Türk Edebiyatına Tiyatronun Girişi , Gelişimi Ve İlk Eserler
TÜRK EDEBİYATINA TİYATRONUN GİRİŞİ , GELİŞİMİ VE İLK ESERLER
TÜRKİYE' DE TİYATRO
Batılı anlamda tiyatro Türk edebiyatına Tanzimat döneminde girmiştir . Bu dönemden önceyse , Türklerin Anadolu'da geliştirdikleri , dramatik olan veya olmayan seyirlik oyunları vardı . Buna göre Türkiye'de genel anlamda tiyatronun gelişimi siyasal tarihin dönüm noktalarına ve bu dönemlerin toplum ve kültür alanlarındaki etkilerine göre dört dönemde incelenir;
a ) Geleneksel Türk Tiyatrosu ( 1839 öncesi )
b ) Tanzimat ve İstibdat Dönemi Türk Tiyatrosu ( 1839-1908 )
c ) Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu ( 1908-1923 )
d ) Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu ( 1923 ten günümüze )
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU ( 1839 öncesi ) :
Batılılaşma öncesi Türk Kültürünün tiyatrosudur . İslami yaşam ilkelerinin , esnaf loncalarının ve sarayın yönlendirmesiyle biçimlenen geleneksel kültürün köylü ve halk tiyatrosu türlerini kapsar . Köylerde oynanan seyirlik oyunlar dışında kalan halk tiyatrosu genellikle kentlerde , en çokta İstanbul'da gelişmiştir .
Geleneksel Türk Tiyatrosu kapsamı içinde Meddah , kukla , Karagöz , orta oyunu gibi dramatik içerik taşıyan türlerin yanısıra ustalık ve hüner gösterileride yer alır . Örneğin: cambaz , sihirbaz , denge sanatçıları gibi .
Dramatik içerikli türlerden ahlak dersi vermesi de istenir . Toplumsal sorunlara dolaylı yollardan , genellemelerle , soyutlamalarla yaklaşılır . Kişiler klişeleşmiş tavır özellikleriyle gösterilir . Oyunlar yazılı metinlere dayanmaksızın , belli bir kanavayı izleyen ustalaşmış oyuncuların doğaçlama becerileriyle gelişmiştir .
Geleneksel Türk tiyatrosunun dramatik içerikli türlerinde taklit başlıca çatışma ve kişileştirme yöntemi olarak kullanılır . Oyuncunun başarısı , taklit yapmadaki ustalığıyla ölçülür .
Geleneksel Türk tiyatrosu gösterilerinde çeşitli yabancılaştırma teknikleriyle açık biçim veya gösterimci tiyatro adı verilen ve seyredenlerin izlediklerine tümüyle kapılmalarını önleyen bir oyun düzeni uygulanmıştır .
Köy seyirlik oyunları: Yazılı metin yoktur . Oyunun çatısı , oyuncuların yeteneği ve seyircilerin gösteri sırasındaki tepkileriyle biçimlenir . Anadolu'da düğünlerde , bayramlarda veya yılın belirli günlerinde köylülerin kendi aralarında , oyun yapma , oyun çıkarma adı altında gerçekleştirdikleri tiyatro gösterisidir .
Gezici olmayan , oynandığı yörenin geleneksel kültürüne , imkanlarına , dil ve mizah anlayışına sıkı sıkıya bağlıdır .
Meddah: Anlattığı hikayenin içindeki söyleşmeleri taklit ve ses değişikliği yoluyla kişileştirerek meddahlığı dramatik bir gösteri haline sokar . Arapça medh ( övme ) kökünden türetilen meddah , başlangıçta peygamberin sözlerini yayan ve İslamiyeti öven kişi olarak tanınırdı . Orta Asya'dan Anadolu'ya göç eden Türk boylarının şamandan ozanlara ve aşıklara kadar uzanan kendilerine özgü hikayeciliği ve hikaye anlatma geleneği , zamanla Arap meddahlığının özellikleriyle birleşerek , geleneksel Türk tiyatrosunda Meddah geleneğini ortaya çıkarmıştır .
