Cumhuriyetçilik Nedir
1- CUMHURİYETÇİLİK NEDİR ?
Atatürkçülük siyasal yönetim biçimi olarak “cumhuriyeti” benimsemiştir . Türkiye için yasal olarak tanıdığı tek yönetim biçimi Cumhuriyettir . Siyasal “Otorite” cumhuriyet “eşitlik” doğrultusunda değişimi de sağlamıştır . Cumhuriyet siyasal yönetim biçiminin uluslaşması , halklaşmasıdır . Öyleyse benimsenmesi gereken Cumhuriyettir . Bu yönetim biçiminin daha çağdaş yapıya kavuşması us'u bilimi ilke edinen lâik düzenin kurulması ile olanaklıdır .
Cumhuriyetçilik devlet yapısında , yönetimde bu yönetimin işlenişinde Türk ulusunun istencinin egemen kılınmasıdır . Günü ve geleceği için karar verme , yazgısını belirleme ve sapma hakkı ulusudur .
Atatürkçülükte Cumhuriyetçilik anlayışı sıraladığımız bu yönleriyle ulusçu , demokratik özgürlükçü çoğulculuğa açık bir ilkedir . Atatürk devri modelinde “otorite cumhuriyetçi lâik ve ulusçudur .
Türk devrim sürecinde 29 Ekim 1923'ün Cumhuriyetin ilanı olmuştur . Saltanatın kaldırılması altı yüz yıllık cumhuriyet yönetim biçiminin , kişisel istenç geleneğinin yasal olarak sona erdirilişi; Cumhuriyetin ilanı da yeni yönetim ulusal istence oturtma düşüncesinin yasallaştırılmasıdır .
Anadolu eyleminin kurtuluş savaşının gücü , etkinliği ve sürekliliği de eylemin ulusallığından ulusal istence dayatılmasından kaynaklanmıştır . Ulusal eylemin başından beri açıkça söylenmesine karşın amaçlanan ağları örülen düşünce ve örgüt yapısını oluşturulan yeni ve çağdaş bir Türk devletidir . Gerçeği bilen , gidilerek yolun benimsenecek uygulanacak yönetim biçiminin düzeninin ne olacağı ayrıntılarıyla belirleyen ulusal eylemin önderi Mustafa Kemal ve birkaç yakın arkadaşıdır . Fakat ulusal önder yapılacakları uygulamaya konacak düşünceleri “ulusal bir giz” olarak kafasında ve yüreğinde yaşatmakta saklı tutmakta , günü zamanı geldikçe koşullar el verdikçe açıklamaktadır . ”ulusal istenci egemen kılmanın” başka anlamı olmamak gerekir . Bu halk oyuna ulusal istence dayalı bir yönetim biçiminin , “Cumhuriyetin” adı söylenmeyen tanımıdır .
Osmanlı döneminde anlayışında , “Padişah” , “Halife” yerleşik bir düşünce , değişmez bir “buyurganlık” katıdır . Sürekli olan “Padişahlık” ve “Halifelik” tir . Osmanlı toplumu “hanedan değişikliği” nede alışkın değildir .
İstanbul da ki padişaha ve halifeye onun hükümetine karşı Ankara da ulusal bir meclis açılmış ve meclisin başkanı seçilmiş , hükümeti kurulmuştur . Bu , gerçekte yeni bir devletin , yeni bir yönetimin ve düzeninin başlangıcıdır .
1 Kasım 1922'de saltanatta kaldırılmıştır . Ortada sadece Osmanlı hanedanlığından gelen bir “halife” vardır . Ulus meclisin meclis başkanının ve hükümetin üstünde “halifenin” kişiliğinde yeni bir güç , yüce bir kat yaratmak istenmektedir .
Mustafa Kemal bu ortam içinde 28 Ekim 1923 gecesi “Arkadaşlar yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” diyerek sorunu temelden çözmek istemiştir .
Birinci Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğu'nu devlet olarak yenik düşürmüştür . Türk toplumu yerleşik , güçlü bir devlet geleneğine karşın , Batıdaki çağdaş gelişme karşısında yönetenlerin ve toplumsal güçlerin bu gelişmeye ters düşen direnişleri umursamazlıkları nedeniyle gelişen toplum düzeyindedir . Devletin adı “hasta adama” çıkmıştır . Anadolu ulusal eylemini başlatan bu eylemi örgütleyen , halkın gücüne eyleme direnci savaşıma iten ulusal önder Mustafa Kemal'dir . Bu Türk devrimi için hem bir uğur hem de bir karayazıdır .
a ) Atatürkçü Düşünce Sisteminde Cumhuriyetçilik Kavramı
Osmanlı devleti , bir Cumhuriyet değildi . Padişahlar , Osmanlı ailesi içinden çıkarlardı . Devleti ve milleti yönetmek yetkisi kesinlikle padişahındı . Gerçi meşrutiyet döneminde halkın oyu ile seçilmiş meclisler vardı . Ancak bu meclisler padişahın üstünde değildi , tersine padişah bunların , yani millet isteğinin üzerindeydi . Son karar , son söz kesinlikle padişahındı .
Bu yönetim biçiminin sakıncalarını yaşanılan türlü olaylar göstermiştir . Atatürk Cumhuriyetin ilanı ile devlet içinde karar verecek en yetkili son makam olarak milletin tanındığını belirtmiştir .
Atatürk bir cumhuriyet âşığı idi . Daha kimse bu kelimeyi ağzına alamazken genç Mustafa Kemal , padişahlık rejimini karşı çekinmeden saltanatın kaldırılıp Cumhuriyetin kurulması gereğini söyleyebiliyordu . Hele milli mücadeleye başlarken bunu açıkça belirmişti . Erzurum kongresinin açılacağı günlerde yakın arkadaşlarına Cumhuriyetin kurulacağını anlatıyordu . Nihayet bilinen aşamalardan sonra Cumhuriyet rejimine kavuştuk kişisel saltanata son verildi .
Atatürk , Cumhuriyeti demokrasi içinde işleyen en ideal bir rejim olarak görmektedir . O şöyle söylüyor: “demokrasinin bütün anlamıyla ideali , milletin tanımının aynı zamanda yöneten durumunda bulunabilmesi hiç olmazsa devletin son iradesinin yalnız milletin ifade etmesini ve belirtmesini ister . Ne yazık ki , milletlerin nüfus çoğunluğu , düşünce eğitimi düzeyleri idealin uygulanmasında , ideallerden büsbütün yoksunluğa yol açacak ihtiratsızlıklardan kaçınmayı gerektirmektedir . Şu duruma göre demokrasi ilkesinin en modern ve mantıksal uygulanmasını sağlayan hükümet biçimi , Cumhuriyettir . Cumhuriyette son söz milletçe seçilmiş meclisindir . Millet adına kanunları o yapar . Hükümete güven oyu verir ya da vermez , onu düşürür , milletvekillerinden hoşnut kalmazsa başkasını seçer . Cumhuriyette meclis , Cumhurbaşkanını ve hükümet belirler ki , kendilerini iktidar ve yetki yerine belli bir zaman için getirilen , irade ve egemenliğin sahibi olan millettir . Gücünün ve yetkisinin tanrıdan geldiğini ve yalnız ona karşı ahrette hesap verebileceğini var sayan ve devleti , ülkeyi kendine mirasla kalmış bir malikane kabul eden bir hükümdar , kendini her türlü sınırlamadan uzak görür . Böyle bir yönetim de milletin benliği , özgürlüğü söz konusu dahi olamaz . Şu duruma göre , yetkileri sınırlı dahi olsa hükümdarlık biçimi demokrasiye , milli egemenlik ilkesine uygun değildir . ”
Pek iyi anlaşılıyor ki Atatürk halkın kendini doğrudan doğruya yönetmesi demek olan demokrasiyi en ideal devlet biçimi kabul etmektedir . Ancak , bütün bilginlerin de söyledikleri gibi , halk kendini doğrudan doğruya yönetemez , çünkü bugün milyonlarca kişinin bir araya gelerek her zaman devler işlerini yürütmesi mümkün değildir . Öyle ise demokrasiyi gerçekleştirmek ancak Cumhuriyetle mümkündür . Cumhuriyette millet , yöneticileri belli bir zaman için seçer , belli bir süre geçince , hoşnut kalmamışsa , onları görevden uzaklaştırır . İşte Cumhuriyet demokrasisi budur . Bu rejimin kişisel saltanattan çok daha iyi olduğu kuşkusuzdur .
