Çevre Biyoteknolojisi 
  
ÇEVRE  BİYOTEKNOLOJİSİ 
  
  Atık İşlemlerin Biyokimyası   
        Atık su arıtılması sırasında oluşan biyokimyasal  reaksiyonlar daha çok bakteriler tarafından gerçekleştirilir . Atık suyun bileşimi  çok kompleks olup binlerce organik maddeyi çok değişik konsantrasyonlarda  içerir . Atık suda çok sayıda substrat ve mikroorganizma bulunması bazı  reaksiyonların inhibisyonuna sebep olabilmektedir . Ayrıca substrat  konsantrasyonunun çok düşük olması reaksiyon hızlarının da fermantasyona kıyasla  çok yavaş olması sonucunu doğurur .  
 
 
         Atık işlemlerin biyokimyası  atığın içerdiği bileşiklerin tabiatı ile yakından ilgilidir .  Kentsel atık  sularda bulunan organik Cnin %75 i karbonhidrat ,  , protein , amino asitler ve yağ  asitlerinden kaynaklanır . Geriye kalan kısımda anyonik deterjanlar ve non iyonik  deterjanlar önemli yer tutar . Organik maddenin 2/3 i süspanse haldedir .  
         Atık işlemleri “açık” sistemler olduğundan mikrobiyal populasyon  özellikle düşük büyüme hızlarında çok çeşitlidir . Aerobik işlemlerde ana  katabolik reaksiyonlar moleküler O2li   oksidasyon ile tamamlanırken  , anaerobik solunum bazı durumlarda meydana gelir ve  nitrat elektron akseptörü olur . Anaerobik işlemlerde ana reaksiyon hidrolitik ve  fermentatif reaksiyonlardan sonra inorganik karbonun elektron akseptörü olarak  kullanıldığı solunumdur . Bu reaksiyonların son ürünü metan olup CO2  in H2 ile direkt indirgenmesi ile de elde  edilebilir .    
                Solunum-O2 Tüketimi  
          Bir atığın arıtılması sırasında O2  tüketiminin bilinmesi çok önemlidir . Çünkü havalandırma aktif çamur prosesinde  toplam maliyetin önemli bir kısmını oluşturur .  
         Oksijen tüketimi manometrik ve elektrodlarla veya beş günlük BOD ( Biyolojik  Oksijen İhtiyacı )  testi ile belirlenebilir . Arıtılmış olsun veya olmasın atık  suların büyük kısmı genellikle nehirlere verilir . Nehir canlı hayatı için  çözünmüş O2 miktarı esansiyel olduğunda  daha 1912 yılında İngilterede nehir suyundaki çözünmüş O2  ni kritik düzeye düşürmeden kanalizasyon sularının nehre verilebilmesi için BOD  testleri yaptırılmaya başlanmıştır .  
         Saf bakteri kültürleri için spesifik endojen solunum oranı çok düşükken  aktif çamur durumda oldukça yüksektir .  ( ~%10-50 )  . Bunun iki önemli sebebi vardır .  
         1 )  Aktif çamur kendine bağlı olarak suda çözünmeyen formattaki yağ  asitleri , karbonhidratlar ve proteinleri içerir .  
          2 )  Arıtma proseslerinde metabolize olabilecek depo ürünlerini  içerebilecek mikroorganizmalar yavaş büyürler buna karşılık endojen solunumu çok  hızlıdır .  
          Bu durumlarda hücre canlılığını yitirir ama solunum devam eder ve  mikrobiyal büyüme olmadığı halde O2  tüketilir . Normal olarak aktif çamurda canlı hücre oranı %1-10 arasında  değişir . Sonuçta total lizizin gerçekleşir ve hücre içeriği dışarı çıktığından  bulanıklığa sebep olur . Supernatantın çözünmüş organik karbon ( DOC )  ve BOD değeri  yükselir .  
         Atık işlemlerinde endojen metabolizma ve lizizin bilinmesi havalandırma  tankının O2 gereksinimini hesaplayabilmek  açısından önemlidir .  
               Çözünmüş Oksijen ( DO )   
          Moleküler O2 , H2  veya e akseptörü olarak hizmet görür ve sonuçta H2O  oluşur . O2 ender olarak doğrudan organik  moleküllere transfer edilir . DO arttırılırsa solunum hızlanır ve hiperbolik bir  görüntü verir .  
         Hızın DO konsantrasyonuna bağımlılığı Monod ve MichaelisMenten  denklemlerine uyar ve bakterinin oksijene ilgisi Km  sabiti ile ifade edilir .  
   
