Insırah Suresı
ınsırah suresı
Kur'an-ı Kerîm'in doksandördüncü suresi, sekiz
ayet, yirmidokuz kelime ve yüzüç harftir. Fasılaları, kaf,
elif ve be harfleridir. Sure Mekkî olup "şerh" suresi diye
de adlandırılır. "Duha" suresinden sonra
inmiştir ve konusu da bu surenin konusuyla yakından ilgilidir.
Hatta bazı alimler bu iki sureyi bir sûre saymıştır.
"Duha" suresi, vahyin birkaç gün kesilmesi
ve Resulullah'ın gönlüne bir sıkıntının
çökmesi üzerine inmiş gönlüne ferahlık gelmişti.
İnşirah suresi bu ferahlığı pekiştirerek
şanını yüceltmekte ve ona verdiği nimetleri
sıralamaktadır.
Surenin meali şöyledir:
"Biz senin göğsünü açmadık mı?
Atmadık mı üzerinden yükü? Ki (o ağırlığından)
sırtını çatırdatmıştı! Senin
şanını yükseltmedik mi? Muhakkak ki her güçlükle
beraber bir kolaylık vardır. Evet her güçlükle beraber bir
kolaylık vardır. O halde (işlerinden) boş olduğun
zaman uğraş (ibadetle meşgul ol) ve Rabbine rağbet et
(O'nun rızasını, O'nun sevgisini kazanmağa çalış)"
Bu surede anlatıları şerh-i sadr yani
Hz. Peygamberin göğsünün yarılması olayından
maksadın ne olduğu tartışılmışsa da
genellikle İsra hadisesindeki şerh-i sadr olduğu kabul
edilmiştir. Hz. Peygamber bir defa, on yaslarında, bir defa da
Mirac öncesinde "göğsün genişletilmesi ameliyesi"
ne tabi tutulmuştur. Sure, insanın manevî bakımdan
yetişmesinde, kemale ermesinde büyük önemi olan "İnsan
sadrı"na dikkati çekmektedir.
Sûreye ad olan "göğsün genişlemesi (şerh-i
sadr)" olayının ilkini Allah Resulu şöyle açıklar:
Ebû Hureyre (r.a), Hz. Peygamber'e, ilk peygamberlik belirtisinin ne olduğunu
sorar. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle cevap verir: "On yaşlarında
iken sahraya (çöl) çıkmıştım.
Başımın üstünde bazı sesler işittim. Bir adam
diğerine, "İşte bu o değil mi" diye soruyor,
diğeri "evet" diyordu. Bunlar daha önce gördüğüm
hiçbir kimseye benzemiyordu. Yürüyerek yanıma geldiler. Birisi
kollarımdan tuttu. Hiçbir şey hissetmiyordum. Birisi "yan
yatır" dedi. Zorlamadan ve çekmeden beni yatırdılar.
Birisi, "göğsünü yar" dedi. Göğsüme çıktı,
kan ve acı olmaksızın, göreceğim şekilde göğsümü
yardı. "Kin ve hasedi çıkar" dedi. Kan
pıhtısı benzeri şeyleri çıkarıp attı.
"Şefkat, merhamet ve rahmet doldur" dedi. Çıkardığı
şey gümüşe benziyordu. Sonra sağ ayağımın
baş parmağını hareket ettirdi ve şöyle dedi:
Haydi git ve selamet bul". Oradan, küçüklere karşı
şefkatli büyüklere karşı merhametli olarak döndüm"
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 139; İbn Kesir, Tefsîru'l
Kur'ani'l-Azîm, İstanbul 1985, VIII, 451)
Taşınması Hz. Peygamber'e
ağırlık veren yükün sırtından
atılması "geçmiş ve gelecek günahlarının
bağışlanmış olması"dır.
Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Allah, bu fethi sana,
geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamak,
üzerine olan nimetini tamamlamak, seni dosdoğru bir yola iletmek ve
seni sanlı bir zaferle muzaffer kılmak için ihsan etti" (el-Feth,
48/2-3).
Hz. Peygamber'in şanının yüceltilmesi;
kelime-i şehadet, ezan, namazdaki tehiyyat, Allahumma salli ve
Allahumma barik duaları gibi doğrudan O'nunla ilgili dua ve
niyazlarda açıkça görülür. Ancak, onun ins ve cinnin peygamberi
oluşu, alemlere rahmet olarak gõnderilmesi, evrensel ve son tevhîd
dinini temsil etmesi en büyük şereftir.
Her zorluktan sonra kolaylığın iki defa
tekrar edilerek bildirilmesi, müminleri zorlukları göğüslemeye
teşvik etmektedir. Her gecenin gündüzü, karanlığın
aydınlığı olduğu gibi, zulmün arkasından da
adaletin, küfrün ardından İslam hakimiyetinin gelmesi
umulur. Ancak bu kolaylıklara ulaşmak için yüce Allah'a
yönelme ve kulluk gereklidir.
Şamil İA
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.