-Kasanî (ö. 587/1191) mülkiyeti şöyle
tarif eder: "Tasarrufa konu olan şey üzerinde, sırf
sahibine ait olmak üzere tasarruf yetki ve iktidarına mülkiyet
denir" (el-Kasanî, Bedayiu's Sanayi , Beyrut 1394/1974, VII,
128).
Mülkiyet tam ve eksik olmak üzere ikiye ayrılır.
Bir mal üzerinde kuru mülkiyet (rakabe) ve yararlanma (intifa) hakkı
birlikte bulunuyorsa, buna "tam mülkiyet" denir. Bir şeyin
yalnız kendisi üzerindeki kuru mülkiyet veya yalnız yararlanma
(intifa) hakkı veren mülkiyet "eksik mülkiyet" adını
alır. Yararlanma hakkı şahsa bağlı ise buna
"intifa hakkı" gayr-i menkule bağlı ise "irtifak
hakkı:" adı yerilir (bk. intifa ve irtifak hakkı mad.).
İslam hukukunda mülkiyetin kaynak veya sebepleri
dörttür. Mübah malı işgal, akit, halefiyyet (hukuki halef) ve
mülkten doğan ziyadeler. Beşerî hukuk, buna "zaman aşımı
yoluyla iktisab" da ilave eder. Bu, mülk edinme yollarını
kısaca açıklayacağız.
1. İşgal,
Roma hukukundan beri bilinen ve günümüz beşerî
hukuklarında mülkiyetin kaynağını teşkil eden,
en önemli mülk edinme yolu sahipsiz malı ilk işgaldir.
İslam hukukuna göre, sahipsiz menkullerde işgal (ihraz, ilk
ele geçirme), mülkiyetin sebebi olarak yelerli iken, gayri menkullerde
buna ihya şartı da eklenmiştir. İhya; arazinin
sınırları belirlenip, işlenebilir duruma
getirilmesidir. İşgalin mübah ve sahipsiz bir mal üzerinde
olması gerekir. Mübah mal; bir kimsenin mülkü olmayan ve mülk
edinilmesinde şer'î bir engel bulunmayan maldır. Kaynaktaki su,
kırlardaki ot, ağaç, kara ve deniz av hayvanları ve
sahipsiz gayri menkuller gibi.
Mübah malın mülk edinilebilmesi için iki
şart gereklidir.
a) Mübah mala başkalarından önce el koymak.
Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Henüz hiç
kimsenin el koymadığı bir şeyi kim ilk önce ele
geçirirse, o şey o kimsenin olur" (Ebû Davud, İmare,
36). Bu hadisi nakleden Esmer b. Müderris'in belirttiğine göre, Hz.
Peygamber, zilyedlikte önceliğe dikkati çekince, ashab-ı kiram,
ziraat yapmak istedikleri toprak parçalarını
adımlayıp işaretlemeye başladılar.
b) Mülk edinme kastının bulunması. Bir
kimse kendiliğinden tasarruf alanına giren şeye malik
olamaz. Araziye kendiliğinden giren av hayvanlarının, arazi
sahibinin mülkü sayılmaması gibi.
Mübah malları ele geçirme dört şekilde
olabilir.
a) Ölü araziyi ihya. Sahipsiz ölü araziyi ihya; ya
zeminini temizlemekle, ya su ulaştırmakla yahut
taslarını ayıklayıp ekip biçilecek hale getirmekle
gerçekleşir. Osmanlı Devleti uygulamasında bir arazinin
ölü (mevat) sayılması için; kimsenin mülkü olmaması,
kasaba veya köyün mera veya bataklığı bulunmaması ve
kasaba veya köyden uzak olması şart koşulmuştur. Bu
uzaklık kasaba veya köyün kenarından yüksek sesli birisi bağırınca,
sesin ulaşacağı son noktaya kadardır (bk. Mecelle mad.
1270).
Arazi ihyasının mülk ifade etmesi hadislerle
sabittir. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kim
ölü bir toprağı ihya ederse, o toprak onundur. Ancak
haksız dökülen ter için bir hak yoktur" (Buharî, Hars, 15;
Ebû Davud, İmare, 37-39; Tirmizi, Ahkam, 38; İmam Malik,
Muvatta' Akdiye, 26, 27; Darimî, Büyû', 65; Ahmed b. Hanbel, Müsned,
III, 303; Yahya b. Adem, kitabü'l-Harac, No: 268, 274).
İmam Ebû Hanîfe ve İmam Malik'e göre,
arazi ihyasında, hakimden izin alma şartı yoktur.
