Karıncalar
KARINCA TOPLUMU
Karınca Kimliği
Alem:
Hayvanlar ( Animalia )
Şube:
Eklem bacaklılar
( Arthropoda )
Sınıf:
Böcekler ( Insecta )
Takım:
Zar Kanatlılar ( Hymenoptera )
Alt takım:
Apocrita
Üst Aile:
Vespoidea
Aile:
Formicidae Latreille
Toplu yaşam , canlı organizma nın gelişmesine parelel olarak , hayvanlar alemi nde de , tabii bir yaşam a biçimidir . Bütün canlılarda , "varlığını koruma ve güçlendirme yasası " , etkin ve temel bir yasa dır . Hayvanlar alemi ni de yöneten bu yasa ; boğuşmayı , asgariye indirmekte; toplumsal yaşamı doğurmaktadır .
Hayvanların , "populasyon " veya "toplumlar " şeklinde bir araya gelmesi; değişik faktörler in de katkısıyla; hayata geçmektedir . Ortak bir besin ihtiyacı; elvirişli bir beslenme ve barınma çevresi ( çekici çevre ) , hayvan türü 'nün , düşmanlarından korunma ve kaçması ( itici çevre ) . Ve elbette en önemlisi , sosyalleşme yasası dır . Arılar , eşek arıları , karıncalar ve benzerlerinde olduğu gibi . . Bütün bu faktörler , hayvanlar alemi nde toplumlaşma yı etkileyen faktörlerdir .
GELİŞMİŞ TOPLUMSAL YAŞAM
Hayvan populasyonları nın , tamamlanmış birlikleri olan toplum yaşamı nı; en iyi şekilde , karıncalar da , termitler de ve arılar da görmekteyiz . Morley , karınca toplumları nı şöyle anlatır:
"Karıncalar , Dünya'daki en yaygın ve başarılı böceklerdir . Aynı zamanda; hem zihin yönünden , hem de toplumsal yaşayış bakımından , en iyi gelişmiş böcekler dir . Bir bir incelendiğinde karıncalar ın , geniş tek bir topluluk halinde olmadığı görülür . Biçim ve davranışlarda büyük farklılıklar vardır . Aslında , başka bir açıdan bakılırsa , insan toplumundan , çok daha çeşitli ilkel karınca toplumları vardır . Bu ilkel toplumlar , birkaç karınca dan , çoğu zaman bir düzine karıncaya kadar değişir . "
Maeterlinck de , karıncalar ın yaşam tarzı nı şöyle anlatır:
"Basit bir şekilde çalışan toplumsal düzenleri vardır . Bir evlenme uçuşu yla , hayatları başlar . Kraliçe , gelecekteki kraliçeleri ortaya çıkardığı gibi; işçi yavru yu da meydana getirir . Bizim gibi dilleri olmamasına ve alet kullanmamalarına rağmen; hemen hemen insanlar kadar çeşitli adetleri vardır . Mağara hayatı yaşayan , toplum-altı topluluklar dan başlayıp; insanınki kadar hayret verici , yüksek sınıf Formicinae 'lerin ( Kırmızı Orman Karıncaları ) gibi karmaşık toplumları ve gelişmiş tarihler i vardır . "
KARINCALAR: SOSYAL TOPLULUKLAR
Lasius umbratus -Karınca toplumu
Çok değişik hayat şartlarına uyum sağlamaları; Kuzey Kutup bölgesinden , tropikal bölgelere; bol yağmurlu ormanlardan , ağaçların tepelerine ve çölün kumsallarına kadar , koloniler kuran karıncalar; canlılar arasında , müstesna bir yere sahiptirler . Çok farklı ortamlara uyum yetenekleri yle , insanlarla rekabet eden karıncalar , insanoğlu gibi , bir toplum hayatına sahiptirler . Sosyal yaşam ın esaslarına uygun yaşamayan , hiç bir karınca türü yoktur . Araştırmacılar , karıncalar ın , toplumsal yaşamalarını , büyük bir hayranlık duyarak; bir "devlet düzeni "ne benzetirler .
Karınca , büyüleyici bir canlı organizmadır . Onun fiziki yapısı , hem amaç foksiyonu na uygundur ve hem de görünüş olarak estetik tir . Bilim , karıncalar la , insanlar arasında , birçok parelellik olduğunu kanıtlamıştır .
Bu yazımızda , karıncalar ı inceleyeceğiz . Karıncalar , Dünya canlı yaşam tarihi nin , en şaşırtıcı hikayelerinden biridir . Halen yaşayan karıncalar; 21 alt familya ve 283 sınıf olarak , sınıflandırılmıştır . Karıncalar , böcekler içinde; zar kanatlılar takımı ndan , yeryüzünde en kalabalık nüfusa sahiptir . Karıncalar ın bugün 9 . 500 türü bilinmektedir . Bütün tropikal ve ılıman bölgelere yayılmış , çok iyi örgütlenmiş koloniler halinde yaşarlar .
Karıncalar , genelde koyu ve toprak rengindedirler . Farklı türler; siyah , kırmızı , toprak rengi , sarı , kahverengi , gri , mavi ya da mor olabilir . Sosyal yaşamları , çok gelişmiştir , tek olarak yaşayamazlar .
Myrmecia Nigriscapa
KARINCA MORFOLOJİSİ ( YAPISI )
Bir karınca nın , vücudu üç ana bölümden oluşur: Baş ( head ) , göğüs ( thorax-gövde ) ve karın ( abdomen-kuyruk ) . Karınca bilimciler , genellikle , baş görünüşünden , karıncaların kimliği ni belirlerler . Karıncalar da baş , ana duyu organları nı taşımaktadır ve dış dünyayı algılamada , birinci derecede öneme sahiptir .
Baş
Baş ta bulunan organlar şunlardır:
Birçok böcekte olduğu gibi , çok iyi algılamalarını sağlayan , çok sayıda minicik mercekli , yan gözler vardır . Başlarının üstünde ise , ışığın şiddeti ni ve polarizasyonu farketmelerini sağlayan , basit üç küçük göz bulunur . Gözleriyle 180 derecelik bir çevreyi görürler .
Ectatomminae- Tepesinde , üçgen şeklinde , üç küçük göz .
