Fecr Suresı
Fecr suresı
Kur'an-ı Kerîmin seksendokuzuncu suresi. Mekke'de
inmiştir. Otuz ayettir. İsmini, ilk ayetindeki 'fecr' sözcüğünden
almıştır. fasılası Ra, Dal, Ba, Nûn, Mim, Elif,
Ta harfleridir. Sûre, üç ana konuyu kapsar:
1- Ad, Semûd, Firavun kavimlerinin akıbetleri,
2- İnsanların mala aşırı düşkünlükleri,
3- Ahiret, ahirette rahmet ve hüsrana uğrayacaklar.
Sure, yemin ile başlamaktadır: "Andolsun
fecre (tan yerinin ağarmasına), on geceye, çifte ve teke,
yürüyüp gitmeye yüz tutan geceye. Bunda (bu anılan şeylerde)
akıl sahibi için bir yemin var, değil mi? (1-5).
Bu ayetlerin tefsiri hakkında ve özellikle "Çift"
ve "tek" kelimeleri için birçok görüş ileri sürülmüştür
Üzerine yemin edilen dört şeyin, Mekkeli kafirlerin ahiretin ceza
ve mükafatını inkarlarıyla ilgisi vardır. "On''dan
kastedilen, ayın otuz gecesinin her on gecesi; "çift" ve
"tek"ten murad ise, kainatın bütün unsurlarını
kapsar. Günlerin devri, gece ile gündüz, aynı günlerinin tarihi
olabilir. "Fecr", tan yerinin ağarması; "geçen
gece", güneşin çıkmasıyla batmak üzere olan karanlıktır.
Bu dört şey, Kadir-i Mutlak olan Allah'ın hikmetinin en güzel
delilleridir.
Allah, bu ayetlerde fecr vaktine, ayın farklı
durumlar aldığı gecelere yemin etmekte, böylece bu
vakitlere dikkat çekmektedir. Başka yerlerde de gündüze ve
gündüzün çeşitli kısımlarına-kuşluk vaktine,
-ikinci vaktine- yemin etmektedir. Böylece zaman dilimlerinin tamamına
dikkat çekilmiş olmaktadır. Zaman, bütün olaylar için kaçınılmaz
bir unsurdur. Geçmiş olayların hepsi zaman içerisinde akıp
gitmiştir. Geçen bir anı geri getirmek, hiç bir yaratığın
imkanı dahilinde değildir. İnsanoğlu, olayların
geçtiği mekan unsurunun farkındadır ama zamanın
akıp gidişini çoğu zaman hesaba katmamakta, onu
hatırlamamaktadır. Oysa her geçen an, insanın ömründen
geçmektedir; ömrünü eksiltmektedir. Ve akıp giden zaman içinde
ne büyük olaylar gelip geçmiştir:
"Görmedin mi Rabbin ne yaptı Ad ' (kavmin)'e?
Yüksek sütunlarla dolu İrem 'e? Ki şehirler arasında onun
eşi yaratılmamıştı. Vadide kayaları oyan
Semûd (kavmin)e? Ve kazıklar sahibi Firavun'a? (Kazıkları
çakıp ordusuna çadırlar kurduğu veya insanları
kazığa vurarak, işkence ettiği için Firavun, bu sıfatları
almıştır). Bunlar, ülkelerde azmışlardı.
Oralarda çok kötülük etmişlerdi. Bu yüzden Rabbin, onların
üzerine azap kırbacını yağdırdı. Elbette
Rabbin gözetleme yerindedir" (6-14).
Gece ve gündüzün nizamı, ceza ve mükafatın
varlığına delil gösterildikten sonra, onun muhakkak
gerçekleşeceğini belirtmek için insanlık tarihinden delil
getirilmektedir. Ahirete iman etmeyenlerin akıbetine bir kaç misal
zikredilmektedir.
Ad kavmi, Hûd peygamber'i yalanlamıştı.
Ad Kavmi'ne İrem denilir. Bunlar Samı ırkından Hz.
Nuh'un oğlu İrem'den gelmişlerdi. Onların bir kolu da
Semûd'dur. Ad kavmi, yüksek binalar inşa eden bir kavimdi ve yeryüzünde
büyüklük taslayanlardandı. Dünyada eşi olmayan benzersiz,
şanlı, güçlü bir milletti. Dağları yontarak evler
yapmışlardı. Firavun da muhteşem ehramlar
yaptırmıştı. Onlar, asırlardır yeryüzünde
kazık gibi durmaktadır. Firavun da haddi aşanlardan,
defalarca ilahı davet kendisine iletilmesine rağmen bile bile büyüklenen,
hatta kendini tanrı ilan eden bir sapık ve azgındı.