Meddahlar oldukça zengin bir hikaye dağarcığına sahiptirler . Güldürü amaçlı hikayelerin yanı sıra , İslami kaynaklardan , İran efsanelerinden , Türk hikaye ve masal geleneğinden alınan konularla çok sayıda meddah hikayesi oluşturlmuştur . Meddah bu hikayeleri anlattığı sırada , kişilerin değişik konuşma biçimlerini aktarmaya çalışır , hayvanların veya cansız nesnelerin taklitlerini yapar;sırası geldiğinde şarkılar , türküler de söyler .
Meddahlar gösterilerini çoğu zaman kahvehanelerde bir yükselti üzerinde gerçekleştirmişlerdir .
Kukla: Kukla oyunları yanlış anlamalar , açık saçık sözler , çift anlamlı deyimler ve bol bol kullanılan dayak , pataklama sahneleriyle güldürüye yönelmiştir .
Karagöz : Bir gölge oyunudur . Gösterimci tiyatronun oyun biçimini kullanır . Bir doğaçlama türü olan karagözde komedi öğesi ağır basar . Gerilimi merak öğesi sağlar . Sözcükleri yanlış anlama , ters yanıtlar verme , ağız taklitleri , kötü ve gülünç duruma düşme entrikaları karagöz oyunundaki gülmeceyi sağlayan öğelerdir .
Orta oyunu : Çevresinde seyircilerin oturduğu bir alanda , oyuncuların belli bir metne dayanmadan , doğaçtan oynadığı geleneksel Türk gösteri sanatıdır . Orta oyunu 17 . yy'dan itibaren izine rastlanan çeşitli müzik , dans , kollarının bir sentezi olarak ortaya çıkmıştır . 19 . yüzyılın ikinci yarısı ve 20 . yüzyılın ilk çeyreğinde kesin biçimini almış en parlak dönemini Sultan Abdülaziz döneminde yaşamıştır .
TANZİMAT ve İSTİBDAT DÖNEMİ TÜRK TİYATROSU ( 1839-1908 ) :
Osmanlı İmparatorluğu içinde 18 . Yy başlarında ortaya çıkan batılılaşma eğilimleri tiyatro alanındaki etkisini 19 . Yy'dan sonra göstermeye başladı . Geleneksel yaşam biçiminin terk edilerek Avrupa örneğinde modern bir toplum düzenine geçilmesini amaçlayan Batılılaşma eğilimi , saray çevresi , yüksek devlet görevlileri , aydınlar ve basın tarafından desteklendi . Batılılaşmanın geniş halk kitlelerine yayılması ve benimsetilebilmesi için Tanzimat yıllarından başlayarak , Batı örneğinde yeni bir Türk tiyatrosunun geliştirilmesine çalışıldı . Çerçeve sahnesi , dekoru , oyunları ve oyunculuk biçimiyle geleneksel seyirlik anlayışından çok farklı olan bu yeni tiyatro anlayışının yerleşmesinde yabancı elçiliklerinin , azınlıkların , levantenlerin ve sıksık İstanbul ile İzmir'e dışarıdan gelip temsiller veren yabancı toplulukların katkıları oldu .
Tanzimat tiyatrosu batılı anlamda tiyatronun başladığı dönemdir . Tiyatro bu dönemde çeviri ve uygulamalarla batıya , yerli oyunlarla Türk halkına açıldı;sansürle de ilkin bu dönemde tanıştı .
Türkiye'ye Batı tiyatrosunun girmesinde III . Selim , II . Mahmut ve Abdülmecit gibi yenilikçi padişahların büyük katkısı vardır . III . Selim döneminde İstanbul'da opera oynandı , bir tiyatro binası yapıldı . 1830'da İzmir'de bir tiyatro binası inşa edilerek oyunlar sahnelendi .
Tanzimat döneminde öteki edebiyat türlerinde olduğu gibi , oyunlarda da toplumsal yarar ön plana geldi . Oyunlarda , toplumun aksayan yönlerini işleyen tiyatro yazarları , ibret verici sonuçlar çıkarılmasına özen gösterdiler .