Atatürk , belli kişileri seçimle iş başına gelip , bir daha iktidardan ayrılmasını demek olan Faşizm ile , milleti tümüne değil de , sadece birkaç tabakaya dayanarak millet egemenliğini reddeden Bolşevizm'e karşın çok açık bir cephe almıştır . Her iki rejimin geliştiği bir dönemde millet egemenliğine dayalı Cumhuriyete sıkı , sıkıya bağlı kalması , yalnız bizim için değil , tüm insanlık için kıvanç kaynağıdır .
b ) Türkiye Cumhuriyeti'nin Nitelikleri
Başkalarında hala Allah'ın vekili , gölgesi sıfatını taşımakta olan hükümdarlar bulundurmakta beraber , egemenliğini kazanmış milletler olduğundan bahsetmiştik . Gerçekte bu milletlerin mensup oldukları devletler milletin seçtiği millet vekillerinin oluşturdukları meclislerle sahiptir . Milletin egemenliğini bu meclisler temsil eder . Hükümdar , devleti temsil eder . Hükümet kuran vatandaş , teorik olarak hükümdar tarafından seçilir .
Demokrasinin tam anlamıyla ideali , milletin tümünü aynı zamanda idare eden durumda bulunabilmesini , hiç olmazsa devletin son idaresini , yalnız milletin ifade etmesini göstermesini ister .
Cumhuriyette son söz millet tarafından seçilmiş meclistedir . Millet adına kanunları o yapar . Hükümete güven oyu verir veya düşürür . Milletvekillerinden memnun olmazsa belli zamanlar sonunda başkalarını seçer .
Dünyada devletlerin şekilleri birbirine göre bazı farklarla çok değişiktir . Bununla beraber hepsi , incelediğimiz şekillere sokulabilir . Hükümdarlık , Oligarşi , Halk Cumhuriyeti .
Kendine özgü bir dine dayanan ( Teokratik ) devlet vardır . Rus çarlığı ile Osmanlı saltanatı böyle idiler .
Çar kilisesinin reisi , sultanlarda halife unvanını takınmışlardır . Bununla beraber , dini siyasetten ayırmış , lâik hükümetler vardır . . . Hükümdarlıklar , devlet başkanı makamına miras yoluyla gelirdi . Millete karşı durum ve vazifelerini kötüye kullandıkları takdirde , şu veya bu şekilde kendilerini milli idarenin kararı karşısında bulabilirler . Millet tarafından millet adına devleti idareye memur edilenler için gerektiğinde millete hesap vermek zorunluluğu laubalilik ve keyfi hareketle bağdaşmaz . Halbuki kuvvetlerin ve yetkisinin Allah'tan geldiğine ve yalnız ona karşı ahrette hesap verebileceğini var sayan devleti memleketi miras kalmış mal mülk gibi kabul eden bir hükümdar her türlü kayıptan kendini affedilmiş görür .
Bütün milletin çoğunlukla devlet idaresine katılmasına engel olan “oligarşi” usulü de bir grubun kendi çıkarlarını koruyabilmek için bütün millete ait egemenliği zorla almasından başka bir şey değildir .
Cumhuriyet rejimi demek , demokrasi sistemiyle devlet şeklidir .
Türk milletinin karakter ve adaletlerine en uygun olan idare; Cumhuriyet idarisidir .
Türkiye Cumhuriyeti yalnız iki şeye güvenir . Biri milletin kararı diğeri en acı ve zor şartlar içinde dünyanın takdirlerini hakkı ile kazanmaya lâik olan ordumuzun kahramanlığı; bu iki şeye güvenir .
Cumhuriyet yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir . Cumhuriyet fazilettir . . . Cumhuriyet idaresi , faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir .
Cumhuriyetin iç siyaseti vatandaşın yaşayışını hiçbir etki , baskı ve sataşmanın tesirinde bırakmaksızın sağlamaktır .
Milletin uyanıklığına milletin ilerlemesine , olgunlaşmasına ve yeteneğine güvenerek milletin azminden asla şüphe etmeyecek Cumhuriyetin bütün gereklerini yapacağız .
c ) Türkiye Cumhuriyeti'nin Genel Yapısı
Yukarıda belirtilen niteliklere sahip Cumhuriyetimizin genel yapısı üç ana birimden oluşur; Yasama , yürütme ve yargı . Her üç birim , devletin üstün gücünü kullanır . Bu üstün güçte bilindiği gibi , milletten kaynaklanır .
Yasama gücü , kanunları yapan , değiştiren kaldıran güçtür . Bu güç milletin temsilcilerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisince ( TBMM ) , millet adına kullanılır . Türkiye Büyük Millet Meclisi , bu asıl görevden başka , kanunları yürüten hükümeti denetler; savaş ilanını , para basmaya , uluslar arası antlaşmaları uygun bulmaya karar verir ve belli şartlar altında af ilan edebilir . Görüldüğü gibi yasama organı , devletimizin temelini oluşturmaktadır .
Yürütme gücü , Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin seçtiği Cumhurbaşkanı ve TBMM içinden çıkan başbakan ile , Meclis içinden veya dışından atanan bakanlarla kullanılır . Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olarak devletimizi temsil eder ve sorumsuzdur . Yürütme gücünü asıl kullanan başbakanın başkanlığındaki hükümettir . Hükümet , Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çıkardığı yasaları uygular , onlara aykırı olmamak şartıyla tüzükler yönetmelikler çıkarır . Yurdun yönetimi bütünüyle yürütme gücüne aittir .
Hükümeti çalışabilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin güvenince sahip olması ile mümkündür . TBMM bir hükümette güven oyu vermeyerek onu her zaman düşürebilir . Bu düşürülme işlemi belli bir süre içinde çoğalırsa , cumhurbaşkanı TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verebilir . Böylece iki güç arasında bir denge sağlanmıştır .
Yargı gücü ise bağımsız mahkemelerden oluşur . Yargı organları vatandaşlar arasında çıkan çekişmeleri çözerler , suç işleyenlere ceza verirler . Devlete vatandaş arasındaki karara bağlarlar . Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerini de yargı organları yürütür . Bütün bu işleri yaparken mahkemeler ilgili kanunlara göre davranır ve karar verirler . Uzmanlık alanlarına ve derecelerine göre çeşitli dallara ayrılan mahkemelerimizin en üstünü anayasa mahkemesidir . Bu mahkeme Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çıkardığı istek üzerine Anayasaya aykırı olup olmadığına karar verir . Anayasaya aykırı kanun yapılamayacağından , Yüksek mahkeme bu aykırılığı tespit ederse o kanun yürürlükten kalkar .