  ( Solunum hızının çözünmüş oksijen konsantrasyonuna bağımlı değişimi )  
         Saf kültürler için Km çok düşüktür ( 0 , 001 mg/1 )  aktif çamur durumunda  ise ( 0 , 1-0 , 2 mg/1 )  dir .  Km=0 , 1 mg/1 ise maksimum hızın %95 ine ulaşabilmek için  DOnun 2 mg/1 olması yeterlidir . Daha fazla havalandırma ekonomik değildir .  
         Aktif çamur proseslerinde hava yerine saf oksijen kullanılması O2nin  sıvı faza hızlı geçmesi açısından önemlidir .  
               Enzimler  
          Bilindiği gibi enzimler biyokimyasal reaksiyonları katalizlerler  ancak aktif çamurda serbest formda enzim bulunmaz . Hücrelerin içinde ve  membranında bulunurlar . Ancak aktif çamur prosesinin etkinliğini artırmak için  enzim preparatları katılabilir .  
         Çamurların dehidrogenaz ve katalaz aktiviteleri ile çamurun atık suya  karşı aktivitesi arasında net bir ilişki tespit edilememiştir . Ancak katalaz  aktivitesi yüksek çamurlar kanalizasyon suyunu çok çabuk berraklaştırmaktadır .  
         Dehidrogenaz aktivitesindeki düşme atık suyun toksit madde içerdiğini , endojen  çamura bir madde ilavesiyle dehidrogenaz aktivitesinin artması ise bu maddenin  biyodegredasyona uğratılabildiğini göstermektedir .  
               İnhibisyon  
          Atık suyun inhibitörleri içermesi spesifik solunum hızlarında  katlık bir değişime neden olur . Ayrıca ağır metal iyonları inhibitörlerin yüksek  konsantrasyonlarda bulunması hücre lizizinde dolayısı ile bulanıklığa BOD  değerinin artmasına ve nihayet artık prosesinin tamamen durmasına neden olur .  
 Aynı konsantrasyonda inhibitör içeren aktif çamur ve saf kültür kıyaslanırsa  inhibitörün aktif çamurdaki etkinliği daha azdır .  ( modifikasyon etkileri , kimyasal  reaksiyonlar , çökelme , adsorpsiyon )  .  Özellikle belirli bir süre sonra mikrobiyal  populasyon inhibitörü metabolize etme yeteneği kazanması veya inhibitöre  dirençli mutantların oluşması mümkündür . Örneğin;nitrosomonas saf kültürü  durumunda 0 , 5 mg/1 tiyoüre varlığında nitrit üretimi tamamen inhibe edilir . Aynı  sonuç için çamur prosesinde 5-20 kat fazla tiyoüre gerekir .  
         Arıtma sistemi de inhibitörlerin etkinliğinde rol oynar . Tamamen  karıştırılabilen bir havalandırma tankı ile tapa akış ( plug-flow ) sistemi  kıyaslandığında inhibitör etkisi ikincide daha fazladır . Bu durum özellikle fenol  gibi yüksek konsantrasyonda inhibitör etkisine sahip düşük konsantrasyonlarda  ise metabolize edilebilen maddeler açısından önemlidir .  
               Azot Metabolizması  
         Azot bağlanması:  Azotobacter gibi moleküler azotu bağlayan  organizmalar özellikle azotlu bileşikleri yeterince içermeyen  ( BOD>25 )  atık  suların arıtılmasında rol oynayabilir . Fakat bu durum kesin olarak gözlenebilmiş  değildir . Bu tür sıvıları arıtmadan önce genellikle fosfat formunda amonyum  tuzları katılarak BOD<20 ye düşürülür .  
         Deaminasyon:  Deaminasyon ve azot içeren organik maddelerden  hidroliz yolu ile NH3 oluşturan  reaksiyonlar sonucu açığa çıkan NH3 hücre  materyalinin sentezinde ( aminoasitler , proteinler , nükleik asitler vb .  )   kullanılır . Ayrıca endojen metabolizma ve liziz sırasında da serbest amonyak  oluşur ve hücrenin ölümüne sebep olur .  
         Amonyağın aşırısı ototrof olarak nitrit üzerinden uygun koşullarda  nitrata oksitlenir ve nitrat anerobik bölgelerde veya çok düşük DO  konsantrasyonlarında oksijen kaynağı  ( dissimilasyon )  olarak kullanılır . Amonyak  yokluğunda ise nitrat azot kaynağı  ( assimilasyon )  olarak değerlendirilir .  