Tanzimat döneminin , yazılan ama yayımlanmayan ilk yerli tiyatro eseri Hayrullah Efendi'nin Hikâye-i İbrahim Paşa be İbrahim-i Gülşeni adlı , dörtperdelik dramıdır . Şinasi'nin Şair Evlenmesi oyunuysa 1860'da yayımlanan , bir başka deyişle kamuoyu önüne çıkan ilk tiyatro yapıtıdır . Birbirini görmeden evlenmenin ortaya çıkardığı gülünç durumları işleyen bu güldürüde , orta oyunuyla Molière güldürülerinin etkileri açık olarak görülür . Piyes yazarı Ali Haydar Bey ( 1836-1913 ) Sergüzeşt-i Perviz adlı yapıtıyla ilk tragedya örneğini vermiştir .
Tiyatroyu en etkili eğitici ve öğretici tür olarak kabul eden Namık Kemal tümü dram türünde olan oyunlarında toplumsal ve tarihsel konuları işlemiştir . Gülnihâl , Vatan yahut Silistre , Akif Bey , Kara Bela gibi oyunları bu türün en güzel örnekleridir .
Siyasal baskının etkisiyle Servet-i Fünun tiyatrosunda da gözle görülür bir sönüklük vardı . Güllü Agop'un Gedikpaşa'daki tiyatrosunun 1884'te Ahmet Mithat'ın Çerkez Özdenleri adlı oyununun temsili nedeniyle II . Abdülhamit yönetimince yıktırılmasından sonra Batılı anlamdaki tiyatronun yerini tuluat tiyatrosu aldı . Mardiros Mınakyan , Osmanlı Dram Kumpanyası adlı topluluğuyla başlangıçta Güllü Agop'un yolundan yürüdüyse de , siyasal baskılar yoğunlaşınca , sahnesini hiçbir özelliği olmayan oyunlara açmak zorunda kaldı . Siyasal baskıya ek olarak , tiyatro kumpanyalarının ciddi tiyatro eserlerine ilgisiz kalmaları ve bunları sahnelememeleri , Servet-i Fünun yazarlarını okunmak için oyunlar yazmaya yöneltti .
MEŞRUTİYET DÖNEMİ TÜRK TİYATROSU ( 1908-1923 )
Meşrutiyet tiyatrosunun iki önemli özelliği vardır:biri , baskı yönetimine duyulan tepkiyi dillendirmesi;diğeriyse:vatanseverlik duygularının kaynağı olması .
Meşrutiyet döneminde tiyatro , toplumsal gelişimi izleyen dinamik bir görünüm kazanmıştır . Sansürün kaldırılması kısa zaman içinde yeni topluluk ve oyuncuların ortaya çıkmasına , yasak nedeniyle oynanamayan oyunların sahnelenmesine yol açmıştır . Bu dönemde tiyatro siyasal ve hukuksal düşüncelerin tartışıldı ğı bir kürsü olarak kabul edilmiştir .
Ancak bu büyük coşkulu dönem kısa sürdü . Meşrutiyet'in , hürriyetin ilânı ve anayasanın kabulu ile herşeyin düzeleceğini sanan halk , kısa bir süre sonra kapütülasyonların kalkmadığını , sömürü düzeninin son bulmadığını gördü . Aşırı iyimserlik ve coşku kısa sürede yerini şaşkınlığa , hayal kırıklığına ve karamsarlığa bıraktı . Tiyatro bu sefer de yaşanan bu düş kırıklığı havasının dağıtılması , onarılması görevini üstlendi . Yazılan ve oynanan oyunlarda , genellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun şanlı geçmişinden seçilen , ulusal gururu okşayıcı konular işlendi . Ayrıca 31 Mart olayı , Trablusgarb ve Balkan savaşları gibi yaşanan günlük olayların sıcağı sıcağına işlendiği belgesel ve siyasal içerikli oyunlar yazıldı .