Yargı gücünü millet adına kullanan hakimler ve suç işlediği sanılan vatandaşın devlet adına mahkemeye yollamakla görevli olan savcılar her türlü etkiden uzak ve bağımsızdırlar . Onların atanmaları , denetlenmeleri , yükseltilmeleri , üyeleri hakim ve savcılardan oluşan bağımsız bir kuruluşa yani yüksek hakimler ve savcılar kurumlarına getirilir . Bu kurula bağlı olmayan bazı özel mahkemelerin hakim ve savcıları da her bakımdan bağımsızdırlar ve içinde çalıştıkları yargı kuruluşundan başkası tarafından denetlenemezler .
d ) Cumhuriyetin Türk Toplumuna Sağladığı Yararlar
Nitelikleri ve genel yapısı görülen Cumhuriyet , akla , bilime , toplum ihtiyaçlarını gidermeye en uygun bir devlet biçimidir . Öyle ise Cumhuriyetten başka bir yönetim düşünülemez . Cumhuriyet milletin kendi kendini yönetmesidir . Cumhuriyet demokrasiyi yeşerten ve geliştiren en iyi sistemdir . Kişinin hak ve özgürlükleri bu sistem içinde güvenceye alınabilir . Cumhuriyet Türk milletine bugün vazgeçemeyeceği pek çok değer vermiştir . Bu gün eriştiğimiz ve bundan yetmiş yıl önce düşünülmesi bile mümkün olmayan düzey cumhuriyetin nimetidir . Atatürk'e göre “Türk Milletinin tabiatına ve geleneklerine en uygun olan yönetim , cumhuriyet yönetimidir . ” Atatürk demokrasinin Osmanlı Saltanatı içinde yeşeremediğini açıkça görmüştür . Demokrasi ancak cumhuriyetle kökleşip gelişebilirdi . Bunun içindir ki Türk inkılabının baş ilkeleri arasında cumhuriyetçilik sayılmıştır . Milletin kendi yönetimi olan cumhuriyete içten bağlılık , yücelme yolunu aşmanın baş şartıdır .
2- CUMHURİYETİN HUKUKİ VE SİYASİ ANLAMI
Cumhuriyet dar ve geniş anlamda kullanılır . Geniş anlamda cumhuriyet , egemenlik ve topluma aittir . Cumhuriyet deyiminin dar anlamı ise devlet başkanının doğrudan doğruya veya dolaylı olarak halk tarafından belirli bir süre için seçilmesi esasına dayanır .
Yazarlar dar anlamdaki cumhuriyeti bir devlet şekli veya hükümet şekli olarak almaktadırlar . Devletlerin mevzuatlarında da tam birlik mevcut değildir . Örneğin; 25 Şubat 1875 tarihli Fransız anayasasına 14 Ağustos 1884'de eklenen sekizinci paragrafta “cumhuriyet hükümet şekli olarak hiçbir değişiklik teklifine konu olamaz” denildiği halde , Kilise ile Devletin ayrılması ile ilgili 9 Aralık 1908 tarihli kanunda Cumhuriyet bir devlet şekli sayılmaktadır . 4 Ekim 1958 tarihli Fransız Anayasasına 89 . maddesi ise dar anlamındaki Cumhuriyeti bir hükümet şekli olarak ön görmektir . Bizde 1924 , 1961 ve 1982 Anayasalarına göre Cumhuriyet devlet şekli olarak ön görülmüştür .
Siyasi ilimlere göre Cumhuriyet devlet şekli olarak hükümdarlık rejiminde olmayan devlet şeklidir . Devlet şekli olarak Cumhuriyette egemenlik dar ve geniş bir kitleye aittir ve devlet başkanı da bu kitle içinden seçilir . Hakimiyetin sahibi kitle muayyen bir sınıf ise bu tür cumhuriyetlere aristokratik cumhuriyet , başka bir deyimle seçilen cumhuriyeti denilir . Kitle halk dediğimiz geniş bir topluluktan ibaret ise buna da demokratik cumhuriyet adı verilir . Bu anlamda demokrasinin en geniş şeklidir .
3- CUMHURİYETİN AVRUPA VE DÜNYADAKİ TANIMI
Cumhuriyetçilik devletin siyasi rejimi olarak cumhuriyet benimseme , cumhuriyet fazilet rejimi olarak tanımlama ve değerlendirilme demektir . Cumhuriyetçilik siyasi rejim olarak cumhuriyetten hareket eder , cumhuriyeti savunur .
Cumhuriyet kelimesi dilimize Arapça “cumhur” kelimesinden gelmiştir . Arapça “cumhur” kelimesi , halk , ahali , büyük kalabalık anlamına gelir . Cumhur toplu bir halde bulunan kavram yahut millet demektir . Cumhuri devlet veya sadece cumhuriyet iktidarın millet topluluğuna , umuma ait olduğunu ön gören devlet şekli demektir .
Cumhuriyet kelimesinin Fransızca karşılığı “la republique” kelimesinden türemiştir . “Res Publico” kamuya ait şey , kamu anlamına gelir . Cumhuriyet gerek Latince gerek Arapça kökeninde , aynı kavramı ifade etmek için kullanılmıştır . Eski yunanca “Ta koinnonie” Latince “Res Rublico” eş anlamlısıdır .
“Ta koinnonie” eski yunan şehir devletlerinde hazinesi , kamu fonu anlamına kullanılmaktaydı . Daha sonra bu kelime benzetme yolu ile ortak menfaat anlamına gelir .
“Res Rublico” deyimi zamanla siyasal ve tarihi gelişimi etkisinde demokratik bir rejimde kamu ve halk hizmetinin görüldüğü bir devlet yönetimini ifade etmiştir .
4- TARİHİ GELİŞME
Cumhuriyet deyimindeki anlam değişiklikleri , batı medeniyetlerinde özgürlüğün gelişmesiyle paralellik göstermiş ve bunu yansıtmıştır .
Eski yunanda , devlet hakkındaki görüşmeleri yönünden üzerinde önemle durulması gereken filozof Platondur . “Peliteia” adlı eserinde devletle ilgili problemleri incelemiştir . Bazı yazarların cumhuriyet olarak tercüme ettiği bu eserde , platon devletin meydana gelişi ve oligarşik yapısı üzerinde durmakla beraber , hükümet şekillerinde de yer vermiştir . Filozof , varlığını siteyi yöneteceklerin ahlaki ve olgun hareketlerinde bulunan hükümet şeklinin siyasi sistemlerin en iyisi olarak karşılamıştır .
Yunan filozoflarının da etkisi altında kalan eski yunan sitelerinde uygulanan siyasi rejimi demokrasi olarak tanımlamak ve bunları modern anlamda birer cumhuriyet olarak göstermek mümkün değildir .
Cumhuriyeti bir devlet şekli olarak yaratan Romalılardır . Romalılar devletin pozitif gelişmesi bakımından monarşi , cumhuriyet , principatus ve dominatus dönemlerinde güçlü bir idari ve siyasi teşkilat meydana getirmişlerdir . Roma'da devlet karşısında ferde değer verilmiştir . Halkın çoğunluğu uzun süre devlet işlerinden uzak tutulmasına rağmen bazı siyasi haklar tanınmış ve kurulan siyasi teşkilat içinde ferdin haklarını koruyacak prensiplerin üstünlüğü sağlanmıştır . Devlet Roma'da hukuki ve siyasi düzenin ve teşkilatın ifadesi olmuştur . Devlet idaresinde daha çok hukuki esaslara bağlanmaya çalışılmıştır .
Eski yunan şehirlerinde yöneticileri halk seçerdi . Orta çağlarda Venedik ve Ceneviz cumhuriyetlerinde yöneticileri gene halk seçerdi . Eski yunanda şehirde oturan , yurttaş olan herkes vatandaş sayılmazdı . Esirler bu haklardan yararlanamazlardı . Orta çağda ise yöneticileri seçme ve seçilme haklarına bir avuç ayrıcılıklı kimseler sahipti . Aristokrasinin uygulanması sonucu oligarşik yönetimlerdi .
