Zihar
Zihar
Bir kimsenin karısına "sen bana
anamın sırtı gibisin" diyerek, onu kendisine haram
kılması. Zihar, "zehr" kökündendir, kelime anlamı
sırt demektir.
İslam öncesi Arap toplumunda bir adam, karısının
herhangi bir davranışına kızdığı zaman,
ona, "sen bana anamın sırtı gibisin" derdi. Bunun
üzerine karısı ona haram olurdu. Fakat bu boşanma
sayılmazdı. Aralarındaki aile bağları kopmasa
bile helal kabul edilmezdi. Ancak tam anlamıyla
boşanmış da sayılamayacağı için kadın,
başka bir yol seçemezdi.
Cahiliyye dönemi toplum yapısı
incelendiğinde, kadınların erkekler
karşısında yok denecek kadar aı imtiyaza sahip
oldukları görülmektedir. Hele kocasının sudan sebeplere
dayandırarak söylediği, "Sen bana anamın
sırtı gibisin" sözüyle karşılaşan
kadın, tamamen yalnızlığa terk ediliyordu.
Zihar olayı, ilgili ayetler nazil oluncaya kadar,
cahiliyye döneminde yaşandığı şekliyle devam
etti. Bu ayetlerin nüzul sebebi hakkında Havle binti Malik bin
Sa'l-ebe'den şu hadis rivayet edilmiştir: "Kocam Evs b.
Samit bana zihar yaptı. Ben de Rasûlüllah (s.a.s)'a giderek durumu
anlattım ve şikayet ettim. Rasûlüllah (s.a.s) bana
ısrarla, Allah'tan kork, Evs senin amca oğlundur. Ona iyi
davran" diye_ buyuruyordu. Nitekim bir müddet sonra hakkımda
şu ayetler nazil oldu: "Habibim, zevci hakkında seninle mücadele
eden (nihayet halinden) Allah'a da şikayet etmekte olan (kadın)'ın
sözünü (umulduğu vecih ile) Allah dinlemiştir. Allah sizin
konuşmanızı zaten işitiyordu. Çünkü Allah hakkıyla
işitici, kemaliyle görücüdür.
İçinizden zihar yapagelenlerin karıları,
onların anaları değildir. Anaları kendilerini
doğurandan başkası değildir. Şüphe yok ki onlar
herhalde çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Muhakkak ki Allah bağışlayıcı,
çok yarlığayıcıdır.
Kadınlardan zihar ile ayrılmak isteyip de
sonra dediklerini geri alacaklar için birbiriyle temas etmezden evvel,
bir köle azad etmek (lazımdır). İşte size bununla öğüt
veriliyor. Allah ne yaparsanız, hakkıyle haberdardır.
Fakat kim (bunu) bulamazsa, (yine) birbiriyle temas
etmezden evvel, fasılasız iki ay oruç (tutsun). Buna da güç
yetiremezse altmış yoksul (doyursun). (Kefaretteki) bu (hafifletme)
Allah'a ve peygamberine iman (da) sebat etmekte olduğunuz içindir.
Bu (hükümler) Allah'ın (tayin ettiği) hadlerdir. (Bunları
kabul etmeyen) kafirler için ise elem verici azab vardır" (el-Mücadele,
58/1-4 bk.; İbn Kesir, Tefsir, İstanbul 1985, VIII, 8 vd).
Havle binti Malik bin Sa'l-ebe şöyle devam
ediyor: "Ayet nazil olduktan sonra Rasûlüllah (s.a.s); "Kocan
seninle temas etmeden evvel bir köle azad etsin" dedi. Ben de
"Kölesi yok" dedim. Rasûlüllah, "Öyleyse iki ay oruç
tutsun" dedi. "Ya Rasûlüllah, o yaşlıdır, o
kadar oruç tutamaz" dedim. Rasûlüllah (s.a.s): "Öyleyse 60
miskini doyursun"buyurdu. "Onun sadaka verecek birşeyi de
yoktur" dedim. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s): Ben ona altmış
sa' hurma vereyim " buyurdu. "Bir altmış sa' da ben
veririm." dedim. Rasûlüllah (s.a.s) "İyi yaparsın.
Sen onun yerine altmış yoksulu doyur ve amcaoğlunun
yanına git" buyurdu.
Zihar, cahiliyye döneminde talakın en
ağır şekliydi. Çünkü ziharla zevce, ebedi haram olan
anne gibi, ebedi haram kılınıyordu. Bu sebeple zihar yapan
birisinin zevcesini tekrar alması hiçbir şekilde caiz
değildi. İslam bu hükmü geçersiz kıldı. Yine de
keffaret verinceye kadar geçici bir haramlığa sebebiyet
verdiğini kabul etti. Cahiliyyet dönemindeki gibi onu kesin bir
talak gibi görmedi.
Ulema, ziharın haram olduğunda ittifak
etmişlerdir. Bu sebeple zihar yapmak caiz değildir. Üstelik
yalan ve iftiradır. Zihar yapan kimse büyük günah işlemiş
olur. Eğer kişi zevcesine lisanıyla zihar veya talak
yaptığını söylerse, zihar veya talak yapmış
olur. Niyeti isterse zihar veya talak yapmak olmasın. Önemli olan
niyet değil, zikredilen sözlerdir.
Zihar yapan kimseye, keffaret verinceye kadar zevcesine
yaklaşması haramdır. Ve pişman olup zevcesini geri
almak isteyenlerin de keffaret vermesi farzdır.
Hanefi, Malikî ve Hanbelîlere göre keffaret
vermeden evvel her türlü yakınlık (öpmek, sarılmak vb)
haramdır. İmam Sevrî ve İmam Şafiî'ye göre değildir.
Çünkü ayette yalnız "temas" zikredilmiştir.
İmam Malik ise, cariyeye zihar yapmayı sahih görmüştür.
Ayrıca fakihler, kadının kocasına zihar
yapamayacağı hususunda görüş birliğindedirler. Ve
ulemanın çoğunluğu, Kur'an-ı Kerîm ve hadislerin doğrultusunda,
ziharın anneye benzetme ile yapılabileceği görüşünde
birleşmişlerdir. Yani kişi zevcesine "Sen bana
kardeşimin vs. sırtı gibisin" dese bu zihar olmaz.
Zihar keffareti bir köle azad etmektir. Hanefîlere
göre kölenin kafir, müslüman, erkek, kadın, büyük küçük
olması önemli değildir. Ancak akıllı ve
azalarının tam olması gerekir. Şafiî ve Malikilere
göre, azad edilecek kölenin mü'min olması şarttır.
Eğer köle yok ise, altmış gün aralıksız
oruç tutulur. Hastalık ve yaşlılık gibi sebeplerden
dolayı oruç tutmayan kimseler ise, altmış fakiri
doyururlar. Şafiî ve Malik'e göre ise bir fakire altmış
gün veya her gün için yarım sa' verilmesi yeterlidir.
Fukaranın çoğunluğuna göre zihar yapan
kimse, kefaretini vermeden önce zevcesiyle münasebette bulunursa Allah
(c.c)'a isyan etmiş ve günah işlemiş olur. Tevbe ederek,
kefaretini verinceye kadar zevcesiyle yeniden temasta bulunamaz.
Kefaretinde de artma olmaz.
Yalçın ÇETINKAYA
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.