Kimyasalları farketmelerini sağlayan; dirsek şeklinde , kıvrık bir çift anten görevi yapan , özel organları vardır . Görmeden çok daha önemli bir rol oynayan; tatma , koklama ve nem algılama organları , bu antenler de toplanmıştır . Hatta bazı türlerde gözler körelmiş haldedir . Antenler , iletişimde , diğer karıncalar ın , feromenler ini ( sinyallerini ) algılamada kullanılır . Ayrıca , önlerindeki şeyin ne olduğunu anlamaya yarayan dokunaç görevi yaparlar .
Yiyecek taşıma , nesneleri hareket ettirme , yuva inşa etme ve savunma da kullandıkları , güçlü çeneleri vardır . Bazı türlerin ağızlarında , diğer karıncalar veya gelişen larvaları taşımak için besin depoladıkları , küçük bir cep vardır . Alt çeneleri ( mandibula ) , oldukça gelişmiş olup; yapacakları işe göre özelleşmiştir . Yaprak kesen karıncalar da , makas gibi keskin kenarlı ; savaşçılar da ise sivri olup , düşmanın başını delecek güçtedir . Bazıları , testeremsi veya öğütücü tiptedir . İki ayrı biçimde çeneler i gelişmiştir . Dışta bulunan çift , besinleri , gerekli maddeleri taşıma ya ve toprağı kazma ya yarar . İçte kalan çift ise çiğneme işlevini yerine getirir .
Göğüs ( thorax ) , karınca nın ayaklarıyla birlikte , ona hareketlilik sağlar . İki önemli bölüme ayrılmıştır:
Myrmecia pyriformis-Kraliçe
Bacakları ve kanatları içine alan ( alitrunk ) ,
Yalnızca karıncalar da bulunan , ön tarafı doğrudan karını ( kuyruk ) destekleyen ( petiole ) .
Göğüs gövdesi nin birbiriyle bağlantılı , altı bacağı vardır ki , bu bacaklar ; asılmaları na ve tırmanmaları na yardımcı olurlar . Karıncalar , ön bacaklar ını , bir el gibi kullanırlar . Bunlarla besin yakalar , yuvada yumurta ve kozaların , yerini değiştirir , vücutlarını temizler ler . Birinci çift bacaklar ında , arılardaki gibi , kıllardan meydana gelmiş; temizlik organı olan bir çift taraklar ı vardır . Uzun ve bükülebilen bacakları , toprakta yürürken , bedenin rahat bir şekilde yaylanmasını sağlar .
Karın
Karınca karnında ( abdomen-kuyruk ) , üremeyi sağlayan organlar ve zehir torbası vardır . Çoğu karınca nın , karnının sonunda iğnesi vardır . Bu yönden , karıncalar , eşek arıları ve ısırıcı böcekler e benzerler . Bazı karıncalar , balarılar ına benzer şekilde , iğneler ini bırakabilirler . Karıncalar ın birçok türünün , yuvalarını savunmak ve avlarını bastırmak için kullandıkları iğneler i , yırtıcılara karşı da bir savunma silahıdır .
Deri: Solunum Boruları ( Trake )
Vücutlar ı , derilerinin salgısı olan kutikula denen sert bir örtüyle kaplanmıştır . Deri , karınca ya , güçlü bir savunma ve hareketlerine esnek bir dış kabuk sağlar . Aynı zamanda deri , duyu , boşaltım organları na ve kimyasal sinyal gönderme yeteneği ne sahiptir . Ayrıca karıncalar , "trake sistemi" denen borularla , solunum yaparlar . Karıncalar ın , diğer böcekler gibi akciğerleri yoktur . Oksijen , vücutlarına , tüm bedene yayılmış küçük delikler den girer . Karbondioksit de aynı deliklerden dışarı çıkar .
KARINCANIN YAŞAM DÖNGÜSÜ
Karınca yumurtaları
Amblyopone oregonensis- Beyaz renkte olanlar , larva lar , larva nın koza aşaması ve koza içindeki pupa lar bir arada .
Yumurta , larva aşamaları , pupa ( 5'inci ) ve karınca .
Pupa
Karınca nın yaşam döngüsünde; 4 evre vardır . Bunlar , yumurta , larva , pupa ve yetişkin evreleridir . Dişi karıncalar , döllenmiş yumurtadan ( diploid ) oluşur; kraliçe , asker veya işçi olabilirler . Erkek karıncalar , döllenmemiş yumurtadan ( haploid ) oluşurlar .
Karınca yumurtaları : Ovaldir , çok küçüktür ( 1mm boyunda ) , ancak kraliçe nin yumurtası , genelde çok daha büyüktür .
Karınca larvası : Beyaz ve kurtçuk gibidir ve solucan gibi görünür . Bacakları yoktur ve kendi kendilerine hareket edemezler . Olgunlaşırken , her zaman deri değiştirirler ve büyüklükleri artar .
Karınca pupası: Vücutlarına yapışmış anten ve bacaklarıyla , yetişkin beyaz karıncalar gibi görünür . Bazı türlerde larva , belirli büyüklüğe eriştiğinde; koza gibi ipek örer ve pupa evresi kozanın içindedir . Bir yetişkin oluncaya kadar burada büyür . Yakın zamanda anlaşıldı ki; yetişkin karıncalar , yaşlı olanlara göre , daha renksiz ve sararmış görünüyor . Zamanla renkleri değişir ve koyulaşır . Yetişkinler , kozadan çıkarlar . Bu yaşam döngüsü , 6 ile 10 hafta içinde tamamlanır .
Bazı işçi karıncalar , 7 yıldan daha fazla yaşarken , kraliçe karınca nın ömrü , 15 yıldan fazladır . O , her zaman koloni sini çoğaltmak için , daha fazla işçi ve asker meydana getirmek üzere , kuluçka ya yatar .
Rhytidoponera metallica
KARINCALARDA: "SINIF ( KAST ) SİSTEMİ"
Yapıları ve işlevleri bakımından biribirinden farklılaşmış; bir sınıfsal yapı oluşmuştur . Kurdukları bu farklılaşmış sosyal düzen , bir kast sistemi oluşturmaktadır . Sistem kendi içinde 3 bölüme ayrılır:
1 ) Üreme yeteneğine sahip kraliçe
2 ) Erkekler
3 ) İşçiler ve askerler
Kraliçe
Kraliçe , eşeysel organları tamamen gelişmiştir . İşçiler den çok daha uzun yaşarlar . Kraliçe karınca , diğer karıncaların 8-10 katı büyüklüğünde olup; türlere göre 10-20 yıl yaşayabilir . Örneğin , kırmızı karıncalar ın işçi si; 3 , kraliçesi ; 15-20 yıl yaşar .