Modern cumhuriyetlerde seçim hakkı herkese bütün vatandaşlara tanınmıştır .
Cicero “De republica” adlı eseri ile bugünkü anlamıyla cumhuriyetten daha çok devleti ideal devleti ve devlet idaresini tarif etmiştir .
Jean Bodin 1476'da yayınladığı eserde “cumhuriyetin altı kitabında” tıpkı cicero gibi cumhuriyeti devletin siyasi rejimi olan değil bizatihi devleti ele almıştır .
Machiavelli , 1537'de yayınladığı “hükümdar” adlı eserinde Jean Bodin den farklı olarak cumhuriyeti veraset yolu ile elde edilen hükümdarlığa karşıt olarak devletin özel bir vasfı ve şekli olarak belirtilmiştir .
Machiavelli den sonra cumhuriyet deyimi dünya dillerinde devlet başkanının seçimle belirdiği bir devlet ve hükümet şekli olarak kullanılmıştır . Bu devirde cumhuriyet , devlet başkanının belli bir seçkin grup tarafından seçilmesi anlamında aristokratik cumhuriyet , Venedik cumhuriyeti gibi bütün seçmenlerin kapatılması ile doğrudan halk tarafından seçilmesi anlamında da demokratik cumhuriyet şeklinde kullanılmıştır .
Lapladelle göre Rousseau ve kant cumhuriyeti yürütme fonksiyonunu keyif değil kanuna uygun olarak yürüten devlettir diye tarif etmişlerdir . Onlara göre başında bir kral bulunan yönetim faaliyeti hukuk kuralları ile sınırlı olduğu sürece cumhuriyet diye adlandırılır .
Fransız Akademisi , 1762 baskısında Cumhuriyeti birçokları tarafından yönetilen devlet şekli olarak tarif etmiştir . Jellinek , 1905'de yayınladığı eserde “devletin en yüksek yetkili organı birçok kişilerden oluşuyorsa cumhuriyet” bir tek şahıstan oluşuyorsa orada krallık vardır demiştir .
Modern çağlarda cumhuriyet , demokrasi ile bir arada birlikte dile getirilmiştir . Cumhuriyet fikri halkın serbestçe idaresini kullanması kendisini idare edenleri serbestçe seçilmesi anlamına birlikte değerlendirmiştir . Bu bakımdan cumhuriyet demokrasinin en gelişmiş şeklidir .
5- BİZDE CUMHURİYET VE CUMHURİYETE YÖNELİŞ
Modern anlamı ile demokrasinin en gelişmiş şekli olarak cumhuriyet bir tarihi gelişmenin sonucudur . Bizde şeklen cumhuriyet 29 Ocak 1923'de cumhuriyette yönelten müesseselerin korunmasıyla; ilanından öncede , yeni Türk devletinin korunmasıyla 23 Nisan 1920'de varlığını belirlemiştir . Devlet ve hükümet şekli olarak cumhuriyet yeni devletin kuruluşundan önce , Türk düşünce tarihinde yer almış ayrıntılarıyla üzerinde fikir tartışmaları yapılmış bir müessese değildir . Modern anlamda fikir olarak cumhuriyetin ortaya çıkışı ve bunun devletin bir niteliği şekli olarak kabulü ve bunun gerçekleşmesi yeni devleti kurucusu Atatürk'e aittir .
Osmanlı düşünürleri , özellikle 19 ve 20 . yüzyıl başlarında bir nevi küçük çapta doktrinleri adlı çalışmalarında , Osmanlı devletinin batmaktan kurtarılması amacını öngören fikirlerinde esas hedef meşrut krallık olmuştur . Cumhuriyetin siyasi edebiyatımızda yer alması bir devletin siyasi rejimi olarak belirlenmesi yeni devletin kurtuluş hazırlıkları içinde görülür . Süratli bir gelişme müşahede edilir .
Eski Türk devletlerinde ve Osmanlı devletinde devletin şekli olarak modern anlamdaki cumhuriyette , fikir ve uygulama olarak rastlamamaktayız . Ancak eski Türk devletlerinde Han'ın seçimle işbaşına gelmesi seçim için belirli şartların mevcudiyeti , kurultayların danışma meclisi hüviyetinde görev görmesi , eski Türklerin cumhuriyetin temel yapısını teşkil eden demokratik anlayışa ne ölçüde değer verdiğini göstermektedir .
Eski çağlarda , eski Türk devletlerinde görülen bu gelişme , Osmanlı devleti ile geriye yönelmiştir . Babadan oğula veya ailenin en yaşlısına intikal eden hükümdarlık , hanlık gibi sıfatlar eski Türk gelenekleriyle bağdaşmamaktaydı . Osmanlı devletinin ilk kuruluşunda dahi seçimle Osman Bey'in devlet yönetiminin başına geçmesine rağmen daha sonraları ırs ve intikal kanunları uygulamaya konulmuştur . Osmanlı devlet düzeninin bu eski Türk geleneklerinden ayrılmasında İslâm'ı geleneklerin etkisi olduğu kadar , batıya yönelen ve fetih gücünü batıda arayan Osmanlıların sıkı bir merkezi otoriteye duyulan ihtiyacından etkili olmuştur . Şöyle ki; babadan oğula otomatik olarak intikal eden devlet başkanlığı , devletin başında bulunan hanın , sultanın ölmesiyle bir rekabet mücadelesine yer vermemekteydi . Fransız inkılabının ürünü olarak cumhuriyet millet idaresine değer ve yer veren bir siyasi düzeni rejimi olmuştur . Ancak Osmanlı düşünürleri ve devlet yönetimi sorumluları , imparatorluğu böleceği endişesiyle hep cumhuriyetin karşısında olmuşlardır . Bu sebepten ötürü Osmanlılar cumhuriyette itibar etmemişlerdir . Ancak devlet ve toplum hayatında modernleşme , Osmanlı ülkelerinin batının etkisi altında bırakmıştır . Fransız inkılabının fikri mirasının ürünü olan cumhuriyet her batılı siyasi düzene örnek ve model olmuştur . İstibdatta karşı baskıya karşı , uhrevi ve dünyevi otoriteyi birlikte , bir arada kullanan sultana karşı , doğru olan , adil olan , insan kişiliğine değer veren siyasi düzen olarak cumhuriyet Osmanlı devletinin yıkılışı ile birlikte aranılan rejim olmuştur .
6- CUMHURİYETİN İLANI
23 Nisan 1920'den beri yeni Türk devletini idare eden Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti , milli egemenlik esasına dayanıyordu . Devletin şekli gerçekte , bir cumhuriyetti . Ancak Mustafa Kemal , bağımsızlık mücadelesinin yürütüldüğü sırada , bu adım açıkça kullanılmasını doğru bulmadı .
Bu birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi , Lozan konferansına kadar pek çok askeri ve siyasi başarılar kazandı . Lozan konferansı sırasında , devlet sisteminin geliştirilmesi , barıştan sonra izlenecek iç politika konuları gündeme gelmiştir . Bu konular , bazı milletvekilleri arasında tartışmaların çıkmasına sebep oldu . İtilaf Devletleri , Lozan konferansını düşünerek bu durumdan faydalanmak istedi . Yeniden savaşa başlama ihtimali belirdi . Bu durum karşısında TBMM 1 Nisan 1923'de yeni seçimlerin yapılması kararını aldı . Zaten anayasaya göre , seçimin yenilenmesi zamanı da gelmişti .
