Zemahşeri
Zemahşeri
Ebû'l-Kasım Mahmud İbn Ömer ez-Zemahşerî
el-Harezmî. Büyük bir dilci, edebiyatçı, kelamcı ve müfessirdir.
Mekke'de uzun süre ikamet ettiği için Carullah lakabı
verilerek "Carullah Zemahşerî" adıyla meşhur
olmuş, ayrıca kendisine "Fahr-ı Harezm" ünvanı
da verilmiştir.
Zemahşerî, Selçuklu sultanlarından
Melikşah devrinde Harezm kasabalarından Zemahşer'de 467
(1075) yılında mütedeyyin bir ailede dünyaya gelmiş, ilk
tahsilini büyük bir ihtimalle, kasabanın imamı olan
babasında yapmış; okuma yazma öğrenip hafız
olduktan sonra ilim tahsili için o zaman büyük bir ilim ve medeniyet
merkezi olan Buhara'ya gitmiştir. Bu arada çocukluğunda bir gün
bindiği hayvandan düşerek yaralandığını ve
neticede bir ayağının kesilmiş olduğunu de
zikretmeliyiz. Bazı kaynaklarda ayağının kesilmesi ile
ilgili olarak annesinin bir bedduası olduğuna (küçük bir kuşu
ayağına ip bağlayarak sürüklemesi ve kuşun
ayağını koparması sebebiyle) dair bir hikaye
kendisinden nakledilmektedir.
Zemahşerî'nin Buhara'ya hangi tarihte gittiğine
dair kaynaklarda açık bir bilgi yoktur. Yalnız, Buhara'ya
gittiğinde babası hayatta idi. Fakat kaynaklar
babasının, Müeyyedü'l-Mülk (ö. 494/1101) tarafından
siyasî sebeplerle hapsedildiğini ve Zemahşerî Buhara'ya
gittiği sırada hapiste olduğunu kaybederler. Babası
Ömer İbn Muhammed İbn Ahmed ez-Zemahşerî hapiste iken 488
(1095) yılında vefat etmiştir. O sırada Zemahşerî
21 yaşında bir genç idi.
Zemahşerî Buhara'da muhtelif hocalardan usûl-u
fıkıh, fıkıh (Hanefî fıkhı), hadis, tefsir,
kelam, mantık, felsefe ve arapça dersleri aldı. Bu
yetişme devresinde Harezm ve Horasan bölgelerinde bir çok
şehre gitti ve buralarda birçok ders halkasına katılarak
bilgilerini ilerletti. 502 (1109) yıllarında Mekke-i Mükerreme'ye
gitti ve burada bir süre ikamet ederek zamanın meşhur
ediblerinden Şerif Ali İbn Hamza Vehhas (ö. 526/1132) gibi
alimlerden feyz aldı. Bu Vehhas daha sonraları Zemahşerî'nin
talebelerinden olmuştur. Bu arada Arap yarımadasındaki
bazı yerleri ve Yemen şehirlerini gezdi ve Arapçaya
vukufiyyetini güçlendirdi. O'nun, Ebû Kubeys Dağı'na çıkarak;
"Ey Araplar, gelin atalarınızın dilini benden öğrenin"
diye dil konusunda Araplara meydan okuduğu rivayet edilir. Dile
hakimiyeti gerçekten yazdığı eserlerde ve söylediği
şiirlerde, kasîdelerde, medhiyelerde açıkça görülmektedir.
Bu gezilerinden sonra Zemahşerî'nin memleketine
gittiğini, 518 (1124) yılında tekrar Mekke'ye
geldiğini görüyoruz. Mekke'ye bu gelişinde artık uzun süre
burada kalmış ve eserlerinden bir çoğunu, bu arada
meşhur tefsirini de burada kaleme almıştır. Daha sonra
yetişmiş bir alim olarak tekrar memleketine (Harezm) dönüp
538 (1143)'de Seyhan nehri kenarındaki Cüreaniye'de vefatına
kadar orada kaldı.
Zemahşerî'nin hocaları arasında, nahiv
ve edebiyat okuduğu Mahmud İbn Cerîr ed-Dabbî (ö.
507/1113-1114), Ali İbn Muzaffer en-Neysabûrî; Fıkıh
okuduğu el-Hayyatî; Usûl ilimlerini öğrendiği Rükneddin
Muhammed el-Usûlî; Hadis okuduğu Ebu Mansur Nasr el-Haris,
Ebû'l-Hattab Nasr İbn Ahmed el-Batır (ö. 494/1101) gibi
alimler sayılabilir.