Kraliçe
Kraliçeler , çiftleşmeden önce , kanat taşımaları ile , işçiler den ayrılırlar . Kanat taşımaları , doğal olarak göğsün daha kuvvetli , daha geniş oluşmasına neden olmuştur . Kraliçe nin , mandibulu ( çenesi ) , güçlü değildir . İşçiler de olmayan nokta gözler , bunlarda vardır .
Bazı türlerde çiftleşmemiş dişiler , büyüklük bakımından işçiler kadar iken , bazılarında 1 . 5-3 misli büyüktür . Kraliçe , yuva nın , alt katlarında inşa edilen kendi odası na yerleşir ve orada yaşamaya başlar . Bol miktarda yumurta bırakmaya başlayınca , vücudu irileşir . Kraliçe nin her türlü ihtiyacı , işçiler tarafından sağlanır . Beslenme sırasında , işçi karıncalar , feromenler ( türiçi sinyaller ) sayesinde , yuvadaki durumla ilgili bilgileri , kraliçe ye iletirler . Kraliçe , bu bilgilere dayanarak; örneğin savaş sırasında çok sayıda asker kaybı olduysa , yeni yavrular ın , daha çok asker karınca olmalarını sağlayacak bir kimyasal yayınlar . Böylece çoğalma , ihtiyaca göre şekillenir .
İşçi Karıncalar
Temnothorax rugatulus -İşçiler
İşçiler , yuva nın , her türlü ihtiyacıyla ilgilenen kraliçe nin , kısır kız yavrularıdır . Karınca türleri içinde en kalabalık sınıfı , işçi karıncalar oluşturmaktadır . İşçiler , eşeysel organları , özellikle ovaryumları körelmiş; yuva nın büyütülmesi , yeni odalar açılışı , yiyecek temin edilmesi , yavruların bakımı , yuvanın korunması gibi , tüm işleri yüklenmiş bir sınıf tır . Büyüklükleri , türden türe , hatta tür içinde bile değişir ( 2-15mm ) . Çoğunlukla , kraliçe den daha küçüktürler . Göğüsler i çıplak , dar ve küçüktür . Kanatlar ı yoktur . Bileşik göz hepsinde vardır , nokta göz , nadiren bulunur .
Özel kuluçka odalarında saklanan yumurtalar ın bakımları , işçi karıncalar dan oluşan bakıcılar sayesinde , kreş tipi özel odalarda yapılır . Genç ve deneyimsiz olanlar , yavru bakımı ve yuva işleriyle ilgilenirken; daha yaşlı ve tecrübeli olanlar , yiyecek arama , savunma gibi işleri üstlenmektedirler . Bakıcılar tarafından , özenle bakılan yumurta ve larvalar , karıncaların en önemli hazineleridir ve bir tehlike sezinlediklerinde , derhal daha güvenli alanlara taşınmaktadırlar .
Eciton Burchelli -Asker
Yumurta ve larvalar , uygun sıcaklık ve nem içeren odalarda saklanırlar . Kraliçe , bazen , sadece yavruların beslenmesine yönelik yumurtalar da bırakır . Bakıcılar , yavrular ı , bu yumurtalar la besler . İşçilerde mide ( kursak ) , sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamaz , tüm topluluğun ihtiyacı için , "sosyal bir mide " görevi yapar .
İşçi karıncalar , kraliçe si olmayan bazı türlerde , üreme işlevi ni de yüklenirler . Bazen işçiler , döllenmemiş yumurta yaparlar . Bazı işçi karıncalar ın da görevi , koloninin hijyeni ni sağlamak , cenaze kaldırılıcılığı ve ölüler i taşımak tır .
Askerler
Asker karıncalar , işçi karıncalar ın daha geniş bir versiyonudur .
Neivamyrmex Harrisi-Erkek
Askerler , koloni nin korunması , avlanma , yeni yuva yerleri bulunması gibi görevleri üstlenirler . Askerler , savaş taktik ve stratejisinin uzmanıdırlar . Bazıları saldırganken , diğerleri savunmada dikkate değer teknikler kullanmaktadır .
Erkekler
İşçiler den ve kraliçe den , belirgin olarak daha ince yapılıdır . Erkekler , genellikle küçük baş , geniş göz , geniş göğüs ve midesinin sonunda dişiyi tutmaya yarayan bir çift uzva sahiptir . Gözleri iyi gelişmiştir . Kanatlarını atmazlar . Çiftleşmeden hemen sonra , yuvadan uzaklaştırılan erkekler , birkaç gün içerisinde ölürler .
KARINCALARDA: "KOLONİ OLUŞUMU"
Karınca toplulukları nın büyüklükleri , türlere göre değişiklik gösterir . Kural olarak; küçük topluluklar bir , büyük topluluklar ( 100 . 000'den fazla ) birden fazla kraliçe ye sahiptir . Bazen bu kraliçe sayısı ; yüze kadar çıkabilir .
Acromyrmex Versicolor-Çiftleşme uçuşu
Acromyrmex Versicolor-Kraliçe ve kopmuş kanatları
Erkek ve dişi kanatlı karıncal ar , belirli dönemlerde yuvadan ayrılarak , yeni bir yuva kurma çalışmasına başlarlar . Diğer yuvalardan gelen kanatlılar da eklenince , bir çiftleşme uçuşu başlar . Çiftleşme , bazı türlerde , havada , bazılarında yerde gerçekleşir . Erkek karıncalar , bütün spermlerini , kraliçe ye naklederek , çiftleşmeden kısa bir süre sonra ölürler . Kraliçe , spermleri , vücudundaki bir kesede saklayarak; bütün ömrü boyunca , yumurtlarken kullanmaktadır . Koloni oluşumu , aşağıdaki aşamaları izler:
1 ) Karınca kolonisi , çiftleşme uçuşu ndan sonra , korunaklı bir yer bulmuş veya kanatlı üretken dişiler in kazdığı veya hazırladığı odaya , kraliçe nin yerleşmesiyle başlar .