TBMM , ikinci dönem çalışmalarına başladıktan kısa bir süre sonra , Lozan barış anlaşmasını onayladı . Böylece “kurtuluş savaşı” her yönüyle tamamlanmış oldu . Bu sırada devletin adını koyma amacıyla çalışmalarda başlamıştı .
23 Nisan 1923'de kurulan yeni Türk devletinin henüz ismi yoktu . Hükümet “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti” adını taşıyordu . Meclisin başkanı hükümetinde başkanıydı . Bu durumda , devlet başkanlığı sanki yokmuş gibi görülüyordu . Yabancı devletlerin de Türkiye'nin devlet teşkilatını henüz tamamlamamış olduğu şeklinde bir kanaati vardı . Bu duruma son verilmesi gerekiyordu . 1921 tarihli anayasanın bazı maddeleri , artık ihtiyaca cevap veremiyordu .
Cumhuriyetin ilanı için Mustafa Kemal'in beklediği an gelmişti . 1923 yılının Ekim ayı sonlarında bakanlar kurulu istifa etti . Mecliste bazı görüş ayrılıkları meydana gelmişti . Bu gelişme yeni hükümetinin kurulmasını olumsuz yönde etkiliyordu çünkü “meclis hükümeti” denilen bu sistemde , hükümet üyeleri , TBMM üyeleri tarafından seçilmekteydi . Bu bunalımın aşılması için , hükümet kurma sisteminin değiştirilmesi gerekiyordu . Buda ancak cumhuriyetin ilanı ile mümkün olacaktı .
Mustafa Kemal bu girişimleri dikkatle izledi . 29 Ekim akşamı Çankaya Köşkünde yakın arkadaşlarıyla yaptığı toplantıda “yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedi . O gece İsmet Paşa ile birlikte , anaysa da değişiklik ön gören bir kanun tasarısı hazırladı . Bu tasarı ertesi gün , TBMM'nde okundu . “Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyettir . ” Hükmünün de yer aldığı kanun tasarısı üzerinde hararetli konuşmalar yapıldı sonunda “yaşasın cumhuriyet . ”sesleri arasında , alkışlarla , cumhuriyet ilan edildi .
Hemen cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi . Devletimizin kurucusu TBMM Başkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa oy birliğiyle cumhurbaşkanı seçildi . O , cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine yaptığı konuşmasını “Türkiye Cumhuriyeti mutlu , başarılı ve muzaffer olacaktır . ” diyerek tanımladı .
Cumhuriyetin ilanı , bütün yurtta , yüz bir pare top atışı ile kutlandı . Durum , her tarafta heyecan ve sevinçle karşılandı .
Cumhuriyetin büyük bir coşkuyla ilanı ile yeni Türk devletinin adı konuldu . Böylece , devlet rejiminin nasıl olacağı hakkındaki tartışmalar son buldu ve “devlet başkanlığı” konusu da kesin olarak çözüme kavuştu . Hükümetin kurulma şekli değişti . Artık cumhurbaşkanı , başbakanı atayacak , başkan yada başbakanı seçip cumhurbaşkanın oyuna sunacaktı . Böylece , “TBMM hükümetleri dönemi” sona ermiş; “cumhuriyet hükümetleri” başlamış oluyordu . İlk cumhuriyet hükümetinin başbakanı da İsmet Paşa oldu .
Mustafa Kemal Paşanın milletine en büyük armağanı olan cumhuriyet yönetimi Türk tarihinde yeni bir dönemi başlatmıştır . Millete değer veren milleti devletin yönetiminde söz sahibi yapan cumhuriyet rejimi sonsuza kadar yaşatmak , hepimizin en önemli vatandaşlık görevidir .
7- CUMHURİYET VE DEMOKRASİ
Cumhuriyet bir devlet biçimidir . Dar veya geniş olarak başlıca iki anlamı vardır . Dar anlamıyla cumhuriyet devletin en üst düzeydeki yöneticilerin , özellikle devlet başkanının seçimle belirli süre için iş başına getirilmesidir . Geniş anlamıyla cumhuriyette ise seçim olgusu üzerinde durulur ve devletin üst yöneticilerini saptamak için yapılan seçimin ulusal istenci yansıtması gereği belirtilir . Geniş anlamda cumhuriyet bir bakıma demokrasiyle eş değerde olmaktadır .
Cumhuriyet iki anlamda ele alınınca , dar anlamında ilk çağdaşlardan beri cumhuriyetleri rastlanmaktadır . Yunan kentlerindeki antik cumhuriyetlerde yurttaşlar yöneticilerini seçerler ve isterlerse daha sonraki seçimlerde daha önce iş başına getirdiklerini iş başından uzaklaştırabilirlerdi . Orta çağda ise varlığı gözlenen ve daha çok ticaret ile uğraşan bazı kent cumhuriyetlerinde de yöneticilerini , gene halk seçerdi . Venedik ve Ceneviz cumhuriyetleri bunlar için örnek gösterebilirler .
Genellikle bir cumhuriyette seçim hakkının tüm vatandaşlara yaygınlaşması da geçek bir özgürlük rejiminin oluşmasına yarayabilir . Başka deyişle cumhuriyetin geniş anlamına ulaşabilmek için seçim hakkının tüm vatandaşlara verilmesi gereklidir . Ama yeterli olmayabilir . Vatandaşlarını yalnızca tek adaylarına oy vermeye zorlayan cumhuriyet düzenleri dar anlamıyla cumhuriyetin varlığı için yeterlidir . Bu tip cumhuriyetlere genel olarak totaliter cumhuriyetler denir .
Geniş anlamıyla cumhuriyet , ancak demokratik yaşamın bu düzene egemen olmasıyla olasıdır . Yani devlet başkanı olmak üzere tüm üst kademe yöneticileri belirli bir seçmen yaşamının üstündeki vatandaşlarca seçilecek ve hem bu seçim sırasında , hem de sonrasında her vatandaşın istediği düşünce topluluklarına özgürce girebilmesi sağlanacak , temel özgürlükler tanınacak ve güvence altına alınacaktır .
Demokrasilerin varlığı için cumhuriyetler gerekli değildir . Öyle monarşik devletler var ki , orada demokrasi rejim olarak tüm koşulları işler .
Demokratik yapıdaki bir cumhuriyet kuşkusuz en iyiyi ve amaçlayan rejimdir .
İlk ve orta çağın dönemlerinde ortaya çıkan kent cumhuriyeti oligarşik bir yapıda olmalarına karşı ayrıca sınırlı anlamda demokratik rejim sayılabilirlerdi . Onların nasıl tam bir cumhuriyet sayamıyorsak demokrasilerini de benzer biçimde eksik nitelendiremeyiz .
Demokrasi son birkaç yüzyılın getirdiği bir rejimdir . Demokrasinin beşiği İngiltere'de orta çağda çıkan cumhuriyetçi akımlar ve girişimler bile de olmaktan çok uzak bulunuyordu .
Son yüzyılların getirdiği demokrasi ile cumhuriyeti birbirinden ayırmak gerekir . Cumhuriyet hem siyasal , hem de hukuksal bir terimdir . Bir devlet biçimin belirtir . Halkın egemenliğini geçerli olduğu devlet biçimine cumhuriyet denir . Demokrasi ise eski yunandan gelme bir terim olarak “demos” ve “krasos” karışımıdır , halk gücü ve halk yönetimi demektir . Daha sonraları halk egemenliğinin geçerli olduğu siyasal rejimlere demokrasi adı verilir . Halk egemenliğinin çağdaş anlamıyla gerçekleşebileceği en iyi rejim demokrasidir .