         Nitrifikasyon:  Ototroflarda spesifik büyüme hızı  ( µ )  0 , 2 1/  gündür . Heterotroflarda ise~5  1/ gündür . Nitrifikasyon prosesleri inhibitörlere  çok duyarlıdır . Tiyoüre ve benzeri bileşikler Nitrosomanas türleri için çok  spesifik inhibitörlerdir .  
         Amonyağın nitrite oksidasyonu sırasında asit üretimi kaçınılmazdır . Eğer  atık suyun tampolanma kapasitesi yetersiz ise pH düşer .  
         Denitrifikasyon:  Denitrifikasyon nitratın dissimilatore  indirgenmesiyle mikroanaerobik zonlarda ve biyolojik filtre filmleri içinde  birçok mikroorganizma türü tarafından gerçekleştirilir . Nitrat redüksiyonu için  metanol veya melas içeren atık sular karbon kaynağı olarak kullanılır . DO  konsantrasyonu <1 mg/1 değerinin altına düştüğü reaktörlerde denitrifikasyon  oluşabilir . Nitrat kaybı hızı 5 mg değerine kadar lineerdir ve ürün genellikle N2  olmakla birlikte nitrat oksit , nitrit de olabilir . Nitratın indirgenmesi OH`  oluşumuna neden olduğundan denitrifikasyon sonucu pH yükselir .  
               Fosfor ve Kükürt  
         Fosfor:  Atık sulardan fosfat formunda assimile edilir ve nükleik  asitler , nükleozid fosfatlar ( ATP vb .  )  ve bazı durumlarda hücre içinde polifosfat  olarak depolanırlar .  
         Atık suyun fosfat düzeyi düşükse BOD:P~100:1 olacak şekilde fosfat ilave  edilmelidir . Fosfatların nehirlere deşarjı istenmez , çünkü aşırı alg üremesi  olur . Atık sularda bulunan ve daha çok insan metabolizması ve deterjanlardan  kaynaklanan fosfatın uzaklaştırılması için birçok proses geliştirilmiştir .  
         Fosforun mikrobiyal tüketimi lüks sayılır , daha çok fizikokimyasal  reaksiyonlarda kalsiyum fosfatlar olarak şeklinde çöktürülmeye uygun  düşmektedir .  
         Kanalizasyon sularının içerdiği fosfatın  ( ~10 mg P/1 )  i hücre çoğalması  yolu ile %60 dan fazlası ise çöktürme ile uzaklaştırılır .  
         Kükürt: Sülfat olarak assimile olur . -SH grubu içeren organik  maddeler sülfüre dönüşürler ki bunlar çok çabuk sülfata oksitlenirler . Organik  sülfat ve sülfonatlar sülfat ve sülfürlerle hidrolizlenirler ve daha sonra çok  çabuk sülfata oksitlenirler . Bazı mikroorganizmalar desülfonasyondan önce yan  zinciri oksitlerken pek çoğu direk olarak desülfonasyonu gerçekleştirir . Aktif  çamur sülfat konsantrasyonu ise 100 mg/1 düzeyine kadar tolere edilir .  
         Diğer Elementler ve Büyüme Faktörleri  
          Atık sular mikrobiyal üreme için gerekli mineralleri  ( Na , K , Ca , Mg , Cu , Zn  vb .  )  yeterli miktarda içerirler . Bunlardan bazıları  ( Ca ve Mg )  özellikle  flokların oluşturulması için gereklidir . Bazı bakteriler bir veya daha fazla  organik büyüme faktörlerine özellikle B grubu vitaminlerine ihtiyaç duyarlar ki  bunlar da kentsel atık sularda yeterince vardır .  
         Diğer Kimyasal Maddelerin Kaderi  
          Atık sudaki bir maddenin uzaklaştırılması için ya arıtma işlemi  sırasında mikroorganizmalar tarafından metabolize edilmesi veya fizikokimyasal  olarak çamurda adsorplanması gerekir . Arıtma sistemindeki mikroorganizma türleri  yeterli hızla çoğalamıyorsa organik bileşiklerin pek çoğu mikrobiyal atağa  uğrarlar . Kimyasal maddelerin biyodegrade olabilirlik ve işlenebilirliği 50li  yılların ortalarında sentetik yüzey aktif maddeler ( deterjanlar )  ile ilgi çekmeye  başlamıştır . İlk defa bu yıllarda akuatik çevrede bu düzeyde sentetik bileşik  görüldü . Çünkü ilk kullanılan anyonik deterjan  ( tetrapropilen- benzensülfonat )   arıtma işlemlerinde tamamen  metabolize olamıyordu .  