2 ) Bu güvenli yerde kraliçe , yumurtalar ı bırakır , belirli bir zaman sonra larvalar çıkar . Kraliçe , yuvanın dışında yiyecek arayabilir , ya da kanatlarını yer . Çünkü o , bir daha uçmayacaktır . Dışarıdan besin taşımazlar . Tüm görevlerini , vücutlarında önceden biriktirmiş oldukları yağ dokuları nı ve görevi son bulan kanat kaslarının enerjisi ni kullanarak yaparlar . Başlangıçta kraliçe , koloni nin bütün işlerinden sorumludur . Sadece kendini ve larvalar ı beslemekle kalmayıp; yuvanın bakımı ve koloninin korunması ndan da sorumludur .
Karıncalar , yetişip-büyüdükleri larva aşamasında , sürekli beslenmek zorundadırlar . Kraliçe , yavrularını , kendi salgılarıyla besler . Evvela yavrulardan bir tanesini büyütür , diğerlerine ise ölmeyecek kadar besin verir . Ancak ilk yavru ( larva ) , pupa teşkil ettikten sonra ikincisini , sonra üçüncüsünü büyütür . Kraliçe nin amacı , besin maddesini bütün çocuklarına sarfetmemektir . Bir kısmının beslenemeyeceği endişesiyle , böyle kademeli hareket etmektedir .
3 ) Yavrular dan , ilk işçiler in ortaya çıkmasıyla , kraliçe , koloni nin gelişimi , yuva bakımı için daha az enerji harcar . Işçiler , kraliçe yi beslemek de dahil bütün işleri yaparken , kraliçe , sadece yumurtlamak la meşgul olur .
Crematogaster smithi -Kraliçe , işçiler ve yumurtalar
4 ) Koloni , sadece populasyon olarak değil; yuva büyüklüğü ve işçiler in , yiyecek için geniş alana dağıldığı , büyüme evresi ne geçer . Bu evre , birkaç yıl alabilir . Bazı tür koloniler , milyonlarca bireyden oluşabilir .
5 ) Bu büyüme peryodundan sonra , cinsiyet sahibi ( dişi ve erkek ) bir nesil yetiştirilir .
6 ) Genellikle , aynı bölge nin kolonileri tarafından yetiştirilmiş farklı cinsiyet sahibi bireyler , aynı günde ve aynı zamanda uçarlar . Bu da , onların , karşılaşma şansını arttırır .
7 ) Koloni kraliçesi ölürse , koloni , ancak birkaç ay hayatta kalabilir . Zira kraliçelik , nadiren el değiştirir ve işçiler de üreyemezler .
Bazı türlerde dişiler , tek başlarına yeni bir yuva kuracak durumda değillerdir . Bu nedenle kraliçe , ana yuva yı terkederken; çok küçük yapılı 15-20 işçi , genç kraliç enin bacaklarına tutunarak , onunla birlikte giderler ve ona yuva kurma da yardım ederler .
KARINCA YUVALARI
Yuva oluşturma bakımından , türler arasında farklılıklar görülür . Kanatlı dişiler ve erkekler , yılda 1-2 defa yılın belirli zamanlarında ortaya çıkarlar . Yuva nın yerinin seçimi , türlere göre değişir . Yer seçimi ise , yuva kurucusu kraliçe tarafından gerçekleştirilir .
Azteca- Guayaba ağacına asılı , bir Azteca karıncası yuvası
Temnothorax rudis
Karınca türlerinin çoğu , yuvaları nı , yer altı nda yapar . Genellikle , bir taşın altında bulunan bir girişten; yumurtlama , erzak biriktirme ve dinlenme için ayrılmış dehlizlere ve odalara geçilir . Yuva nın , az ya da çok önemli bir bölümü , yer üstü nde olabilir . İnce dallar ve çeşitli gereçlerle kubbe biçimi nde oluşturulur . Yapı malzemesi olarak; ağaç , yaprak , çamur ve çok azda olsa ipek çıkarma yeteneğinde olan karınca larvası nın salgı sı kullanılabilir .
Karıncalar , yuva dan uzakta dolaşabilir ve gözleriyle işaretler koyarak , ya da topokimyasal yön bulma yöntemiyle , yuvaları nı bulabilirler . Ayrıca , Güneş'in konumuna bakarak da , yönlerini bulabilirler .
"Ağaçta Yuva" Yapan Karıncalar
Bazı karıncalar , ağaççıl dır ve yaşlı ağaçların gövdelerinde ya da kabukların altlarında yaşarlar . Ağaç karıncaları , örneğin Caponotus Herculeanus adlı tür , sağlıklı ağaçları sever ve aynen toprak altında olduğu gibi ağacın içini oyarak , koridorlar oluştururlar . İlginç olan ağacın ölmemesidir . Radyoaktif iyonla beraber , ağacın öz suyu , karıncaları besler . 130 m2´lik bir alanı kaplayan , 12 ağaçlık koloniler e raslanmıştır .
Tropikal türler , çok iyi hazırlanmış asılı yuvalar yaparlar . Bu hayvanlar , larvalarını , bir mekik gibi kullanarak , larvaların salgılarıyla bir dalın yapraklarını bir araya getirerek bağlarlar . Bazı türlerse; karınca seven denen bazı bitkilerin , dokularında yaşarlar ve oralarda "karınca bahçeleri " meydana getirirler . Marangoz karıncaları gibi bazıları da , tahta içinde yaşarlar .
"Karmaşık Yuvalar" ve Göçler
Karıncalar ın bazıları , karmaşık yuvalar ve tüneller yaparken , diğer türler , göçebedir ve kalıcı inşaatlar yapmazlar . Geçici olarak boşluklardan yararlanırlar . Ana yuvalar ın yanında , yavru yuvalar da meydana getirebilirler . Kışı , bu yuvaların yanında , yığılarak geçirirler .