Ad kavmi ile Firavun ve hanedanı insanlara çok kötülük ettikleri
ve hidayetten saptıkları için Allah'ın azabı onlara
hak olmuştu. Bu azabla helak oldular. Onlar, Allah'ın kainatın
hakimi ve gözetleyicisi olduğunu bilmezlikten geliyorlardı, gafildiler,
fesad ve fitne çıkarıyorlardı kendi kendilerine
zulmediyorlardı, bile bile azabı çağırıyorlardı.
Şımardılar, Allah'ı unuttular, ayetleri bile bile inkar
ettiler: Helakları da onların bu
azgınlığından kaynakladı.
Geçen zaman, gece karanlığı gibi bu büyük
olayları örtmüştür. Ama aklı olan, bunları
hatırlamalı ve onlardan ibret almalıdır.
Gündüz işlenmiş olsun, gece
işlenmiş olsun, Rab Teala yapılan şeylerin hepsinden
haberdardır. Zulmedip yeryüzünde fesat çıkaranların
uğrayacağı akıbet, yukarıdaki ayetlerde anlatılanların
akıbeti gibi olacaktır. Ne var ki insanların çoğu
bundan gaflet içindedir:
"Fakat insan böyledir; Rabbi, ne zaman kendisini
imtihan edip ona ikramda bulunursa, ona nimet verirse: 'Rabbim bana ikram
etti' der. Ama Rabbi, onu imtihan edip rızkını
daraltırsa: 'Rabbim beni küçük düşürdü (perişan
etti)' der. Hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz.
Yoksula yemek vermeğe (birbirinizi) teşvik etmiyorsunuz.
Malı da pek çok seviyorsunuz" (15-20)
Mal, mülk insan için bir imtihandır. Şeref
ve zilletin ölçüsü daima mal, para, mülk olmuştur. Oysa Allah,
insanları şükürde veya nankörlükte, sabırda, isyanda,
masiyet ve itaatte dener. Asıl olan iyiliktir. Gözünü mal hırsı
bürümüş kötü ahlaklı kişiler, yetimin
malını yerler, yoksulu doyurmazlar. Kendileri yedirmedikleri
gibi, başkalarını da teşvik etmezler. Mirası hakça
değil, zorbalıkla ele geçirirler; helal-haram, hak-batıl
olup olmadığına bakmazlar.
Bu ayetlerde insanların mala düşkünlüğü
anlatılıyor. Aslında malın azlığı da,
çokluğu da insan için bir imtihan vesilesidir. Malı kullanma
hususunda da Allah'ın kendisini gözetlediğini insan bilmelidir.
O halde akıl sahibine yaraşan, mal ve dünyaya olan bu aşırı
tutkudan vazgeçmektir. Çünkü bir gün gelecek, malı kendisine
fayda vermeyecektir:
"Hayır, (bu yaptığınız
doğru değildir). Yer çarpılıp parçalandığı
zaman, melekler sıra sıra olduğu halde, Rabbin geldiği
zaman. Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün
insanlar anlar, ama artık anlamının kendilerine ne
faydası var? (O zaman insan): 'Ah, keşke ben, bu hayatım için
(iyi işler yapıp) gönderseydim: ' der. O gün Allah'ın
(vereceği) azabı hiç kimse veremez. Onun (vuracağı)
bağı kimse vuramaz; Ey, huzura eren nef s! Razı edici ve razı
edilmîş olarak Rabb'ine dön! (iyi) kulların arasına gir!
Cennetime gir!"(21-30).
Mala açgözlülüğünüz, dünya hayatına
dalmışlığınız, size hesap gününü
unutturur. Yaptıklarınız karşılıksız
mı kalacak sanıyorsunuz? Hesap günü, yaptıklarınızdan
dolayı pişman olacaksınız, ama iş işten geçmiş
olacak. Resullere uymamakla ne büyük hata ettiğinizi
anlayacaksınız, ancak artık cehennem size hak
olmuştur. Oysa bakın, iyi kullarıma da ben cenneti
va'detmiştim, Onlar, inanıp iyi amellerde bulundular; hak dine
iman edip, yahıız bana ibadet ettiler; tam bir kalp imaruyla
bana bağlandılar; benim rahmetimi umdular. İşte,
onları cennetime koymam haktır.
M. Sait ŞİMŞEK
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.