Zemahşerî itikadda ateşli bir Mu'tezile,
fıkıhta ise Halefîdir. Mu'tezile oluşundan dolayı
çok tenkid edilmiş ve bu yüzden çok muhalif kazanmıştır.
Ehl-i sünnet alimleri ile, onları tahkir etme derecesinde alay eden,
keskin ve katı bir tutumu vardır. Hayatının
sonlarına doğru Mu'tezile oluşundan tevbe edip ehl-i sünnet
inancına döndüğü rivayet edilirse de bu, eserinde görülmez.
Sırf Mu'tezile oluşundan dolayı Selçuklu sultan ve
verirleri tarafından ilimde ulaştığı yüksek
mertebeye rağmen itibar görmemiş, hatta haklarında
methiyeler söylediği emirler bile yüzüne bakmamışlar,
ama o bildiği yoldan şaşmamıştır.
Zemahşerî, yetiştirdiği çok sayıda
talebe -ki bunların birçoğu nahiv, edebiyat ve İslamî
ilimlerde şöhret bulmuş alimlerdendir (bunların bir
kısmı için bk. Abdullah Nezîr Ahmed, Ruûsu'l-Mesail
Mukaddimesi, Beyrut 1987, 40-42)- yanında velûd, çok yazan bir
alimdir. Hal tercemelerinden bahseden eserler onun elli civarında
eseri olduğunu belirtiyorlar. Bunlardan önemlilerini şöyle sıralayabiliriz:
1- Esasu'l-Belağa: Zemahşerî'nin,
kelimelerin ilk harflerine göre (o zamana kadar te'lif edilen
sözlüklerde bu sistematiği görmek mümkün değildi. Alfabetik
olanlar da kelimelerin son harflerine göre sıraya konulmuştu)
alfabetik olarak hazırladığı Arapça bir sözlüktür.
O'nun, Arapçaya ne kadar hakim olduğunu gösteren eseridir.
Kelimelerin lüğavî ve mecazî manaları verilirken eski Arap
şiirinde,n bolca istifade edilmiş, ancak bu şiirlerin
sahiplerine nadiren işaret edilmiştir.
2- A'cebu'l-Ucab fi Şerhi Lamiyyeri'l-Arab: eş-Şenferî
İbnü'l-Evs İbnü'l-Hacer'in Lamiyyetu'l-Arab adlı
eserinin (Katib Çelebi, Keşşfu'z-Zunûn, İstanbul 1971,
II, 1539) şerhidir. Eser sadece lüğat, müfredat ve nahiv
yönünden şerhedilmiş, belağat konularına
girilmemiştir. İlk baskısı İstanbul'da
yapılan eser daha sonra Kahire'de (1324) neşredilmiştir.
3- el-Mufassal: Arap dili gramerine dair bu eseri
Zemahşerî 513-515 (1119-1121) yılları arasında
yazmıştır. Eser dört bölümden oluşur. Bölümler sırasıyla
isim, fiil, harf (edatlar) ve müşterek lafızlara tahsis
edilmiştir. Eserde anlatılan konular Kur'an, Hadis, Arap
şiir ve nesrinden bolca örneklendirilmiştir.
Zemahşerî'nin bu eseri dilciler tarafından büyük
itibar görmüş, bir çok şerh ve haşiyesi
yapılmıştır. Bunların en meşhuru Muvaffakuddîn
Ebu'l-Baka Yaîş İbn Ali el-Halebî (ö. 643/1245)'nin
şerhidir ve 18821886'da Leipziğ'de neşredilmiştir.
Bunun dışında İ'rabu'l-Kur'an adlı eserin müellifi
el-Ukberî (ö. 616/1219)'nin ve İbnu'l-Hacib (ö. 646/1248)'in de
el-İzah adında şerhleri vardır.
4- el-Enmûzec: el-Mufassal adlı kitabından
kısaltarak yazdığı bu eseri Arap dili nahvi
hakkındadır ve 1401 (1979-80)'de Beyrut'ta
neşredilmiştir.
5- Ruûsü'l-Mesail: Hanefî ve Şafiî
mezhepleri arasında ihtilaflı olan fakhî konuları ihtiva
eder.1407 (1987) yılında Abdullah Nezîr Ahmed tarafından
bir cilt halinde tahkikli bir neşri yapılmıştır.
6- el-Faik fi Garîbi'l-Hadîs: Alfabetik ve geniş
bir hadis lüğatidir. Hadislerde geçen garîb kelimeleri izah eder.
Haydarabad ve Kahire'de (1364) basılmıştır.