Meşrutiyet dönemi yazarları toplum sorunlarına tanzimat dönemi yazarlarından daha yürekli bir tutumla eğildiler . Çoğu melodramatik eğilimle yazılan oyunların kahramanları Jön Türklerden , subaylardan , sürgüne gönderilen aydınlardan seçildi . İslâmcılık , Türkçülük gibi düşünce akımları pekçok oyunda ele alındı . Toplumsal oyunlarda çeşitli törelerin bozukluğu , komedilerde kadın hakları , çok eşli evlilik , boşanmada erkeğe gösterilen kolaylıklar , batıl inançlar , aileyi çökerten evlilik dışı ilişkiler , köylerdeki düzen bozuklukları aile dramlarının başlıca konularıydı . Komedilerin çoğu vodvil türünde yazılmış olmakla birlikte töre komedisi niteliğini korumaktaydılar . Oyunların yazımında kullanılan dil edebi dilden biraz daha uzaklaşmış , konuşma diline yakınlaşmıştır .
Bu dönemde müzikli oyunlar da yazılmıştı . Yeniden sahnelenen ( Köse Kâhya , Leblebici Horhor Ağa , Pembe Kız gibi ) oyunların yanı sıra , Benliyan'ın kurduğu Osmanlı Operet Heyeti'nde ( İki Fidan Bir Yılan , Himmet Ağa adlı ) müzikli oyunlarda sergilenmişti .
Meşrutiyet dönemi tiyatrosunun önemli sorunları vardı . Bunlardan birinci si kadın oyuncu bulmaktı . Kadın oyuncu olarak önceleri Ermeni kökenli sanatçılardan yararlanıldı . Türk kadınlarının sahneye çıkması ise tartışma konusuydu . Ancak 1920'de Hüseyin Suat'ın “Yamalar” oyununda sahneye çıkan Afife Jale adlı Türk kızı hemen tutuklandı . Müslüman kadınların sahneye çıkmasını yasaklayan genelge ve polis kovuşturmalarına karşın yinede bu dönemin sonuna doğru Şaziye ( Moral ) , Münire ( Neyyire Neyir ) , Bedia ( Muvahhit ) gibi kadın oyuncular sahneye çıktılar . İkinci sorun , tiyatroculuğun meslek sayılmaması , oyuncuların toplumsal saygınlığının bulunmamasıydı . Bu nedenle profesyonel oyuncular ortaya çıkmadı . Dönemin üçüncü sorunu , oyuncuların usta çırak yöntemiyle yetişmeleriydi . Yinede bu dönemin en önemli girişimi tiyatroya saygınlık kazandıran Darülbedayi'nin kurulmasıydı .
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK TİYATROSU ( 1923'ten günümüze )
Cumhuriyet döneminde Türk tiyatrosu hem kurumsal bir yapıya kavuştu ,
hemde tiyatro sanatı açısından çeşitli atılımlar yaptı , aşamalardan geçti . Çağdaş Türk tiyatrosunun batı tiyatrosu düzeyine getirilmesinde Darülbedayi'de Türk öğrencilerine tiyatro dersleri verdiren , yerli oyunculara öncelik tanıyarak , Türk yazarları destekleyen , kadın oyuncuların sahneye çıkmasında yürekli girişimleri olan Muhsin Ertuğrul'un katkısı büyüktür .
Ankara'da Devlet Tiyatrolarının kurulması , bazı büyük şehirlerde şubelerinin açılması , turneler düzenlenerek tiyatronun halkın ayağına götürülmesi , tiyatro için bilinçli seyirci yetiştirilmesinde etkili oldu .
Çağdaş Türk tiyatrosunun 150 yılı aşan geçmişinde özel tiyatrolar her zaman öncü rol üstlendi . Yeni tiyatro anlayış ve akımlarını sahneledikleri oyunlarla onlar tanıttı . Özellikle yaz aylarında düzenledikleri turnelerle tiyatroyu Anadolu'da onlar yaygınlaştırdı .
Tiyatro yazarlığı da Cumhuriyet döneminde büyük bir aşama gösterdi; pekçok edebiyatçının tiyatro türünde eser vermesi , Türk tiyatrosunun oyun repertuarındaki çeviri oyun yerli oyun rekebetini olumlu yönde etkiledi .