Ordu karıncaları , kalıcı bir yuvada kalmak yerine , her gün yeni bir yuva kurarlar . Bedenlerini kullanarak , işe , bir çıkıntı üstünde ayak uçlarıyla birbirlerine bağlanarak başlıyorlar . Diğerlerinin de üstlerine tırmanmasıyla , sonunda tüm koloni 200- 750 . 000 karıncadan oluşan bir yapı oluşturur . Bu geçici yuvalara , " bivak " deniliyor .
Yuvanın koridorları , karınca bedenlerinden oluşur ve taşımacılık ve yumurtaların havalandırılması , buralardan yapılır . Sabahın erken saatlerinde , tüm koloni kaynaşmaya başlar . Kraliçe , işçiler tarafından taşınır . Larvaların ve pupaların yiyecekleri , asgariye indirilir . Koloni yer değiştirmeye hazırlanmaktadır . Kraliçe nin bıraktığı sayısız yumurta nın , larvalar a dönüşmesiyle koloni yola çıkacaktır .
Yuva İçi Çalışmalar
Yumurtalar , kraliçe den alınır ve mantarlaşmayacak , kurumayacak uygun yerlere depo edilir . Bunun için yumurtalar , düzenli olarak yalanarak , nemli kalmaları ve hacimce büyümeleri sağlanır . Larvalar beslenir , gelişebilmeleri için uygun nem ve sıcaklık oluşturulmaya çalışılır . Eğer yuva da sıcaklık yükselirse , giriş deliği genişletilir ya da yeni delik açılır .
Bazen farklı tiplerde böcekler ve böcek larvaları kullanılarak; yumurtalar ın ve yavrular ın üstleri kamufla olarak örtülür . İşçiler , sürekli olarak yuva nın havasını ayarlarlar . Yumurtalar , larvalar ve pupalar , yuvanın çeşitli yerlerine taşınarak; gerektiği gibi havalandırılırlar . Hava kanalları , havanın durumuna göre açılır ya da kapatılır .
Topluluğun bireyleri arasında , "besin ve salgı maddelerinin sürekli alışverişi " ile düzenin sağlanması arasında , karmaşık bir ilişki vardır . Larvalar ın ağzından salgılanan sıvılar , hizmet etmeye ayrılmış bireylerce , büyük bir zevkle emilir . Aynı şekilde kraliçe nin ağzından ve deri bezlerinden çıkan salgılar , da hizmetçilerin hizmet arzularını kamçılar . Bu nedenle kraliçe , etrafını çeviren hizmetkarlar ı tarafından sürekli yalanır ve temizlenir . Temizliğe gereksinimleri olduğunda , birbirlerini karşılıklı yalarlar .
Karıncalar , sosyal varlıklardır; birçok davranışları , insanoğlunun toplumsal davranışlarına benzer . Örneğin işçiler , larvalar ı besler ve onları yıkarlar , yuvayı korurlar .
KARINCALARDA: "SOSYAL BESLENME "
Neivamyrmex nigrescens- Büyük bir böceği yerken
Bazı karıncalar otçuldur ;bitkileri yer , bazıları etçildir , bazıları da hem etçil hem de otçuldur . Onların protein ve karbonhidrat dengesine ihtiyaçları vardır . Protein , özellikle kraliçe nin yumurta yapması ve larva nın gelişmesi için önemlidir . Et ve şeker , karıncalar ın daha sıkı ve daha fazla çalışması için enerji sağlar . Bazı karıncalar , kendi ağırlığının , 20 katını taşır ve bunun için enerjiye ihtiyaç duyarlar .
Bazı karıncalar , her şeyi yemekle birlikte , bazıları , belirli besinlere özelleşmiştir . Karıncalar ın beslenmesi , türlere göre büyük farklılık gösterir . Karıncalar bitki tohumları , nektarlar , böcek parçaları vs gibi birçok besinle beslenirler . Ayrıca tarım ve hayvancılık da yaparlar . Yuvalarda hazırladıkları özel odalarda , mantar yetiştirirler . Yaprak bitlerini ( Apid ) besleyerek , onlardan şekerli bir sıvı elde ederler . Bunun karşılığında da; Apid lere çok iyi bakar ve onları düşmanlarına karşı korurlar . Sonbaharda , Apid yumurtaları nı , yuvalarına taşıyıp; yumurtadan çıkana kadar bakarlar ve genç apid leri , tekrar bitki köklerine yerleştirirler .
Beslenmede "Sosyal Dayanışma"
Pogonomyrmex maricopa
Birçok tür , tane-hububat , depo ederler . Bu zarar , bazen tahılların ¼'ünü yok etmeye kadar artabilir . Bunun için birçok mesafelere , bir dizi halinde yürüyebilirler . Depolayabilmek için , 50m genişliğinde , 3m derinliğinde , binlerce depo odacığından oluşmuş yuva yapabilirler . Bu odacıklarda , kilolarca tahıl depolayabilirler . Birçok bitkinin tohumu , sapı-samanı vs . taşınarak depolanır . Aynı zamanda tohumlar ı , etrafa dağıtmış olurlar . Bir kısım yaprak bitleri nin , kabuklu bitler in ve ağustosböceği nin oluşturduğu çiğ bal ı veya bizzat bu hayvanları severek yerler .
Karıncalar , beslenme konusunda da bireysel değil , sosyal bir çalışma sürdürürler . Besinler toplanır ve ortak tüketilir . Sıvı besinleri , sadece taşımakla kalmazlar , kursaklarından çıkararak yuvada birbirleriyle paylaşırlar . Kursaklarındaki özel bir kas , bu sıvının mideye geçmesini , dolayısıyla sindirilmesini önler .
Ayrıca kursak larında sakladıkları bu özsular ı , günü gününe besledikleri larvalar ın ağızlarına kusarlar . Katı besinler , yuvaya taşınıp; ortak paylaşıma sunulur . Ayrıca , ağız kusmukları ( salya sıvısı ) ve yemek borusu kusmukları ( ön karıncık sıvısı ) vardır . Ön karıncık besiniyle , yalnızca işçiler beslenir .
Karıncalar , tek başlarına taşıyabilecekleri besinleri , yuvalarına kendileri taşırlar . Büyük parçaları ise , yardımlaşarak birlikte taşırlar . Her karınca nın , su ya ihtiyacı vardır ve bunun için gerektiğinde çok uzaklara gider . İşçiler , midelerinde taşıyarak , yuvaya su getirebilme yeteneklerine sahiptirler .