Son yüzyıllarda gelişen demokrasi , halk egemenliği açısından cumhuriyetin yerini almıştır . Önceden halkın egemen olacağı yönetim düzeni , devlet biçimi olarak cumhuriyet ileri sürülürken ve savunulurken artık bu yeterli sayılmamaya ve demokrasi ile beraber ele alınmaya başlanmıştır , hatta bazı yerlerde de düşüncelerde cumhuriyet bir yana bırakılarak yalnızca demokrasi el alınmıştır . Demokrasi modası; Cumhuriyet rejimini demokratik bir yapıya kavuştururken , siyasal düşüncede cumhuriyetçilik akımını yerini almıştır . Cumhuriyetler yavaş , yavaş demokratik olurken cumhuriyette demokratik rejimlerin hukuksal düzeni ve çerçevesi durumuna gelmiştir . Demokrasiye geçişin ön aşaması genellikle cumhuriyet devletinin kuruluşu olmuştur .
Son zamanlardaki ilerlemelerle toplumların yapısını giderek değiştirmiştir . Teknolojik gelişmeler endürüstleşme ile beraber toplumları kontrol altına almıştır . Teknolojik ve endüstriyel güçlere sahip bulunan toplum kesimleri veya gruplar bu üstünlükleri dayanarak toplumların yönetimini ellerine geçirmektedirler . Düzenin cumhuriyet , rejimin demokrasi olması da bu gelişimin önüne geçememektedir . Cumhuriyet ve demokrasinin yürürlükte bulunduğu ülkelerde ekonomik ve teknolojik gelişmelerle üstünlük sağlayan gruplar ve kişiler giderek monarşik bir yönetime yönelmektedirler . Böylece çağdaş dünyada cumhuriyetçi monarşiler ortaya çıkmaktadır . Çağdaş siyasal bilimde bu olguya seçimle gelen krallar adı verilmektedir .
Cumhuriyetçi monarşi , geleneksel monarşi ve monarşik olmayan cumhuriyet arasında bir ara rejim değil fakat ekonomik alanda en ileri bir noktada olan ve en eski demokratik kurumlara sahip bulunan ülkelerde cumhuriyetin aldığı çağdaş bir biçimdir . Cumhuriyetçi monarşi eski Roma cumhuriyetinde tüm yetkilerin başkanda toplanmasıyla ilk olarak görülmüştür .
Cumhuriyet ve demokrasi kavramları arasındaki ilişki genel anlamda bir biçim ve öz ilişkisidir . Cumhuriyet daha çok hukuksal bir düzen olarak biçimi meydana getirir . Biçimsel bir yapı olarak cumhuriyet asıldır . Cumhuriyet düzeninin oluşturduğu yapının içeriği değişebilir . Bu değişiklik çeşitli koşullara göre gelişmeler gösteren farklı siyasal rejimlerle yaratılmaktadır . Bu durumda her cumhuriyetin mutlaka demokrasi olması beklenilmediği gibi her demokrasinin de cumhuriyet olması istenemez . Cumhuriyetler demokratik alabileceği gibi aristokratik , oligarşik hatta diktatörlük bile olabilirler . Çağdaş anlamda cumhuriyet ve demokrasi , birbirlerini tamamlayan bir bütün oluştururlar . Ayrı , ayrı var olmaları çağdaş anlamıyla halk egemenliği açısından yetersiz kalmaktadır . Monarşik eğitimlerin önüne geçebilmek için cumhuriyetle demokrasi her anlamda beraber olmalıdır .
8- ATATÜRK'ÜN CUMHURİYET ANLAYIŞI
Altı okun içinde en çok önem verilen cumhuriyetçiliktir . Çünkü diğer oklara bakıldığı zaman bunlar çağdaş bir cumhuriyet kurmanın yolları ve yöntemleri olarak ortaya çıkmaktadır . Lâiklik Atatürk'ün içinde sakladığı ulusal giz ve eylemlerin tüm hedefi , çağdaş anlamıyla bir cumhuriyet yönetimi oluşturmaktadır . Cumhuriyet yönetimi için ortaya çıkan Atatürk bu yolculuğunda önüne çıkan her sorunu amacına ulaşabilme doğrultusunda ele almıştır . Yönü ve düşüncesi cumhuriyetçilikte birleşince kısa zamanda istediği noktaya gelmiş ve başarmıştır .
Atatürk'te , cumhuriyet düşüncesi ilk olarak Harp Okulu sıralarında başlamıştır . Devrimci düşünceleri geceleri uykusunu kaçırdığından yoğun bir düşünsel hazırlığa girişmiştir . Kurmay subay çıktıktan ve Suriye'ye sürüldükten sonra sivil ve askeri kesin yönetiminde gördüğü bozukluklar , Makedonya'da geçen sürede tanık olduğu olaylar Atatürk'ün kafasında Osmanlı İmparatorluğu'nun çökmekte olduğunu bunun yerine ulusal nitelikte yeni bir Türk devleti kurulması gerektiği düşüncesini geliştirmiştir .
Atatürk'ü cumhuriyetçi bir eylemci olduğu kadar cumhuriyetçi bir düşünür olarak da görmek olasıdır . Hem genel düşünce yapısında hem de söylevlerinde cumhuriyetçilik en başta gelen öğedir . Ne var ki , Onun bu yönü zamanla ve olaylar içinden geçerken aşama , aşama gelişmiş , belirginlik kazanmıştır . tüm öğrenim dönemlerinde , bulunduğu çevrelerin etkisine de uyarak devlet yapısının işleyişi ile yakından ilgilenmiştir .
Osmanlı İmparatorluğunda , “Cumhuriyet” sözcüğünü konuşmanın bile yasak olduğu dönemlerde Mustafa Kemal diğer aydın kişilerle beraber bu rejim hakkında araştırmalar yapmakta ve bilgi edinmektedir . 1917'de Suriye cephesinde kumandan iken yazdığı notlara bakılırsa cumhuriyetçilik doğrultusunda o yıllarda düşünsel bir hazırlık içinde olduğunu gösteriyor . O günkü devlet biçiminin artık yürümediğini gördükçe halk egemenliğine dayanan yeni bir devlet biçimi araştırmıştır . Türkiye Cumhuriyetinin sınırlarını Atatürk elleriyle çizmiştir .
Kuracağı cumhuriyetin ülkesini doğal ve tarihsel gerçeklere dayanarak çizdiği sınırlarla belirleyen Atatürk , Anadolu halkının da yapısını gözden uzak tutmamıştır . Onların arsındaki tüm ırksal , sınıfsal ve düşünsel ayrılıklara karşı çıkarak çizilen ulusal sınırlar içerisinde , kendisini “Türk” gören herkesi vatandaş olarak saymış ve hepsine eşit değer vererek hiçbir ayrıcalıklı uygulamaya yönelmemiştir .
Cumhuriyetçilik , Atatürk'ün düşüncesinde Osmanlı düzeni ve imparatorluk yanlılarına karşı kullanılacak bir silahtı . Bu bakımdan cumhuriyetçilik ve ulusçuluk birbirini bütünlüğe kavuşturan yakın ilkelerdi . Osmanlı İmparatorluğunun meşrutiyetçi akımlarına bir yer vermek gerekirse de , cumhuriyetçilik tüm bu evrimleşme süreçlerini aşan ve meşrutiyetçilik çerçevesinde düşünülmesi olanağı bulunmayan bir eylemdir .