Çağdaş Türk tiyatrosunda ağırlığı hissedilen eleştirel gerekçi akım , özellikle çok partili döneme geçildikten sonra siyasal içerik kazandı . Siyasal iktidarların baskıcı tutumları , tiyatro yazarlarını yeni biçim ve dil arayışlarına yöneltti . Dramatik veya epik türdeki oyunlarda toplumsal yaşamdan kesitler verildi .
Cumhuriyetin ilânından Atatürk'ün ölümüne kadar geçen ilk onbeş yılda tiyatro çoğunlukla Atatürk devrimlerini ve ilkelerini topluma benimsetme görevi üstlendi . Atatürk'ün tiyatroya büyük önem vermesi ve destek olması tiyatronun bir kamu hizmeti olduğu görüşünün yerleşmesinde etkili oldu . Müslüman kadın oyuncuların sahneye çıkması sorunu Atatürk'ün yakın desteğiyle aşıldı .
Bu dönemde;Osmanlı toplumundan arta kalan savaş vurguncularının kolay kazanılmış bir servetin üstünde , türlü aşırılıkları ve taşkınlıklarıyla toplumun genel ahlâk anlayışına ters düşen bir yaşam sürdürmeleri tiyatro yazarlarına konu oldu . Güçlü ve acımasız iş adamları , kurnaz fırsatçılar , cinsel işgüdüleri doğrultusunda hareket eden kadınlar vb . temalar yazılan oyunlarda işlendi . Dönemin bazı eserleri arasında Cevdet Kudret ' in “ Yaşayan Ölüler ” , ” Tersine Akan Nehir ” , Vedat Nedim Tör ' ün “ İşsizler ” , ” Üç Kişi Arasında ” , Necip Fazıl Kısakürek 'in “ Bir Adam Yaratmak ” , “ Tohum ” , Behçet Kemal Çağlar 'ın “ Çoban ” , Sabahattin Ali 'nin “ Esirler ” , Mahmut Yesari 'nin “ Sürtük ” sayılabilir .
İkinci Dünya savaşı ve onu izleyen çok partili döneme geçişteki bunalımlı yıllarda Türk tiyatrosunda yeni bir yazarlar kuşağı ortaya çıktı . Değer yargılarının değişiminde yüzeyde kalmışlığın yerilmesi , batılılaşmanın yanlış anlaşılması , ters uygulanması , paranın bayağılığı , insan ahlâkı üstündeki olumsuz etkisi , ekonemik durum ve sorunlarla ailenin dramı en çok işlenen konuları oluşturdu . Bu dönemin eserleri arasında Ahmet Kutsi Tecer 'in “ Köşebaşı ” , Cevat Fehmi Başkut 'un “ Büyük Şehir ” , ” Küçük Şehir ” , ” Paydos ” , ” Sana Rey Veriyorum ” , Ahmet Muhip Dıranas 'ın Üç Kahraman ” , ” Gölgeler ” gibi oyunları yer almaktadır .
1950-1960 yıllarında devlet tiyatroyu geliştirmek gibi bir görev üstlenmedi .
Halk evleri kapatıldı . Aynı yıl Muhsin Ertuğrul özel bir bankanın desteğiyle çağdaş anlamda ilk özel tiyatroyu ( Küçük Sahne Tiyatrosu ) kurdu . Devlet tiyatrolarına ayrılan bütçenin dışında tiyatroya verilen destek durduruldu . Tiyatro yakmaya giden saldırılar görüldü . Bütün bu olumsuzluklara rağmen hem oyun yazarlığı hemde çeşitli tiyatro yönelişleri açısından verimli bir dönem yaşandı . Dormen Topluluğu ve Kent Oyuncuları bu dönemde kurulan özel tiyatrolardı . Tiyatro ele aldığı sorunları sergilemekle kalmadı yorumlamaya da yöneldi . Tiyatro yazarları bireysel sorunları aşarak toplum sorunlarına yöneldiler . Haldun Taner “ Ve Değirmen Dönerdi ” , Orhan Asena “ Tanrılar Ve İnsanlar ” , Çetin Altan “ Çemberler ” , Refik Erduran “ Cengiz Han 'ın bisikleti” , Aziz Nesin “ Biraz Gelirmisiniz ” gibi oyunlarıyla evrensel yolla toplumu irdelemeyi denedi .