"Kursak" : "Sosyal Mide"
Oecophylla smaragdina-Sosyal mideden besin aktarma
Karınca nın sindirim sisteminde; üç adet mide bulunur . İlk kısım bir pompa gibi besinleri emmeye yarar . İkinci kısım ise besinlerin bozulmadan saklanmasını sağlayan , genişleyebilen bir nevi kursak tır . Bu "sosyal cep "ten başka birşey değildir . Onda hiçbir sindirim bezi bulunmaz . Üçüncü kısım ise , besinlerin sindirildiği gerçek mide dir . Kursak , gerçek mide den tamamen ayrılmıştır .
Bir karınca , yuva içinde veya dışında , aç bir arkadaşına rastladığında büyük bir nezakette bulunur . Antenler ini , arkadaşınının antenlerine dokundurarak; ön ayaklarıyla arkadaşına yaslanır . Arkasından kursağında depoladığı besini n bir kısmını , arkadaşının ağzına boşaltır . İki canlı arasında yapılan bu besin alışverişine; "trofalazı " ( boşalma ) , denir . Boşalma , karınca ya büyük bir zevk verir . Arkadaşını doyuran karınca , neşe içinde oradan ayrılır . Beslenen karınca , aldığı besinin hepsini , midesine aktarmaz , bir kısmını , diğer karıncalar ı beslemek için "sosyal midesi "ne aktarır . Karınca , "sosyal midesi "ndeki besinden , kendisi hiçbir zaman faydalanamaz . Midesinin tamamen dolu olması , onun açlıktan ölmesi ne mani olamaz .
Atta Colombica-Mantar Bahçesi
Karıncalar: "Mantar Çiftçisi"
Yaprak kesen karıncalar , usta çiftçilerdir . Ağaçlardan kesip , küçük parçalar halinde yeraltındaki çiftliklerine taşıdıkları yaprakların üzerinde üreyen mantarlar ı yiyerek yaşarlar . Diğer taraftan , karıncalar , mantar çiftlikleri ni , yaprak parçaları ve kendi dışkılarıyla gübrelerler . Henüz çiftleşmemiş bir kraliçe adayı , yeni bir koloni kurmak üzere; kabilesinden ayrılırken; bahçesini oluşturmak üzere , yanına biraz mantar da alır . Bazen bir hentbol topu büyüklüğündeki mantar çiftliklerinden , bir karınca kolonisinde , 200 tane bulunabiliyor .
SAVAŞLAR: SALDIRI VE SAVUNMA
Karıncalar ın , saldırı ve savunma larında kullandıkları en önemli iki madde; zehir keselerinde üretilen zehir ve formik asit tir .
Formica integroides- Zehir kesesinden , "formik asit" fışkırtırlar
Bazı türlerde , zehir keseleri , çok gelişmiştir ve burada sakladıkları zehir i , zor durumlarda , salgı bezlerini parçalayarak; düşmana püskürtürler . Bu bir intihar saldırısı dır ve sonucunda karınca ölür , ancak kolonilerini koruma uğruna , kendilerini feda ederler .
Karıncalar ın hepsi zehir iğnesine sahip değildir . Birçok cinste kısmen , ya da tamamen körelmiştir . Formik asit , sadece zehir iğnesi olmayanlarda üretilir . Bunlar düşmanlarını çeneleriyle ısırarak , sabitleştirir ve zehirler ini , yaraya doğru püskürtürler . Karınca asidi nin , böceklerin sinir sisteminde ve derisinde tahrip edici etkisi olduğu gözlenmiştir . Zehir iğnesi taşıyanlar , formik asid salgılamaz . Bunun yerine , kendilerine özgü koku veren , ağır organik bileşikler salgılarlar .
Diğer zekice savaş tekniklerinden biride , köle avı dır . Formica gibi türlerde , bir koloni , diğer koloni yi zayıf bulursa , yuvalarına bir saldırı düzenlerler .
Bu sırada , o koloninin alarm feromeni ni ( salgısını ) taklit edip , çok fazla miktarda salgılayarak; saldırdıkları koloni askerleri ni , paniğe kaptırarak , kaçırırlar . Daha sonra , kraliçe yi öldürüp; onun kuluçkadaki larva ve yumurtalar ına elkoyarlar . Kendi yuvalarına götürdükleri bu larvalar , büyüdüklerinde , koloninin köleleri olarak , onlara hizmet etmeye başlar . Saldırı sırasında , savaş ganimeti olarak , bal fıçısı karıncalar ı da , yuvalarına taşırlar .
Savaşlarda "kafa sayısı " taktiği uygulayan karıncalar; eğer kendi askerler i , fazla sayıda ise , büyük bir güçle saldırırken ; sayılar düşmandan azsa , geri çekilmeyi tercih ederler .
Koloni Savaşları ve Keşif Kolu
Koloni savaşları , genellikle iki sebebe dayanmaktadır:
1- Besin paylaşımı
2- Koloni sınırlar ına girilmesi
Keşif karıncaları , buldukları besin kaynaklarının etrafını çevirerek; diğer kolonilerin gelip iz bırakmasını engellerler . Yuva dan çağrılan diğer karıncalar ın bir kısmı , kuşatma ya katılırken; diğer kısmı da savunma yla ilgilenir . Koloniler in herbirinin , ayrı kokusu vardır ve yuva etrafı bu feromenle ( salgı-koku ) işaretlenir . Başka bir koloni , bu kokuyu algılayıp , o bölgeye yerleşmez . Şayet yerleşirse , bu bir savaş nedeni olur .
Karıncalarda: "Kölecilik-Kölelik"
Kölelik kurumu , yalnızca insan toplumlarına özgü değildir . 35'ten fazla karınca türünün , yaşamlarında köleler in önemli bir rolü vardır . Köleci karınca türleri , akıncılıkta öyle uzmanlaşmışlardır ki; köleler ini kaybettiklerinde açlıktan ölebilirler .
Karıncalar daki kölelik , insan toplumlarındaki kölelik ten , önemli bir noktada ayrılır . Köle karıncalar , genellikle , kendileri köleci olmayan özgür türler in üyeleridir . Bu açıdan köle karıncalar , daha çok evcil hayvanlar a benzetilebilir . Ancak , karıncalarda kölelerin üremesi ne izin verilmez ve köleler , toplumsal örgütlenme içerisinde , efendileriyle aynı konumdadırlar .
