Istınbat
ıstınbat
İctihad yoluyla, nass veya icma'ın tayin
etmediği hüküm veya illeti Kur'an ve Sünnet metinlerinden çıkarma.
"Nebt" kökünden gelen istinbat, lügatte
yerden veya kuyudan su çıkarmak, kapalı ve gizli olan bir
şeyi ortaya koymak anlamına gelir (İbn Manzûr,
Lisanü'l-Arab, VII, 410-412; Zebîdî, Tacu'l-Arûs V, 229-230).
Hüküm; kıyas, istidlal, istihsan vb. metodlarla
çıkarılırken illet, sebr ve taksîm veya münasebet gibi
illeti bulma yollarıyla istinbat edilir (el-Mevsu'atü'l-Fıkhiyye,
Kuveyt 1404/ 1984, IV, 111; Nizamüddîn Abdülhamid, Mefhûmü'l-Fıkhi'l-İslamî,
Beyrut 1404/1984, s. 182). İstinbat şümûl yönünden,
şer'î hükmü elde edebilmek için müctehidin bütün gücünü
harcaması anlamına gelen ictihaddan daha dar, kıyastan ise
daha geniştir (el-Mevsû'atü'l-Fıkhiyye, IV, 111; Hayreddin
Karaman, İslam Hukuku'nda İctihad, Ankara, (t.y) III, 18).
İstinbat istidlalin benzeridir. Nisa suresinin
4/83. ayeti, hakkında açıkça nass bulunmayan olayların
ortaya çıkması halinde kıyas ve rey ictihadının
gerekliliğine delalet etmektedir. Hakkında nass bulunan
konularda ise istinbata ihtiyaç yoktur. Hükümler, nasslar tarafından
tayin edilmiş olabileceği gibi bazen de nassların içine
yerleştirilmiştir ki bunların istidlal ile ortaya konulmasına
istinbat denir (Cassas, Ahkamü'l-Kur'an, Beyrut (t.y.), III, 183).
Bu ayet aynı zamanda cüzî hadiselerin
hükümlerinin tamamının açıklanmadığını,
bunların istinbat ile elde edilebileceğini, istinbatın bir
delil olduğunu, istinbata ehil olmayanların ilim ehline
sormalarının gerekli olduğunu, Hz. Peygamber (s.a.s)'in de
istinbat ile mükellef bulunduğunu ifade etmektedir (Elmalılı,
Hak Dini, İstanbul 1979, II, 1403 - 1404).
Tahric de istinbatın bir çeşididir ve
hakkında mezhep imamlarının hüküm beyan etmedikleri
meselelerde mezhebin kesin olarak kabul ettiği usûl ve kaidelere
dayanarak hükmü elde etmek demektir (el-Mevsûatu'l Fıkhiyye, lV,
111).
İslam Hukukunda istinbat Arapça olan Kur'an ve
Sünnetin nasslarına dayanır. Arap diline göre lafızların
çeşitlerini ve bu lafızların mana ile ilişki
durumlarım iyice tanımadan söz konusu metinleri doğru biçimde
anlamak ve onlardan isabetli hüküm çıkarmak mümkün değildir.
Bunun yanısıra, İslam hukukunun ana gayelerini, tearuz
görülen deliller arasındaki uzlaştırma
metodlarını bilmek gerekir. Ayrıca Hz. Peygamberin
Kur'an'ı tefsîr ederken ve yeni hükümler ortaya koyarken kullandığı
metodu ve istinbat usûlünü bilmek zarurîdir. Böylece hüküm
istinbatında, Hz. Peygamberin hadislerinden çıkarılacak
ve tesbit edilecek istinbat kaidelerinin bilinmesi de önem kazanmaktadır
(Zekiyüddin Şaban, İslam Hukuk İlminin Esasları (trc.
İbrahim Kafi Dönmez), Ankara 1990. s. 263-264; Fahrettin Atar, Fıkıh
Usûlü, İstanbul 1988, s. 169-170).
Hüküm istinbatı için lisanla ilgili usul
kaidelerini bilmek arapça yazılmış olan nassların
tefsiri için zaruridir. Zira arapça ibareleri anlamak için birer
mi'yar ve ölçü olan bu kaidelerin nassların tefsirinde dikkate
alınmaması kanunun hatalı anlaşılmasına, hükümlerin
yanlış bilinmesine, değişik olaylara hangi hükümlerin
uygulanacağının kavranılamamasına yol açar ve
neticede haklar kaybolur. Çünkü hakim, kanunu anladığına
göre tatbik etmektedir. Anlayışı yanlış veya
kusurlu olması durumunda hak sahipleri haklarını kaybeder,
haksızlar hak sahibi, suçlular suçsuz; suçsuzlar da suçlu hale
gelir (Abdülkerim Zeydan, el- Veciz fi Usûli'l-Fıkh, Bağdad
1405/1985, s. 275 dipnot). Nasslardan hüküm istinbat etmek için
konulmuş olan kaideler "tefsîr beyanı" (el-Beyanu't-tefsîr)
ile ilgilidir (Vehbe ez-Zühaylî, Usûlü'l-Fıkhi'l-İslamî, Dımaşk
1406/1986, I, 200-201).
Saffet KÖSE
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.