Diğer İslam hukukçularına göre ise, ihya hakim izniyle
olursa hukukî sonuç meydana getirir. Ancak Hz. Ömer halîfeliği
sırasında, bir araziyi çevirip yıllarca ekip biçmeyenleri
görünce şöyle demiştir: "Ölü araziyi kim ihya ederse
onun olur. Araziyi çeviren üç yıl, ihya etmeden bekletmişse,
bundan sonra o arazi üzerinde hakkı kalmaz" (Ebû Yûsuf,
Kitabü'l-Harac, Kahire 1396, s.71). Ebû Yûsuf, üç yıllık
hak düşürücü zaman aşımıyla ilgili olarak imam
Leys'in Tavus'tan naklettiği bir hadisi zikreder (Ebû Yûsuf, a.g.e,
s. 70).
b) Avlanmak. Başkasının mülkü olmayan
bir hayvana el koymak demektir. Bu, ya sahipsiz hayvanı fiilen
tutmakla, yahut kuş ve balık gibi hayvanı kaçamayacak
şekilde tuzağa düşürmekle gerçekleşir. Av, hac veya
umre için ihramlı olmamak veya av hayvanı Mekke veya Medine
hareminde bulunmamak şartıyla insan için helaldir (bk.
el-Maide, 5/4, 96). Av mülkiyet sebebidir. Ancak hükmî el koymada, av
hayvanını mülk edinme kastı şarttır. Buna göre,
mesela, kuruması veya onarılması için bırakıları
bir tuzağa düşen hayvan, ona ilk el koyana ait olur. Çünkü
tuzak sahibinin amacı mülk edinmek değildir.
c) Mübah ot ve ağaçları ihraz.
Kırlarda kendiliğinden biten otlarla, ormanlardaki ağaçlar
zilyedlikle mülk edinilebilir. Dört mezhebin ağırlıklı
görüşüne göre sahipli arazilerde kendiliğinden biten
otlardan herkesin alma ve hayvanını otlatma hakkı
vardır. Arazi sahibi çıkan otları özel koruma altına
almadıkça onları bundan alıkoyamaz. Zira Hz. Peygamber
şöyle buyurur: "insanlar üç şeyde ortaktırlar. Su,
ot ve ateş" (Ebû Davud; Büyû 60; İbn Mace, Ruhûn, 16;
Ahmed b. Hanbel, V, 364). Ancak bu hadiste belirtilen, mülkiyet ortaklığı
değil, ibaha ortaklığıdır. Bir şeyin mübahlığı
ise; o malı edinme ve ondan yararlanma hakkının birden çok
kimseye ait olmasıdır (bk. es-Serahsî, el-Mebsût, XXIII, 161;
el-Kasanî, Bedayiu's-Sanayi VI, 193 vd.; Mecelle mad. 1234-1307).
Meralarda özel kişilerin koru ve otlak çevirme hakları yoktur.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Allah ve Resulunden
başka kimsenin "hima (otlak çevirme)" hakkı
yoktur" (Buharî, Cihad, 146; Ebû Davud, İmare, 39). Bu
duruma göre, meraları otlak olarak, yalnız İslam Devleti
askerî atları, zekat hayvanları vb. amaçlar için
çevirebilir. Nitekim Hz. Peygamber'in, Medine civarındaki
"Naki" denilen yeri, Hz. Ömer'in de "Şerîf"
veya "Şeref" ve "Rebze" adı verilen yerleri,
bu amaçla otlak olarak çevirttiği
(kamulaştırdığı) bilinmektedir (Ebû Davud,
İmare, 39; H.No: 3084; Buharı, Şirb, 11).
Sahipsiz araziye, dağ ve ormanlardaki ağaçlara
ilk el koyan bunlara malik olur. Ancak Devlet, ağaçların
kesilmesini engellemek için, toplum yararını gözeterek bu
konuda sınırlamalar getirebilir. Diğer yandan ağaçlar,
sahipli bir arazide bulunursa, mübah mülk olmaktan çıkar ve arazi
sahibine ait bulunur. Artık onun izni olmadıkça, başkası
oradan kesim yapamaz. Çünkü bir araziye mücerred mübah otları
yetiştirmek için sahip olunmazken, çam, meşe, kavak vb.
ağaçlar yetiştirmek amacıyla sahip olunur (ez-Zühaylî,
el-Fıkhu'l-İslamî ve Edilletuhû, Dımaşk 1404/1984,
V, 505).
d) Maden ve yer altından çıkarılan
hazineyi mülk edinme. Toprağın derinliklerinde tabii olarak
bulunan altın, gümüş, bakır, demir, kurşun vb.
maddelere "maden", ister İslamî devirde isterse
cahiliyye devrinde olsun insanların yer altına gömdüğü
değerli şeylere ise "hazîne (kenz)" denir. Hanefilere
göre "rikaz" her iki cinsi kapsamına alır ve;
"Rikazda beşte bir zekat vardır" (Buharî,
Müsakat, 3; Zekat, 66: Ebû Davud, İmare, 40; Diyat, 27;
Müslim, Hudûd, 45, 46). hadisine göre, beşte bir zekata tabi
bulunur.