7- el-Keşaf fı Kıraat
8- el-Müstaksa fi Emsali'l-Arab: Arab darb-ı
meselleri (atasözleri) ne dairdir. Esasu'l-Belağa'da olduğu
burada da atasözleri ilk kelimelerine göre alfabetik olarak sıralanmıştır.
Zemahşerî, bu atasözlerini -ki sayıları 3461'dir-
sıralamakla yetinmemiş; açıklamalarını,
doğuşunu, dil yapısını ve tahlillerini de
vermiştir. Eser, 1381'de Haydarabad'da neşredilmiştir.
9- Makamat: Zemahşerî'nin Mekke'de 512/1118'de
kaleme aldığı bu eser 50 makame ihtiva eder. Bu Makameler
nasîhat, irşad ve mev'îzalardan ibarettir. Kendi şerhi ile
birlikte 1312'de neşredilmiştir.
10- Mukaddimetu'l-Edeb: Müellifin, Harzemşahlardan
Emîr Bahaeddin Alauddevle Ebul-Muzaffer Atsız'a ithaf ettiği
gramer ve lügat kitabıdır. Beş bölümden oluşan
eserin ilk iki bölümü Arapça-Farçsa; kalan bölümleri ise Arapçadır.
Bölümlerde sırasıyla isimler, fiiller, harfler (edatlar),
isimlerin çekimleri,fiillerin çekimleri konuları işlenir.
İlk iki bölümü 1843'de, kalan kısmı ise 1850'de
Leipziğ'de neşredilmiştir (Zemahşerî'nin hayatı
ve eserleri için bk. Ahmed Muhammed el-Hûfı, ez-Zemahşerî,
Kahire 1980; Mustafa es-Savî el-Cuveynî, Menhecu'z-Zemahşerî fı
Tefsîri'l-Kur'an ve Beyani İ'cazilıî, Kahire 1984; Abdullah
Nezîr Ahmed Ruûsu'l-Mesail (Mukaddime) Beyrut 1987; Muhammed Hüseyn
ez-Zehebî, et-Tefsîr ve'l-Mufessirûn, Kahire 1976, I, 429-431; Murtaza
Ayetullahzade eş-Şîrazî, ez-Zemahşerî Lüğaviyyen
ve Müfessiran, Kahire 1977, 83-131. Yalnız Murtaza
Ayetullahzade, Zemahşerî'nin Fars yani İran asıllı
olduğunu iddia eder. Halbuki diğer bütün kaynaklar Zemahşerî'nin
Türk olduğunda ittifak halindedir).
11- el-Keşşaf an Hakaikı't-Tenzîl ve
Uyûni'l-Ekavîl fı Vücühi't-Te'vîl: Zemahşerî'nin bütün
İslam aleminde tanınmasını sağlayan tefsiridir.
Kısaca Keşşaf olarak tanınır. Tefsir tarihinde
önemli bir yer tutan, leh ve aleyhinde çok söz söylenen, üzerinde
yüzlerce şerh, haşiye, ta'lîka ve reddiye yazılmış
bir kitaptır.
Zemahşerî bu eserini Mekke'de ikameti esnasında
kaleme almış ve iki senede tamamlamıştır.
Aslında çevresinden gelen istekler üzerine Fevatihu'ssuver ve
Bakara sûresi tefsirine dair bazı bilgileri daha önceden yazmışsa
da daha önce adı geçen Mekke emirî ve edîb Ali ibn Hamza İbn
Vehhas'ın da teşviki ile tam bir tefsir yazmaya karar
vermiş ve bu eserini meydana getirmiştir. Bu tefsirini vefat
ettiği yıl tamamladığı nakledilir.
el-Keşşaf müellifi, kendinden önce yazılmış
tefsir ve müfessirlerden büyük ölçüde istifade etmiş, eserinde
onlardan nakillerde bulunmuştur. Bu cümleden olarak tabiûn devri
alimlerinden olan Mücahid İbn Cebr (ö. 104/722), Mu'tezile
alimlerinden Amr İbn Ubeyd (ö.144/761) ve Ebu Bekr el-Asamm (ö.
311/923), Maani'l-Kur'an müellifi Ebu İshak ez-Zeccac (ö.
311/923), Abdullah İbn Deresteveyh (ö. 347/958), er-Rummanî (ö.
