Isnad
ısnad
Rivayet lafızları ile sözü nakledenlerin
isimlerini açıklayarak söyleyenine ulaştırmak. Bu
anlamıyla isnad masdardır. İkinci bir anlamı ise isnad
hadisin tariki yani senedini ifade eder. Senet anlamında
kullanıldığında ise isimdir.
Bu ıstılaha göre senet ile isnad farklı
anlamlardadır. Senet ravilerin isimleri isnad ise ravilerin
isimlerini "ahberena" "haddesena" ve "an"
gibi lafızlarla birlikte zikretmektir.
Mesela: "Ahberena Malik'an Nafi"an
Abdillah b. Umer enne Resulullah sallallahu aleyhi ve's-sellem kale la
yebi' ba'dukum'ale bey'i ba'z" (Bazılarınız
diğerlerinizin alışverişi üzerine alışveriş
yapmaya kalkmasın). Bu hadiste Malik, Nafi, Abdullah b. Ömer
senettir. Bu senedin "ahberena", "haddesena" ve
"'an" lafızlarıyla zikredilmesi ise isnaddır.
Ancak isnad ekseriyetle senedle eşanlamlı
kullanılmıştır.
İsnad sistemi ilk defa müslümanlar tarafından
kullanılmış bir sistemdir. Sahabe sonrası büyük
tabiîler dönemi ravilerin soruşturulmaya
başlandığı ve isnadın ilk ortaya çıktığı
dönemdir. Muhammed b. Sirin (ö. 110/728) "eskiden isnadı
sormazlardı; fitne ortaya çıkınca:'bize ravilerimizin
isimlerini söyleyin' demeye başladılar. Şimdi ehl-i sünnete
dikkat ediliyor, onların hadisleri kabul ediliyor, ehl-i bid'ate
bakılıyor, onların rivayetleri kabul edilmiyor"
demiştir (Müslim, Sahih, mukaddime, I, 14).
Bu ifadede anlatıları fitne ile h. 37
tarihindeki Sıffin savaşı ve sonrasındaki olaylar
kasdedilmiştir. Ancak bu demek değildir ki Hz. Peygamber'in
hadisleri bu tarihten önce kontrolsüz rivayet ediliyordu. Hz. Peygamber
ve Raşid halifeler döneminde bu tarihe kadar siyasî gruplaşmalar
olmadığı için yalan söyleyen olmamıştır.
Bunun için hadis rivayetinde isnadın soruşturulması
kalplerin itminanı ve Hz. Peygamber'in hadislerinin değerinin düşmemesi
için yapılmıştır.
Nitekim Bera b. Azib (r.a) "her birimiz
Resulullah'ı dinleyemezdik fakat o zamanlar insanlar aralarında
yalan söylemezlerdi, duyan duymayanlara anlatırdı"
demiştir (Ramehurmüzî, Muhaddisu'l-Fasıl, s. 235). Bu
tarihten sonra yalancıların ortaya çıkması ile
birlikte isnad daha sistemli bir şekilde soruşturulmaya
başlanmıştır. İsnad sonraki dönemlerde ravi
adedi arttıkça daha fazla önem kazanmıştır.
Muhaddisler isnada çok önem vermişler isnadı olmayan
hadisleri kabul etmemişlerdir. Nitekim imam Abdullah b. Mübarek (ö.
181/797)'e bir hadis rivayet edilir; Abdullah b. Mübarek "bu
hadisin sağlam direklere (isnad) ihtiyacı var" der (Tirmizî,
Sahih, ilel, V, 740). Yine Abdullah b. Mübarek (ö. 81/797) "isnad
dindendir, eğer isnad olmasaydı her rasgelen dilediği sözü
söylerdi" demiştir (Müslim, Mukaddime, I, 12).
Haberi nakledenlerin ne derece güvenilir
şahıslar olduğunu göstermesi bakımından
muhaddisler isnadı hadisin bir garanti belgesi
saymışlardır (M. Yaşar Kandemir, Mevzu Hadisler, s.
95). Tayyib Okiç "hadis münekkidlerinin muhtelif ifadelerle
ehemmiyetini anlatmaya çalıştıkları isnad,
müslümanlar tarafından icad edilmiş olan orjinal bir sistemdir"
demiştir (Tayyib Okiç, Bazı Hadis Meseleleri Üzerine Tetkikler,
s. 8).