Hanefîlere göre, bir araziye sahip olan kimse, bu
araziden çıkacak madenlere de malik olur. Çünkü bir araziye
bütün cüzleriyle malik bulunur. Arazi şahsa aitse, maden onun mülkü,
devlete aitse, devletin mülkü olur. Arazi sahipsizse, bu takdirde bulana
ait olur. Çünkü bu durumda araziye tabi olarak, o da mübah olur.
Malikilerin meşhur görüşüne göre,
bütün maden çeşitleri Devletin mülkiyeti altında olup,
şahıs mülkiyetine konu olmazlar. Madene, el geçirme veya
arazinin mülkiyetine sahip olma yoluyla malik olunmaz. İslam
Devleti madenler üzerinde toplum maslahatının gerektirdiği
şekilde tasarrufta bulunur. Çünkü arazi İslamî fetihle
mülk edinilir hale gelmiştir (ez-Zühaylî, a.g.e, V, 506-508).
2. Akitler:
Mülk edinme yollarından birisi de, mülkiyetin el
değiştirmesini sağlayan akitlerdir. Günlük hayatta en
çok rastlanan satım, hibe ve vasiyet bunlar arasında
sayılabilir. Bazen borçlunun veya karaborsacının
malının Devlet gücü aracılığı ile
satılması halinde görüldüğü gibi satış cebrî
olur. Burada alıcı, yetkili makamın iradesiyle mala malik
olur. Bazen de şuf'a veya istimlakte olduğu gibi, malın mülkiyeti
kişiden zorla alınır, şuf'a hakkı sahibine veya
istimlakte toplum yararına devredilir. Bu duruma göre, mülkiyete
sebep olan akit ya rızaya dayanır, ya da mülk sahibine temlîk
zorla kabul ettirilir.
3. Halefiyyet:
Bir kimsenin, başka birisinin veya bir şeyin
başka bir şeyin yerine halef olması da mülk edinme yollarındandır.
Miras* ve tazminat gibi. Mirasçılık cebri mülk edinme yoludur.
Çünkü mirasçı, miras bırakanın geride
bıraktığı mirasa İslami hükümler uyarınca
kendiliğinden, malik olur. Mirasçılar arasında ortak mülk
olan mirasın paylaşılması daha sonra olabilir (bk.
en-Nisa, 4/7, 11, 12, 176; el-İnfal, 8/75). Tazminat; bir
şahsın canına, malına veya beden bütünlüğüne
verilen zararın maddî bir bedelle karşılanmasıdır.
Mal teleflerinde misi malın misli ile, kıyemî malın
kıymetiyle tazmini, bedene verilen zararlarda ise; diyet, arş ve
hukûmetü'l-adı gibi ödentiler tazminata örnek verilebilir.
4. Mülk edinilmiş bir malda meydana gelen
ziyadeler:
Sahipli malda meydana gelen yavru, meyve, yün ve süt
gibi ziyadeler, asıl malın sahibine ait olur. Çünkü asl'ın
maliki, fer'in de malikidir.
Hanbelîler dışında çoğunluk
İslam hukukçularına göre, bir kimse gasbettiği araziye
ekin ekse, bu ekinlere malik olur. Çünkü bunlar, onun tohumunun nemasıdır.
Tohum da onun mülküdür. Ancak, kendisinin arazi sahibine, arazi kirasını
ve ziraat yapmaktan dolayı araziye verdiği zararı ödemesi
gerekir. Hanbelîlere göre ise, burada çıkan ürün, arazi sahibine
ait olur. Dayandığı delil şu hadistir: "Bir
kimse, izni olmaksızın başkasının arazisini ekse,
bu kimse üründen hiçbir şey alamaz. Ancak arazi sahibinden
yaptığı masrafları alabilir" (Ahmed b. Hanbel,
III, 465, IV, 141; Ebû Davud, Büyû, 32; Tirmizi, Ahkam, 29; İbn
Mace, Ruhun, 13).
Gasp, hırsızlık ve zimmete mal geçirme
meşrû mülk edinme yollarından değildir. Buna İslam'ın
yasakladığı faiz, kumar ve İslam toplumunda yapılacak
karaborsacılık vb. yollarla mülk edinmeyi de ilave edebiliriz.
Hamdi DÖNDÜREN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.