384/994) ve Kadı Abdülcebbar (ö. 415/1024) gibi meşhur
isimler yanında yüzlerce kurra, dilci, fakih ile sahabe ve tabiûn
devri müfessirlerinden nakillerde bulunmuştur. Zemahşerî'nin
bu tefsiri daha ziyade dil ve belağat bakımından
önemlidir ve belağat yönünden Kur'an'ın mucizelinini ortaya
koymaya çalışmıştır. Bu yönüyle kendinden
sonra gelen bütün dirayet tefsirleri ondan istifade etmişler ve
Keşşaf tefsiri "Ummu't-tefasîr=Tefsirlerin anası
veya ana tefsir" kabul edilmiştir.
Ancak müellifi Mu'tezile mezhebinden olduğu ve
mezhebini te'yid eder biçimde te'villere, açıklamalara gittiği
için (kulların fiillerinin yaratıcısı olması,
Allah'ın ahirette mü'minlerce görülmesinin imkansız
olması, fasığın mü'min veya kafir olmayıp
ikisi arasında bir merhalede olması, sihrin hakikatinin
olmaması vs. gibi) bu tefsir çok tenkide uğramış ve
eserdeki Mu'tezile mezhebinin görüşlerine uygun te'villerin
ayıklanması, çürütülmesi ve reddi sadedinde birçok eser,
şerh, hülasa, haşiye ve ta'l-îka kaleme alınmış,
kullandığı hadislerin tahrici
yapılmıştır (Keşşaf üzerinde yapılan
çalışmalar, tenkidler ve reddiyeler hakkında bk. Ömer
Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, Ankara 1960, II, 291-293).
el-Keşşaf'ta, tefsire şahid olarak
getirilen bin kadar beyit vardır. Bu beyitler anlamı ve ne yönden
şahid olarak getirildiği zor anlaşılır beyitler
olup bunların şerh ve açıklamaları için de müstakil
eserler yazılmıştır (Mesela bunlardan Muhibbüddîn
Efendi'nin Tenzîlü'l-Ayat Ale'ş-Şevahid mine'l-Ebyat
Şerhu Şevahidi'l-Keşşaf'ı çok meşhur olup
Keşşaf'ın muhtelif baskılarının sonuna
eklenmiştir).
Keşşaf müellifi amelî mezheb bakımından
Hanefi olduğu için eserde fıkhî meselelerin izahında bu
mezhebe uyulmakla birlikte birkaç yerde Şafiî mezhebinin tercih
edildiğine de rastlanır.
Eserde kıraat farklılıklarına büyük
ölçüde işaret edilir. Ancak çoğu kere bu kıraat farklılıkları
tefsirde malzeme olarak kullanılmaz. Ayrıca Abdullah İbn
Mes'ûd, Übeyy İbn Ka'b, Haris İbn Süveyd mushafları ile
bunlar dışında bazı mushaflardaki
farklılıklara da işaret edilir.
Keşşaf'ın en çok tenkide uğrayan
yönlerinden biri de şaz kıraatlara yer vermesi ve bunları
tefsirde delil kabul etmesidir. Öte yandan az da olsa israiliyyata ve
zayıf, hatta uydurma hadislere de eserde yer verilmiştir. Hadis
ilminde otorite olan Zemahşerî'nin tefsirinde bu türden hadislerin
bulunmasının izahı güçtür.
Keşşaf'ta Ehl-i sünnet alimlerine karşı
oldukça ağır bir dille tenkidler de yer alır ve müellif
Zemahşerî adeta Ehl-i sünnet alimleri ile alay ederek onların
Kur'an'ı ve ayetlerini anlamaktan aciz olduklarını ileri
sürer.
Tefsirde genellikle soru cevap -eğer şöyle
dersen ben de derim ki.- şeklinde bir muhavere metodu
kullanılmıştır ki herhalde o devrin üslup
özelliklerinden biri olmalıdır.
Ehl-i sünnet akîdesine ters düşen birçok
te'vile yer vermiş olmasına rağmen sünnî İslam
dünyası medreselerinde en çok okutulan ve kendisinden en çok
istifade edilen (mesela Şeyhülislam Ebu's-Suûd Efendi'nin tefsiri
İrşadu'l-Akli's-Selîm'de, Ebu'l-Berekat en-Nesetî'nin
Medariku't-Tenzîl'inde, Kadî Beydavî'nin Envaru't-Tenzîl'inde ve
son devir Türk müfessirlerinden Elmalılı Hamdi
Yazır'ın Hak Dini Kur'an Dili adlı tefsirinde bu son
derece açıktır) tefsir özelliğine sahip bu tefsirin, Kur'an-ı
Kerîm'in belağat ve icazını en güzel ortaya koyan eser
olduğu tartışma götürmez.
Bedreddin ÇETINER
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.