         Çözünmeyen veya az çözünen biyokimyasal maddeler çözünenlerden daha  kolay uzaklaştırılırlar . Partikül çapı küçüldükçe süspansiyondaki katılar daha  hızlı metabolize olur .  
         Moleküler Yapı Aktivite İlişkisi  
         1 .  Alifatik alkoller , aldehidler , karboksilik asitler   ( mono )  , esterler aktif çamur tarafından kolaylıkla parçalanır .  
         2 .  Nitritler , alkanlar , ketonlar , aminler , dikarbolik asitler zor  parçalanır veya toksik etki gösterirler .  
         3 .  Zincir uzunluğu da önemlidir . Uzun zincirli alifatik  hidrokarbonlar ( C12den fazla )  düz zincirli  alkilbenzensülfonatlardan 10-12 C içerenler 6-8 C içerenlerden daha kolay  parçalanırlar .  
         4 .  Dallanma derecesi arttıkça biyodegredasyon zorlaşır . C atomunda  birden fazla metil grubu bulunması büyük bir sorun yaratır . Trimetilasetikasit  uzun bir uyum süresi sonunda bir aktif çamur tarafından parçalanamaz .  
         5 .  Aromatik halkaya metil , klor , nitro ve amino gruplarının girmesi  biyodegredasyonu daha zorlaştırır . Ayrıca o- ve m- substitüe bileşikler p-  izomerlerden daha zor parçalanırlar .  
         Multi Substratlar ve Türlerin İntegrasyonu  
         Uyum: Aktif çamur popülasyonunun yeni substratlara uyumu glukoz  gibi substratların normalden yüksek konsantrasyonda bulunmaları durumunda  kolaydır . Bu değişimin mekanizması henüz bilinmemekle birlikte tür  kompozisyonunun enzimik adaptasyon veya mutasyondan daha hızla gerçekleştiği  kabul edilmektedir . Operasyon koşulları ve etkileyicilerin kompozisyonu sabit  kalmasına rağmen çamur popülasyonunun zamanla değişim gösterdiği tesbit  edilmiştir .  
         Multi-Substratlar: Değişik substrat çiftleri ( Glc-Frc , Glc-butirat , Glc-Fenol )   Diauxieye sebep olurlar . Glukoz ( Glc )  her durumda ilk oksitlenendir , fakat olay  yalnız genç hücrelerde görülür yaşlı hücrelerde görülmez . Yukarıdaki çiftler  aktif çamurda sıralı bir tükenme göstermezler ve bazı durumlarda substratlardan  her biri tek substrat durumuna göre daha yavaş tüketilir .  
         Sıralı tüketimin kanalizasyon suyu arıtma proseslerinde beklenmemesi  gerekir . Fakat az sayıda yüksek konsantrasyonda substrat mevcudiyetinde arıtma  işlemi çabuklaşır .  
         Polimerler: Bakteriler bazı durumlarda büyüme sırasında dışarıdan  aldıkları substratları intraselüler polimerlere çevirirler . C:N ve C:P oranları  anormal düzeyde yüksek ise bu polimerler oluşur . Çok az substrat varlığında veya  metal iyonları stresi durumunda PHB yalnız intraselüler oluşur ve aktif çamurda  kuru kütlenin %0 , 5-12 sini teşkil edebilir .  
         Aktif çamur ve birçok türlerde polisakkaritlerin durumu net değildir hem  ekstrasellüler hem de intraselüler polimerler şeklinde oluşurlar . Ekstraselüler  polimerler bakterilerin flokülasyonu ve floküle olmayan türlerin inkorporasyonu  için önemlidir .  
         Biyokimyasal İndikatörler  
          Aktif çamurda bulunan bazı madde veya maddelerin aktivite  indikatörü etkisi göstermeleri dikkat çekicidir . ATP değeri kinetik hızlarda  büyüyen aktif çamurun oksidatif aktivitesi indikatör olarak kullanılmış fakat  dehidrogenaz aktivitesi üzerinde izlemenin daha kolay olduğu tesbit edilmiştir .  
          