İbn Hazm bu konuda şöyle der: "Hadisin
Hz. Peygamber'e varıncaya kadar muttasıl bir şekilde
rivayet edilmesi, Allah'ın yalnız müslümanlara has kıldığı
bir sistemdir. Her ne kadar yahudilerde isnada benzer rivayet
şekilleri mevcut ise de, bunlar vasıtasıyla Hz. Musa'ya
yaklaşmaları bizim Hz. Peygambere yaklaşmamız gibi
değildir. İsnad bizi tabiûn ve sahabe vasıtasıyla
Hz. Peygambere yaklaştırdığı halde, onları
Hz. Musa'dan otuz asır sonrasına kadar götürebilmiştir.
Hristiyanlarda ise talakın tahrimi ile ilgili bir haber
dışında isnadla gelen hiç bir haber mevcut değildir
(Suyûti, Tedribu'r-Ravi, II, 159).
Müsteşrik 1. Horovitz İsnadın
yahudilerdeki rivayetleri te'yid sistemine benzediğini menşe'
itibariyle oradan geldiğini iddia etmiştir. Ancak yine kendisi
bu sistemin yahudiler arasında Miladi dokuzuncu yüzyılda müslüman
memleketlerinde yaşayan yahudiler tarafından
başlatıldığını kabul eder. Yahudilerin
İslam isnad sisteminin mükemmelliğinden etkilenerek
onları taklid etmeye başladığını da itiraf
eder (Tayyib Okiç, Bazı Hadis Meseleleri Üzerinde Tetkikler, s. 8,
Ayrıca Lean Caetani'nin isnad hakkındaki
iftiralarının reddi için (bk. M. Asım Köksal, İsnad
ve İftiralara Reddiye, Ankara 1961).
Hadislerde kullanılan isnad sisteminin
mükemmelliği hadis ilminin dışındaki ilim
dallarını da etkilemiş ve şiir, tasavvufi tarih,
kıraat ve tefsir gibi İslami ilim disiplinlerinde de rivayetler
ile sevkedilmiştir.
Yine icazetnamelerdeki silsileler de isnad sistemine
benzer bir sistem cahiliyye dönemi şiir rivayetlerinde de
kullanılmışsa da bu hiç bir zaman yaygınlık ve güvenirlik
açısından hadislerdeki isnadın seviyesine
ulaşmamıştır. Hadislerde uygulanan isnadın bir
özelliği de ravilerin ölüm doğum tarihlerinin yani
kronolojinin dikkatle uygulanmasıdır. (Sıddıkî, Hadis
Edebiyat Tarihi, s. 147). Bu sistem sayesinde raviler arasındaki
ittisalin bulunup bulunmadığı kontrol edilmiştir.
Ali ve Nazil İsnad
Ali isnad, en son raviyi haberin kaynağına
en az ravi sayısı ile ulaştıran en kısa yoldur.
Senette bulunan ravilerin sayısının az olması hata
yapma ihtimalini azaltacağı için isnadda aranan bir
özelliktir. Ahmed b. Hanbel "isnadın ali olanını
araştırmak, seleflerimizin sünnetidir. Çünkü, Abdullah b.
Mes'ud'un talebeleri Kûfe'den Medine'ye Hz. Ömer'i dinlemek için rıhle
yaparlardı" demiştir.
Muhammed b. Eslem et-Tûsî "isnadın
yakın olması, Allah'a yakınlıktır" diyerek
ali isnadın ne derece önemli olduğunu anlatmak
istemiştir (Suyûti, Tedribu'r-ravi, II, 160). Hadis yolculuklarının
(rıhle) temel sebebi ali isnadlar ile hadisleri hıfzedebilmektir.
Bunun için rıhle müstehaptır.
İsnaddaki uluvv bazan, son ravinin büyük hadis
imamlarından birisine veya meşhur sahih kitaplardan birinin
rivayetine yakın olması Bibi olur. Bu çeşit uluvve 'nisbi
uluvv' denilir. Bunun hadis usulu eserlerinde nakledilen daha farklı
şekilleri de vardır. Nazil isnad, son ravi ile haberin kaynağı
arasındaki ravi sayısının
fazlalığıdır. Yani Ali isnadın
karşıtıdır. Ravi adedi fazla olduğu için hata
ihtimali artar. Bundan dolayı ali isnad tercih edilir. Ancak
şurası unutulmamalıdır ki bu tercih iki isnad arasındaki
raviler adalet ve zabt yönünden müsavî olduğunda geçerlidir.
Hiçbir zaman yalnızca ali isnad olduğu için zayıf ravilerden
oluşmuş bir isnad tercih edilmez. İsnadın nazil
olması onun zayıf addedilmesi için bir sebep teşkil etmez.
Zübeyr TEKKEŞİN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.