Polyergus cinsinin meşhur Amazon karıncaları , gelişmiş köleciler e önemli bir örnek teşkil eder . Polyergus karıncaları , yuvalarındayken yaptıkları tek etkinlik; köleler inden yiyecek dilenmek ve kendilerini temizlemek .
El koydukları larvalar ı , yuvalarına taşıyorlar .
Ancak , Polyergus karıncaları , akın başlattıklarında , tamamen değişirler . Yuva dan kararlı bir şekilde çıkar ve sırayı hiç bozmadan; doğruca köle yapılacak tür ün yuvası na yürürler . Direnen karıncaları , gövdelerini parçalayarak öldürüyor ve işçi karıncalar ın pupaları nı içeren kozalar a el koyarak; kendi yuvalarına götürüyorlar . Köleci karıncalar ın hepsi de , kurbanlarına kaba kuvvet kullanmazlar .
Kaçırılan pupalar , kozalarından çıktıklarında , kendilerini kaçıran karıncalar ı , kardeşler i zanneden işçi karıncalar olurlar . Köleler , işçi sınıf ının üyeleri oldukları için üreyemezler .
Pierre Huber , çalışmalarında , köleciler tarafından saldırıya uğrayan bir koloni nin , sağ kalan üyelerinin , aynı bölgede kalmak istemediklerini bulmuştur . Huber , şunu gözlemlemiştir:
"Karıncalar hiçbir zaman , hatta saldırganlar kendi üslerine döndükten sonra bile , kuşatma geçirmiş yuvalar ına geri dönmüyorlar; belki de orada , hiçbir zaman güvende olmayacaklarını ve istenmeyen ziyaretçilerin , saldırılarına uğrayacaklarını düşünüyorlar . "
Wasmannia auropunctata- İletişim
KARINCALARDA: "İLETİŞİM VE HABERLEŞME"
Karıncalarda iletişim ; koku , görme , ses , titreşim algılama ve tat gibi sıralansa da , bunların içinde en etkilisi , kimyasal iletişim dir . Karıncalar , diğer iletişim şekillerinden daha fazla , kimyasal sinyaller e inanırlar . Semiochemical ( yarı-kimyasal ) diye adlandırılan bu sinyaller , organizmalar arasında haberleşme yi sağlayan bir "dil " gibi hizmet görür . Vücutlarında , 6 ayrı salgı bezinde üretilen yarı-kimyasal yapı ya sahip bu salgılar iki gruba ayrılır:
1 ) Alomenler
Allomenler , bir türü , diğer türün saldırısı ndan korumak için kullanılır . Allomen , kimyasallar arasında , üreticisine yararlı , alıcısına zararlı olan haberciler olarak tanımlanmıştır . Bu yüzden , avcı tarafından yem olarak kullanılan kimyasallarda , savunma amaçlı olmamasına rağmen , allomenel olarak adlandırılmışlardır . Yani sonuç olarak , üretene faydalı , karşı tarafa zararlı kimyasallar dır . Çünkü savunma amaçlı kimyasallar , vücudun , zarar görme riskini azaltmaya yöneliktir .
2 ) Feromenler
Yiyeceğin yerini , bildirmek için , geçtikleri yola kimyasal izler bırakırlar .
Çoğunlukla , bir cins arasında kullanılan; bir karınca tarafından salgılandığında , diğeri tarafından algılanan kimyasal sinyaller dir .
Karıncaların iletişiminde antenler , dokunma fonksiyonu nedeniyle çok önemlidir . Antenler iyle birbirine dokunan karıncalar , bu sırada , kimyasal sinyallerle bilgi alışverişinde bulunurlar . Yiyeceğe davet , aynı koloniden olanları tanıma , yemek sinyalleri , hep bu şekilde iletilir .
Karıncalar , yiyecek aramaya çıktıklarında , geçtikleri yol üzerine uçucu bir koku olan bu feromenler den bırakırlar . Yiyecek bulunduğunda , ilk giden öncü karıncalar , yine feromenler sayesinde; yiyeceğin uzaklığı , büyüklüğü ile ilgili bilgileri , diğerlerine iletirler . Yeterli sayıda karınca yiyeceğe ulaştığında , daha fazla karıncanın gelmesi , yine bu kimyasallar la sınırlanır .
Karıncalar ın , yuvalarını ve yollarını şaşırmadan bulmasında da etkili olan feromenler dir . Yiyeceğe giden en kısa yolu bulabilirler . Bu yoldan gecen her karınca , kendi kokusunu da bıraktığı için , yol üzerinde bir feromen yoğunluğu oluşturulur . Bunu algılayan diğer karıncalar da , aynı yolu kullanmaya başlarlar . Feromenler , yeni yuva yeri ararken , saldırı veya tehlike durumlarında alarm verirken; kısaca , iletişim in gerekli olduğu her zaman kullanılırlar .
Karıncalar , feromenler ini , aynı şekilde başka amaçlar içinde kullanırlar . Bir işçi , yakın temasla arkadaşlarının dikkatini çeker . Bunun için antenler ini ve ön bacaklarını hareket ettirir , başı ile vurur , ağız parçaları ile ısırır ya da tutar . Ezilmiş bir karınca nın yaydığı yüksek konsantrasyondaki alarm feromeni , yakındaki karıncaları , şiddetli saldırıya karşı uyarır . Birçok karınca türü , düşmanlarını şaşırtmak için propaganda feromeni kullanır ki , bu onların , kendi kendilerine kavga etmelerine sebep olur .
Kolonilerin Kokuları: "Farklıdır"
Her koloni nin kendine ait bir kokusu vardır . Karıncalar , kendi koloniler ine ait olmayan bir karınca yı , bu koku ile tanıyarak yuva ya sokmaz . Şayet yuvaya girerse , derhal fark edilerek öldürülür . Ancak uzun süre gizlenir ve yuvanın kokusu üzerine sinerse , yuva ya kabul edilir . Çiftleştikten sonra yuva ya dönen dişi nin , emniyetle yuva ya kabul edilmesi bu sebeptendir .