         Kirletilmiş Suların Ekolojisi  
         Su kirliliğinin ilk tanımı biyologlar tarafından akuatik hayatın  türlerinin azalması ve sudaki doğal dengenin bozulması olarak verilmiştir . Bugün  için geçerli olabilecek tanıma göre;”suya bazı şeylerin ilavesiyle doğal  kalitesinin değişmesi sonucu suyun çevresinde oturanlar bu suyu kullanmazlarsa  su kirlenmiş sayılır” . 1979 yılında Holdgate tarafından öne sürülen kirlilik  tanımı ise:”insan tarafından çevreye bırakılan madde veya enerji insan sağlığına  zarar veriyor , canlılar ve ekosistem için zararlı ve çevrenin doğal yapısını  bozuyorsa bu bir kirlilik unsuru sayılır” şeklindedir .  
         Suyun kirliliğine neden olabilecek faktörleri şu ana başlıklar altında  toplayabiliriz .  
         1 .  Doğaya yabancı madde veya reaktiflerin  atılması ( örneğin;sentetik pestisidler )  
         2 .  Doğal bazı faktörlerin anormal düzeylere çıkması ( örneğin;yüksek  fosfat konsantrasyonu )  .  
         3 .  Sıcaklığın yükselmesi veya oksijen düzeyinin düşmesi .  
         Doğal Akuatik Ekosisteme Etkiyen Faktörler  
          Önce ekolojiyi ve ekosistemi genel anlamda  tanımlayalım . Canlıların canlı ve cansız çevresi arasındaki ilişkilerini  inceleyen bilim dalına “Ekoloji” denir . Ekosistem ise biyosfer ve canlılar  alemini kapsayan bir sistemi ifade eder .  
         Ekosisteme etkiyen faktörler ötekolojik  ( fiziksel ve kimyasal )  , sinekolojik   ( biyolojik )  faktörler olarak iki grupta incelenir .  
         a ) Ötekolojik Faktörler: Suyun fiziksel özellikleri kendine teorik  olarak benzeyen diğer moleküllerden çok farklıdır . 0°C  sıcaklığında sıvıdır , +4°C de en yoğun  haldedir , bu sıcaklığın altında veya üstünde yoğunluğu azalır . Bu nedenle su  yüzeysel olarak donmakta ve donan su yani buz su katmanı üstünde  yüzmektedir . Suyun yüzey geriliminin yüksek olması su-hava ara yüzeyinde bir  organizma türünün yaşamasına olanak sağlar . Suyun ışığı geçirmesi su içinde  yaşayan bitkilere fotosentez imkanı yaratır .  
         Su hareketleri de ekolojik bakımdan önemlidir . Gölet gibi lentik sular  ile akıntılar ve nehirlerdeki lotik sular barındırdıkları canlılar bakımından  önemli farklılıklar gösterirler . Lentik sularda derinlik ve termal tabakalaşma  ekolojik parametredir . Lotik sularda ise akış hızı ve taban tabakanın yapısı çok  önemlidir .  ( kaya veya çamur tabanda barınan canlılar farklılık gösterecektir )  .  
         b . Sinekolojik Faktörler :Bütün doğal akuatik sistemlerde  üretici , tüketici ,  ve dekompoze edici popülasyonlar bir arada bulunur . Lentik  sulardaki ekosistem kapalı , lotik sulardaki ise açık karakterlidir . Sonuç olarak  lotik sistemler girdikleri değişime çok duyarlıdırlar . Lentik sistemler ise daha  az duyarlıdırlar ve yavaş reaksiyon gösterirler .  
        Su Kirliliğinin Ekolojik Sınıflandırılması  
Su kirliliğini üç ana grupta toplayabiliriz: 
a . Fiziksel kirlenme 
b . Kimyasal kirlenme 
c . Biyotik kirlenme 
        Ekolojik faktörlere bağlı olarak su kirliliği  tipleri 
Tip                        Faktör                                      Atık su kaynakları
Fiziksel                Dağılmış  katılar                      Çimento , seramik , mikronize mineralleri 
                             Bulanıklık                               Domestik ve endüstriyel atık  sular .                                                
                             Renk                                       Boya ve tekstil sanayi  
                            Yüzey  özellikleri                    Deterjan , petrol , kauçuk sanayi   
                             Sıcaklık                                  Soğutma suları 
                             Radyoaktivite                         Nükleer santraller 
                                   