Atatürk , ulusun egemenliği amacını en iyi ve en sağlam yönleriyle temsil eden ve uygulayan devlet biçiminin Cumhuriyet olduğu kanısındadır . Ona göre cumhuriyete karşı gelişebilecek tehlikeler rejimin ortadan kaldırılması biçiminde siyasal müdahaleler olabilirdi ki buna karşı güvence , yürütme ve yargı güçleri idi . Bu gibi ters gelişmeler veya baskı eğilimleri ise yeni devletin yürütme ve yargı güçlerinden daha çok toplumda oluşturulacak sağlıklı yapı ile karşılanabilirdi .
Atatürk , cumhuriyeti her zaman demokrasi kavramı ile ele almamıştır . Ona göre cumhuriyet , demokrasi ile yönetilen devlet biçimidir . Demokrasi istemesinin ikinci bir nedeni yönetimlerin ve iktidarların parlamentoda kesin bir biçimde denetimlerinin sağlanmasıydı . Eğer bu yapılmazsa , o zaman iktidarlar ve yöneticiler denetimsizliğin rahatlığında kişisel davranışlara girebilirle ve böylece de devlet yönetiminde halk egemenliğinden uzaklaşma , kişisel politikaların ön plana çıkması gibi yanlış gelişmeler ortaya çıkabilirdi .
Cumhuriyetin temeli olarak kültür belirlenmiştir . Burada kültür , uygarlık anlamında ele alınmıştır . Çağdaş bir yönetim biçimi olan cumhuriyetler uygar dünyada ortaya çıkmış ve yaygınlık kazanmışlardır . Uygarlıkların oluşmasında ve belirli düzeylere ulaşmasında , kültürlerin yadsınamayacak oranda payları vardır . İlerlemiş ülkelerin yüzyıllardan gelmiş kültürleri ve kültürel birikimleri uygarlıkların doğmasına büyük katkılarda bulunmuştur . Uygarlıkları yaratan kültür , bir anlamda uygar ülkelerin devlet biçimi olan cumhuriyetlerin de yaratıcısıdır . Bu nedenle Atatürk , kültürü cumhuriyetin de temeli olarak görmektedir . Ayrıca erdemliliği de cumhuriyetin önemli bir özelliği görürken , cumhuriyeti erdemlilik düzeni olarak tanımlamaktadır .
Atatürk , Cumhuriyet rejimi için yeni bir hukuk düzeni istemiştir . Ona göre , çöken imparatorluğun yasaları ile cumhuriyeti yürütebilmek olanaksızdır . Bu nedenle , yeni rejim kendi anayasasını ve yasalarını getirmeli ve böylece kendi hukuk düzenini kurmalıdır .
Cumhuriyet kendi hukuk kadrosunu oluşturamadığı sürece kendi hukuk düzenini de kuramayacaktır . Yeni yetişen cumhuriyet hukukçuları cumhuriyet rejimini özüne ve çağdaş anlamına uygun yasaların çıkarılmasında , yeni hukuk düzeninin kurulmasında var güçleriyle çalışacaklardır . Cumhuriyet hukuku demek uygar dünyanın hukuk anlayışı ve uygulaması demektir . Uygarlığın hukuk alanında getirdiği ne kadar yenilik ve çağdaş değerler varsa bunlar yasların yapımında , hukukun uygulanmasında birinci derecede göz önünde bulundurulacaktır . Cumhuriyet hukuku , halkın devlet yönetiminde egemenliğinin güvencesi olacak , anti-cumhuriyetçiliğe izin vermeyecek , cumhuriyet dışı yönetim girişimlerini önleyecek ve geleceğe yönelik gelişimini sağlayacaktır .
Cumhuriyetin varlığı ve yaşamı için devletçilik öncelikle gereklidir . Geri kalmış bir toplumda çağdaş bir yönetimin kurulabilmesi , yaşanabilmesi güçlü bir devletin varlığı ile olanaklıdır .
Sınırları içerisinde insanca bir yaşam kurabilmek için yola çıkan cumhuriyet , Atatürk'e göre barışçı bir düzendir . Türkiye'de cumhuriyetçilik eylemi insanları barış ve kardeşlik içinde yaşayabilecekleri çağdaş bir toplumu kurmak amacıyla yola çıkmıştır . Barış hedefiyle toplumun her kesimine elini uzatan cumhuriyet yönetimi halkçılık anlayışı çerçevesinde toplumun çeşitli kesimlerden oluştuğunu ve bu toplumsal kesimlerin birbirleriyle dayanışma ve işbirliği içinde yaşamaları gerektiğini savunmuştur .
Atatürk'ün cumhuriyet anlayışının en önemli yanı cumhuriyetin geleceği ile düşünceleridir . O kurmuş olduğu yeni devleti politikacılara veya toplumun sosyolojik anlamda belirli bir kesimine değil , yarının Türk gençliğine bırakmıştır .
9- ATATÜRK VE CUMHURİYET
a ) Atatürk'ü Cumhuriyete Yönelten Sebepler
1- Atatürk'ün Cumhuriyeti , devletin siyasi rejimi olarak seçmesinin ilk sebebi , çok uzun bir süreden beri Atatürk'ün cumhuriyetin özlemini duymuş olmasındandır . Daha önce de açıklandığı üzere , Atatürk gençlik yıllarında cumhuriyetin âşığıdır . 1908 inkılabı ile tatmin olmayan genç Mustafa Kemal inkılabı bizzat kendisinin tamamlayacağını ifade etmiştir .
2- Cumhuriyet Atatürk'ün ve Türk milletinin karakterine uygundur . Cumhuriyet hürriyet rejimidir , hürriyetlerin en iyi korunduğu ve savunulduğu bir siyasi düzeni ifade eder . Atatürk; “hürriyet ve istiklal benim karakterimdir . Ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan istiklal aşkı ile yaratılmış bir adamım . Ben yaşabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evladı kalmalıyım . Bu sebeple milli istiklal bence bir hayat meselesidir . Türk toplumu demokratik bir yapıya sahiptir . Türkler hürriyetlerine ve bağımsızlıklarına son derece düşkündürler . Türklerde bağımsızlık aşkı bağımsız devlet kurmakla yaşamlarını sürdürmeleri bunun bir göstergesidir . Türk toplumunda bir asalet sınıfı ve batı feodal lamine benzeyen ayrıcalıklarda yoktur . Bu bakımdan cumhuriyet ve eşitlik ilkesi bünyesinde yer veren bir düzen olarak Türk milletinin de tabiat ve adalelerine uygundur . “Türk milletinin tabiat ve adaletine en uygun olan yönetim cumhuriyet idarisidir . ” “Ben Ankara'yı coğrafya kitabından ziyade tarihte öğrendiğim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim . Hakikaten Selçuklu idaresinin inkısamı üzerine Anadolu da teşekkül eden küçün hükümetlerin isimlerinin okurken bir takım beylikler beyanında bir de Anakara cumhuriyetini görmüştüm . Tarih sahibelerinin bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara'ya ilk defa geldiğimde gördüm ki arada geçen asırlara rağmen Ankara'da hala o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor . Türkiye'nin hemen bütün meratıkını gezdiğim ve gördüğüm için hükümetim ki o zaman isimleri cumhuriyet olmayan diğer yerlerin bugünkü hakkı da aynı kabiliyetten asla uzak değildir .
3- Atatürk'ü cumhuriyette yönelten en önemli sebeplerden biride cumhuriyetin en ileri devlet ve hükümet şekli olmasındandır . Atatürk'e göre cumhuriyet rejimi demek demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir .
Cumhuriyetin baş özelliği , millet egemenliğine dayanması , demokrasiyi sistem olarak benimsemesidir . Her demokratik rejim cumhuriyet olmamakla beraber demokrasinin en ileri hürriyeti ile görünümü cumhuriyetle sağlanır . “Demokrasi prensiplerinin en asri en mantıki tatbikini temin eden hükümet şekli cumhuriyettir . Cumhuriyet , milli egemenliği belirleyen ve millet egemenliği ile bağdaşan tek rejimdir . Türk milleti için bundan daha güvenli doğru bir yol olamaz . Atatürk'ün egemenliğinin millete ait olduğu görüşü yeni Türk devletinin temel taşını yapmakla milli devletin devlet ve hükümet şeklinin de cumhuriyet olacağını ortaya atıyordu . Hakimiyetin padişaha değil kayıtsız şartsız ve doğrudan doğruya Türk milletine ait olduğu zihniyeti devlet hayatımıza kazandıran Atatürk olmuştur . “Halk hükümeti hakimiyeti tamamen halka veren ve halk için çalışan hükümettir . ”
4- Milletin yüksek siyasi ve iktisadi müessesidir . Asri bir cumhuriyet kurmak demek , milletin insanca yaşamasını bilmesi , yaşamının neye mal olduğunu öğrenmesi demektir . Medeniyet dünyasının çağdaş yönetimi cumhuriyettir . Cumhuriyet ise insanca yaşamın düzenidir . İnsanlığı cumhuriyeti mutlu kılmak , cumhuriyet idarisinde , insanı kıymetlendirmek demektir . İnsanca yaşamak ideali de Atatürk'ü cumhuriyete yönelten sebeplerden biridir . Cumhuriyet insanları mutlu kılmak , adil bir düzenin ifadesi olduğu için Atatürk cumhuriyeti hep savunmuş ve onun özlemini duymuştur .
b ) Atatürk'ün Cumhuriyet Değerlendirmesi
1- Atatürk İzmir'de 14 Ekim 1925'te yaptığı konuşmasında cumhuriyetin milletin kendi istek ve arzusu ile oluştuğunu belirtmiş ve cumhuriyetin kuruluşu ile hükümet ile millet arasında ayrılık kalmadığını dile getirmiştir . “Bugünkü hükümetimiz , teşkilatı devletimize doğrudan doğruya milletin kendi kendiliğinden yaptığı bir teşkilatı devlet ve hükümettir . ”
2- Cumhuriyet bir anlamda devleti , devlet iktidarına ifade etmektir . Atatürk 1 Kasım 1929'da TBMM'ni açış konuşmasında cumhuriyeti devlet şekli olarak anlatmaktadır . Bu sene cumhuriyetin 10 . yılını kutlamakla bahtiyar olduk . Milletimizin gösterdiği taşkın sevinçler , gönüllerimizi iftiharla doldurdu . Cumhuriyetin filizleri ülkenin her bucağında canlandırıldı . Millet , geçen on senelik cumhuriyet eserlerini , topluca gözden geçirdi . Ve gerçekten sevinmeye ve öğünmeye hakkı olduğunu gördü . 1 Kasım 1936'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açılış konuşmasında da cumhuriyeti devlet düzeni olarak bizzat devlet olarak ele almaktadır . Cumhuriyet yeni ve sağlam eserleriyle , Türk milletinin emin ve metin bir istiklal yoluna koyduğu kadar , asil fikirlerde ruhlarda yaptığı güvenlik itibarıyla büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur . Aynı konuşmasında milletle devletin ilişkisini belirtmiş cumhuriyet bu ilkenin temel taşı olmuştur . Atatürk bu ilişkiyi şöyle belirtmiştir . Devletin ve hükümetin kendi malı ve koruyucu tanımak , bir millet için büyük nimet ve maahiriyettir . Türk milleti bu neticeyi cumhuriyette varmış ve her sene bunun ardından semerelerini görmüş ve göstermiştir . Milletin maddi ve manevi huzuruna her şeyden fazla ehemmiyet verişimizin ne kadar yerinde olduğu anlaşılmıştır .
3- Cumhuriyet devlet şekli biçimi olduğu kadar uygulanan siyasi rejiminde adıdır . Atatürk 1 Kasım 1937 TBMM açılış konuşmasında memnuniyetle görmekteyiz ki cumhuriyet rejimi yurdumuzda huzur ve sükunun en iyi yerleşmesini temin etmiş bulunuyor . Vatandaşlar ve bu yurtta oturanlar cumhuriyet konularının eşit şartlar altında kendileri için hazırlanan hürriyet refah ve saadet imkanlarından azami istifade etmektedir .
4- Cumhuriyet Türk inkılabına da ifade eder . En iyi ileri ve en gelişmiş devlet şeklidir . Atatürk cumhuriyetin 10 . yılını kutlarken Türk inkılabı ile cumhuriyeti eş anlamda almıştır . Aynı zamanda çok ve büyük işler yaptık bu işlerin en büyüğü temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye cumhuriyetidir . Cumhuriyet Türk inkılabını hem ürünüdür , hem de başarının savunucusudur . Türkiye'de cumhuriyet tarihi , sosyal , kültürel nedenlerle kurulmuştur . Aynı zamanda cumhuriyet toplumda güven sağladığı gibi geleceğe bakan yönüyle de yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur . Atatürk 1Kasım 1926'da TBMM'nde yaptığı konuşmada huzur ve anlayışın gerçekleşmesini cumhuriyet ve medeniyetin başlıca nimeti olarak görmektedir . Atatürk'ün konuşmasında cumhuriyet Türk inkılabı olarak değerlendirmiştir . İçtimalı bünyemizin hiçbir hadisesini hiçbir derdini yardım tedbirle uyuşturma şiarında ve isti katında olmayan cumhuriyet teşebbüs ettiği radikal islatının ilk devirlerini geçirmiş ve günden güne artacak semerelerini iktitaf etmek devrimi girmiştir . Vatanın reddini hürriyet ve istiklalini temin eden milletimiz cumhuriyet idaresine kavuşturan inkılabımız; iktisadi refah ve saadetimizi medeniyet alemine lâik olduğumuz mevkide temin edecektir .
5- Atatürk için cumhuriyet bir hedeftir . Cumhur başkanlığına seçilmiş olmasıyla dolayısıyla yaptığı konuşmada cumhuriyete olan inancını şöyle ifade etmektedir . Türkiye Cumhuriyeti , cihanda işgal ettiği mevkide lâik olduğu eserleriyle ispat edecektir . Türkiye Cumhuriyeti mesut , muvaffak ve muzaffer olacaktır . Atatürk bir diğer cumhuriyet değerlendirmesinde de benim için bir tek hedef vardır; Cumhuriyet hedefi bu hedefe vasıl olmak için muayyen yolda yürüyen arkadaşları muvaffak olması için tevessül eden doğru yolda , namuskarane yolda çok çalışmak ve fual olmak lazımdır .
6- Türkiye'de Cumhuriyet fazilet ve adaletlerle eş anlamda kullanılmıştır . Atatürk'e göre cumhuriyet fazileti ahlaklıya müstenit bir idaredir . Cumhuriyet fazilettir . Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir . Atatürk fazileti cumhuriyetin bir özelliği olarak görmekte cumhuriyet fazilet düzeni olarak tanımlamaktadır . Atatürk'e göre cumhuriyet uygarlık aliminin çağdaş yönetim tarzıdır . İnsanca yaşam cumhuriyetle sağlanır . İnsanca yaşamın toplumda kök olabilmesi cumhuriyet yönetiminin geliştirilmesine bağlıdır . Cumhuriyet baştan başa dahili ve harici düşmanlar elinde esir kalmış Türk vatanını kurtarmış ve milletin hayat istiklal ve namusunu temin etmiş tecrübe etmiş bir halk idaresidir . “Cumhuriyet Türk milletinin halde ve istikbalde iyiliğini , unvanını selametini koruyacak başlıca vasıftandır .
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.