Yine yuvanın kokusu nu kullanarak , yuvayı istila eden diğer böceklerin varlığı da , bu şekilde izah edilebilir . Yabancı bir kraliçe , zifaf dönüşü , yolda öldürdüğü işçiler e temas ederek; onların kokusu üzerine siner ve bu kokuyu kullanarak , yabancı bir yuvaya rahatça girer . Karıncalar da gelişmiş olan koku alma duyusu , özellikle antenler in son 7 bölmesinden alınır . Mafsalın her biri , ayrı bir koku alma özelliğine sahiptir . Mesela yuva kokusu , son parçayla alınır .
3 ) Ses-Titreşimleriyle: "İletişim"
Liometopum apiculatum- iletişim
Ses ile iletişim de , sık kullanılan bir yöntemdir . Bu amaçla , iki yöntem kullanırlar; ya vücutlarını yere vurarak , ses-titreşimleri çıkarırlar , ya da vücutlarının belirli kısımlarını birbirine sürterek , çıkardıkları tiz bir sesten faydalanırlar . Karıncalar , bacak yapılarındaki hassas duyu sinirleri sayesinde; maddedeki titreşimleri , çok iyi algılarlar .
Bazı karınca türleri , gıcırtı veya çığlık şeklinde , insan kulağının duyabileceği kadar ses çıkartırlar . Bazılarının karın halkaları nda , ses çıkarma organı vardır . Bazıları da , çenelerini çarparak veya başlarını sert cisimlere vurarak ses çıkarırlar . Ancak insan kulağı , bu seslerin çoğunu duyamaz .
Termit ( beyaz karınca ) avcısı olan bazı karınca türlerine , av esnasında , çekirge gibi keskin ses çıkartan bir "rehber karınca " önderlik eder . Bu rehber karınca , arkadaşlarından 50 cm uzakta , toprağın altına girse bile , çıkardığı tiz seslerle , arkadaşlarını bu noktaya çekebilir . Örneğin , yaprak kesen karıncalar , yuvadaki bir bölümün-odanın çökmesiyle; mahsur kaldıklarında , bu yöntemle arkadaşlarını , haberdar ederek yardım isterler .
4 ) Karınca Pusulası: "Çok Mercekli Gözler"
Cerapachyinae-Çok sayıda mercek parçalarından oluşan büyük gözler .
Araştırmacılar; karınca nın , yuvasından başlayarak; 200 metre çaplı bir alanda , sık sık durarak ve olduğu yerde dönerek dolambaçlı bir yol izlediğini söyler . Aradığını bulduğunda , hemen yuvası na doğru , düz bir çizgi boyunca yola koyulur .
Bir karınca nın , arazide yön bulma sının zorluğu düşünüldüğünde , karınca nın bunu başarmasının ne derece gizemli olduğu anlaşılır . Araştırmalar , karıncalar ın , gökyüzünü bir pusula gibi kullandığını ve görme organları nın , özellikle polarize ışık hüzmelerine duyarlı olduğunu gösterdi .
Güneş ışığı nın , Dünya atmosferine girerken; hava molekülleri ve diğer parçacıklara çarparak , her yöne dağılması yla , bu ışık hüzmeleri oluşur . Bu her yöne dağılma , polarizasyon a yol açar .
İnsan gözünde bir , çöl karıncaları nda ise , bin mercek parçası vardır . Zürih Üniversitesi biyologlarından Rüdiger Wehner ve çalışma arkadaşları; karınca nın her bir gözünde , gökyüzünün farklı noktalarından gelen morötesi spektrum daki polarize ışığı algılayan , 80 merceğin bulunduğununu , tespit ettiler . Bir mercek 180 dereceye , diğeri 270 dereceye duyarlıdır ve böylece sürüp gider .
Karınca , pusula yönü ve aşılan uzaklığı bulurken; aslında insanlar tarafından yüzyıllardır yararlanılan kolay bir hesaplama yöntemini kullanır . Öte yandan karınca için yanlış bir hesap , çöl Güneş'i altında bir saatten kısa sürede ölüm demektir .
Polarize ışık hüzmeleri , birçok böceğe , yön konusunda ipucu verir . Balarıları ve çöl karıncaları , gözlerinde bulunan
özel hücreler yardımıyla , ışık hüzmelerini algılayarak , Güneş'i göremeselerde yerini saptayabilirler .
Karınca- Misafir İlişkisi
Bert Hölldobler' e göre; "karıncalar birçok başka eklembacaklı türünü , evlerinde barındırır ve besler . Bu konukseverliğin sırrı , konukların , ev sahibinin kimyasal ve mekanik dil ini kullanmasında yatar . "
Birçok böcek türü ve başka eklembacaklılar , karıncalar la yaşarlar ve onların hoşgörü ve hizmetinden yararlanırlar . Bu karıncasever misafirler in bazıları , karınca yuvası nı kendi evleri gibi kullanır ve yuvanın tüm nimetlerinden yararlanırlar . Her yere burunlarını sokan bu asalakların , zaman zaman karınca yavrularını yediği görülse de; şaşırtıcı bir hoşgörüyle karşılaşırlar . Ve hatta bazen de , karıncalar , işgalci misafir tür ün larvalarını , kendi yavruları gibi besler , bakar ve büyütürler .
Myrmecocystus Navajo -öğrenme
Karıncalarda: Öğrenme
Birçok canlı türü , diğer hayvanları taklit ederek öğrenebiliyorken; karıncalar bazı canlı türleri gibi , interaktif öğretme davranışının görüldüğü bir gruptur . Bazı türlerin bilge karıncalar ı , yeni keşfedilmiş yiyecek kaynaklarını , diğer karıncalara bizzat liderlik ederek öğretirler . Öğreticide , takipçide , birbirine karşı oldukça duyarlıdır . Takipçisi geride kaldığında , öğretici ( öğretmen ) yavaşlar , kendisine yaklaştığında ise hızlanır .
Yapılan kontrollü deneyler , karıncalar ın , geçmiş tecrübelerine göre , farklılaştıkları nı ortaya çıkarmıştır . Bu da , öğrenme nin , karıncaları farklılaştırdığı nı ortaya koymaktadır . Büyükler , yavru ( küçük ) karıncaları eğitirler . Sosyal yaşamda öğrenme nin ve uyum un önemli bir rolü vardır .
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.