                                    
Kimyasal              Salinite                                     Kömür - tuz işletmeleri , petrol kuyuları
                             pH                                            Çeşitli endüstriler 
                            Toksisite                       Metal sanayi , boya sanayi ,  pestisid ,   herbizid ,  ilaç sanayi ,  film sanayi  
                            Deoksijenasyon                         Kağıt fabrikası , demir-çelik fabrikaları  
Biyotik                Organik  zenginleşme                Kentsel atıklar , gıda sanayi ,  tekstil  kağıt lastik sanayi , deri işletmeleri  
                          İnorganik  zenginleşme             Kanalizasyon , tarım işletmeleri 
  
  
  
 (   Bir ekosistemin şematik gösterilişi )  
  
        Fiziksel Kirlenme  
         İki etkiden kaynaklanır: Suyun fiziksel faktörlerinin değişmesi ve su  tabakasının fiziksel 
 doğasının değişmesi .  
         a ) Dağılmış katılar ,  Bulanıklık ve Renk:  Her üç etkiden suyun ışık  geçirgenliği azaltarak etki gösterir .  Sonuç olarak algler ve yeşil bitkiler  yeterince gelişemez ve gıda zinciri etkilenir .  Balık üretimi düşer .  Sağanak  yağışlar ve sellerden sonra nehirler çok miktarda çamur taşırlar ve bulanık  akarlar .  Bu koşullarda birçok balık türü uzun süre yaşayamaz .  
         Suda dağılmış olan katıların direk etkilerinden çok tabana çökelmeleri  sonucu dipteki canlıları yok etmeleri ekosisteme zarar verir .  İnorganik  katıların zararları organiklerden fazladır .  Çünkü organik katılar  (   Kanalizasyon ,  kağıt fabrikası atıkları ,  tekstil sanayi atıkları  )  nehir  yataklarında birikirse bunlar bol miktarda solucan vb .  organizmaları  içereceğinden balıklar için besin olurlar .  
         Tekstil fabrikaları ve boya sanayi atıkları akarsuları renklendireceği  gibi çeşitli atıkların su içinde etkileşmesi de renk oluşumuna sebep olabilir .   Bitkisel deri tabaklama atıkları ile demir - çelik işletmeleri atık suya  karışırsa koyu yeşilden mürekkep mavisine kadar değişik tonda bir renk oluşur .   Rengin etkisi diğer kirleticilere kıyasla genelde düşüktür .  
         b ) Yüzey aktif maddeler: Sabunlar ve sentetik deterjanlar gibi  yüzey aktif maddeler suya karıştığında yüzey gerilimi azaltır ve su-hava ara  yüzeyindeki popülasyonu etkilerler . Sabunlar oldukça çabuk degredasyona uğrarlar  ama deterjanlar çok önemli bir problem oluştururlar . Biyolojik degredasyona  dirençli olduklarından ve özellikle 2 . Dünya savaşı sonrası yıllarda bu problem  büyük boyutlara ulaşmaya başladı . Nehirlerin köpürerek aktığını gören kamuoyu  tepki gösterdi .  
         Deterjanların varlığı aynı zamanda suyun havalanma hızını da düşürür ve  organik atıkların neden olduğu kirliliğin daha yavaş yok edilmesi sonucunu  doğurur .  Bu etki özellikle ağır akan nehirlerde çok önemlidir .  Deterjanlar;  5mg/1 nin üzerinde balıklar ve diğer akuatik canlılar için toksiktir .   Toksikliğin kimyasal yapı ile önemli bir ilişkisi yoktur .  Lauril sülfat ile  dodesilbenzensulfonat aynı toksisikliğe sahiptir .  
         1959 - 1965 yılları arasında bakteriler tarafından parçalanan lineer  alkil benzen sulfonat geliştirildi .  Son olarak non - iyonik deterjanların  geliştirilmesi atık su işlemlerinde su oranında deterjanın uzaklaştırılmasına  olanak sağlamıştır .  
         c ) Sıcaklık: Bu problemin en önemli kaynağı sanayi soğuk  sularıdır . Akarsuyun sıcaklığının birkaç derece değişmesi populasyonu çok etkiler  Sıcaklık değişimi direk etkiden çok iyi etki olarak kendini gösterir .  
         Teorik olarak su sıcaklığının yükselmesi akuatik böcekler mevsimsel  yaşantı çevrimini bozarlar . Ancak başka faktörlerinde gölgelediği bulunmuştur . Su  sıcaklığının artması metabolik faaliyet ve üreme hızını arttırır .  Endüstri  soğutma sularının akarsulara karışması durumunda akarsuların ısınması sonucu  balıkların hızlı ürediği de tespit edilmiştir .  
         d ) Radyoaktivite: Normal olarak yurtiçi sulardaki radyoaktiflik  düşük düzeyde olmasına rağmen gıda zinciri yolu ile birikim konusudur . 137Cs ,   88Sr ,  32p bu açıdan özellikle önemlidir bu Alg Türlerinin suda radyoaktif  elementleri çekip depoladığı görülmüştür . Bu algler zamanla tehlike oluştururlar .  
   