1961 Anayasasıyla birlikte tiyatro yaşamı ve oyun yazarlığı olumlu yönde etkilendi . Özel tiyatroların sayıları arttı . Üniversitede tiyatro eğitimi başlatıldı . Çeviri yoluyla toplumcu yazarların artması , ülke sorunları üzerine aktarmacı yöntemlerle aranan çözümler , ”Devrimci Tiyatro” adı altında estetik kaygılardan çok toplumsal işlevi ön planda tutan boşalım gösterimlerini ortaya çıkardı . Tiyatrolar devrimci-karşı devrimci çatışmaların odağı durumuna geldi . Dramatik yazarlıkta insanlık , toplum ve dünya sorunlarının genellemesine yönelen , efsane ve tarihe dayanarak çağın eleştirisini yapmaya çalışan oyunlar ağırlık kazandı . Güngör Dilmen 'in “ Midas 'ın Kulakları ” , Sermet Çağan 'ın “ Ayak Bacak Fabrikası ” , Vasıf Öngören 'in “ Asiye Nasıl Kurtulur ” , Melih Cevdet Anday 'ın “ Mikado'nun çöpleri ” , ” İçerdekiler ” , Cahit Atay 'ın “ Karaların Memedleri ” , Necati Cumalı 'nın “ Nalınlar ” , Haldun Taner 'in “ Keşanlı Ali Destanı ” , ” Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım ” , ” Sersem Kocanın Kurnaz Karısı ” gibi eserler bu dönemin belli başlılarıdır .
Tiyatro 12 Mart 1971 Muhturasıyla başlayan 1971-1980 döneminde yapılan Anayasa değişiklikleriyle demokratik ortamın aldığı büyük yaralardan ciddi biçimde etkilendi . 12 Mart yönetimi özel durum gerekçesiyle oyunlara sansür ve denetim uyguladı . Siyasi partilerin belirli ve tutarlı bir sanat görüşünün bulunmaması , devlet konservatuarının giderek düzeyinin düşmesi ve ekonomik sıkıntılar tiyatroda bir bunalım ortamının doğmasına yol açtı .
Bu dönemde , öncekilerden farklı olarak toplumsal ve siyasal konularla ilgili
eserlerin artması , tarihsel ve aile sorunlarını işleyen oyun azalması görülür . Dönemin yazarlarının ise daha çok evrensel anlamda oyunlara eğilim gösterdikleri gözlenir . Toplumsal içeriğin ağır bastığı oyunlardan bazıları , oynandıklarında büyük beğeni topladılar .
Dönemin bazı eserleri;Ülkü Köksal'ın “Yollar Tükendi” , Nezihe Araz'ın “ Bozkır Güzellemesi ” , Oktay Arayıcı 'nın ” Rumuz Goncagül ” , İsmet Küntay 'ın “ 403 . Kilometre ” , Dinçer Sümer 'in “ Katip Çıkmazı ”dır .
12 Eylül sonrası;askeri darbenin ardından Türk demokrasisi ve toplumsal özgürlükler büyük ölçüde yara aldı . Toplumsal eleştiri işlevini yerine getiremez duruma düşen tiyatroda eğlendirme işlemini önplana çıkaran niteliksiz müzikli gösterilerin sayısı arttı . Televizyon izleme imkanları yaygınlaşınca izleyicinin ve yazarların tiyatroya olan ilgilerinde belirgin bir azalma görüldü . Tiyatro önemli ölçüde seyirci kaybına uğradı . Bu dönemin eserlerinden bazıları Dinçer Sümer 'in “ Gecenin Kulları ” , ” Maviydi Bisikletim ” , Turan Oflazoğlu 'nun “ Kösem Sultan ” , ” Ney Ve Kılıç ” , ” Gardiyan ” , Recep Bilginer 'in “ Karım Ve Kızım ” dır .
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.