        KİMYASAL KİRLENME          a )  Salinite (  Tuzlulık  ) :Tatlı su organizmaları kendi sıvılarından  daha düşük osmotik basınçlı sıvı ortamda yaşamaya uyum sağlamışlardır . Dışardan  yapılacak şarj ile suyun iyonik kompozisyonundaki kantitatif ve oransal   değişiminde toksik etkilere sebep olur .  Özellikle tuz ve kömür madeni ve petrol  kuyuları atık suları problem yaratır . Bu sularda salamura karidesi  , tuz sineği ve  rotiferler ve diatomelertek hücreli bir çeşit deniz otu ürer .  
         b ) pH: ph 5 , 0-9 , 0 arasında ise genelde ekosisteme direk bir etki  söz konusu değildir ama indirek etki daima daha önemlidir . Örneğin pH 7 , 0 den 8 , 0  e çıktığında amonyağın balıklara karşı toksisitesi 10 kat artar . Uluslararası  boyutlarda büyük bir problem de asit yağmurlarıdır . Kükürt bileşikleri  atmosfere;volkanlardan , proteinlerin bozunmasından , fosil yakıtların yakılmasıyla  ve kimya sanayi atıklarından geçer . Yağmur damlalarında çözünen SO3 ve SO2 sülfirik ve sülferöz  asitleri formunda suya ve toprağa ulaşır . Özellikle İskandinav ülkeleri asit  yağmurlarından çok etkilenmektedir .  
         c ) :Toksisite ( Zehirlilik ) : Toksik kirlenme ekosistemdeki canlı  türünü ve sayısını etkiler . Bazı türlerin direnci düşüktür ve çok çabuk azalır ve  yok olabilirler . Buna karşı bazı sülükler ise DDTye yüksek bir  toleransgösterirler . Bu hayvanların DDTyi toksik olmayan DDE formuna  dönüştürdükleri bulunmuştur .  
         Zehirlerin toksik etkileri aşağıdaki gruplarda toplanabilirler .  
         1 .  Letal ( direk öldürücü zehirleme )  
         2 .  Subletal ( büyüme ve üremeyi etkileme )  
         3 .  Akut ( kısa sürede genellikle ölüm )  
         4 .  Kronik ( uzun sürede letal veya subletal )  
         5 .  Akümulatif ( birikerek etki gösterir )  
         Bir maddenin akut toksisitesi LC50 ile verilir ki test hayvanlarının yarısını belirlenen deneme süresinde   ( örneğin 24 , 48 veya96 saat )  öldüren konsantrasyondur .  
   
       
    
          ( Tipik mortalite konsantrasyon eğrisi )   
    
         d ) Deoksijenasyon: Suyun deoksijenasyonunda etkin olarak atık demir  cevheri işletmeleri atık suları ve sülfürlü atık suları ölçülür . Deoksijenasyonun  doğrudan ölçümü zordur ve çözünmüş oksijen vasıtası ile izlenir[LC50 ( oksijen  için )  yüksek sıcaklıklarda ve yüksek CO2  konsantrasyonunda artış gösterir] .  
         Biyotik Etkiler  
          Sulara yapılan yükleme sonucu nitruent oranının artışı ile suyun  popülasyon dengesinde bozulmalar ortaya çıkar . Ortamdaki kirlilikler ekosistemin  heterotrofik komponentlerinde artışa sebep olur . Buna karşılık N ve P gibi bitki  nitruentlerinin fazlalığı ekosistemde komponentlerde artışa neden olur ve buna  ötrofikasyon denir .  Ötrofikasyon balık üretimini arttırır . Bu açıdan bakıldığında  kirlenme ile aynı anlamda almamak gerekir .  
         a ) Organik Kirlenme: Organik kirlenme ekosistemi başlıca şu şekilde  etkiler .  
         1 .  Nitruent durumunun değişmesi 
         2 .  DO ve CO2  konsantrasyonlarının değişmesi .  
         
  
 ( Organik kirlenme ve ötrofikasyon sonucu ekosistemin  etkilenmesi )  
                   
          Nitruent Durumunun Değişmesi: Organik kirlenme heterotrofik  mikrobiyal popülasyonda artışa sebep olur . Bentik organizmaların artışı akaarsu  yatağında beyaz bir sümüksü tabakanın oluşması ile kendini gösterir . Özellikle  kanalizasyon atıklarının karıştığı sularda çok çeşitli besin maddesi ve büyüme  faktörüne raslamak mümkün olduğundan her tür mikroorganizmanın üremesi  beklenebilir .  
        Çözünmüş Oksijen  ( DO )  ve CO2  Konsantrasyonunun Değişmesi: 
 Popülasyon ve dekompoze edici mikroorganizmaların artması doğal olarak O2e  ihtiyacı artıracaktır . Bu durum suda çözünmüş oksijenin gittikçe azalması  sonucunu doğurur . Bu düşüşü etkileyen elbette ortamdaki organik nitruetlerdir ve  bunların düzeyi BOD üzerinden hesaplanır . Sonuçta CO2 oranı artar ve bu da ortamın pHını değiştirir . Akuatik organizmaların  çoğu solunum için O2e ihtiyaç duyarlar ve düşük O2  ve yüksek CO2 konsantrasyonlarına  toleransla sınırlıdır .  
        Nitruent durumu ve çözünmüş gazların  konsantrasyonundaki değişmeler akarsu tabanındaki doğal bentik alemin dekompoze  edilmesi alemle değişimi ve böylece kendi kendine temizleme “self-purification”  denilen olay gerçekleşir .  
         Kendi Kendini Temizleme ( Self-Purification ) : Akarsuyun kendi  kendini temizlemesinde kirlilik kaynağına olan uzaklığa ve akarsuyun akış hızına  bağımlı olarak değişik organizma türleri görev alırlar .  
         b . Ötrofikasyon: Organik kirlenmelere hedef olan su kaynakları daha  çok akarsular iken ötrofikasyon daha çok göl ve gölet yakınında kendini  göösterir . Ötrofikasyon çok uzun bir sürede gelişir fakat insan aktiviteleri bu  olayı hızlandırmaktadır . Günümüzde çeyrek asırda bile ötrofikasyonun ortaya  çıktığı göller mevcuttur . Tarımsal ve kentsel atıklar ile göllere ulaşan fosforun  Nisan-Ağustos periyodundadır . Klasik ve biyolojik su arıtma işlemi atık suyun BOD  düzeyini düşürmeye yöneliktir .  
         Ötrofikasyonun neden olduğu ekolojik değişimler iki basamakta incelenir .  
        Biyotanın Değişimi:  
        Fitoplankton çoğalması  bulanıklık ve  renklenmeye ve yaz aylarında evcil hayvanlar ve balıklar için toksik olan algal  ürünlerin oluşmasına sebep olur . Bu suları içerlerse hayvanların süt verimi  düşer . İnsanlarda ise bağırsak hastalıkları ve alerjik reaksiyonlar gözlenir .   Fitoplanktonlar atık su arıtma tesislerinin masraflarını artırırlar . Hızla akan  akarsularda fitoplanktonlar problem olmaz .   
         Çözünür Gazların Konsantrasyonundaki Değişmeler: Göllerin  özellikle yüzeye yakın tabakalarında ışık geçirgenlik problemi olmadığından  fotosentez rahat yürür ve fitoplanktonların fotosentetik aktiviteleri sebebiyle  gündüzleri bu su tabakalarında O2 bakımından aşırı doygunluk söz konusudur .   Geceleri ise solunum sebebiyle O2 tüketilir ve gündüz-gece rejiminde O2  konsantrasyonu salınımı çok büyüktür .  Aynı şeyi C02 içinde söyleyebiliriz ki bu  durum pH değişiminde beraberinde getirir .  Bu aşırı konsantrasyon salınımını  adapte olamayan ve ölen organizmalar göl dibinde toplanır ve dekompozisyon   sırasında oksijen tükettiklerinden dipte  O2 konsantarasyonu düşüktür .  
         Kirlenme Kontrolünde Biyoteknolojinin Yeri:  
        Domestik ve Endüstriyel atıkların akuatik  çevredeki ekolojik etkileri çok farklılık gösterir .  Kanalizasyon  atıkların  sebep olduğu kirlenmenin kontrolü ve tespiti için geliştirilen standart  yöntemleri endüstriyel ve tarımsal atıklar için uygulamak mümkün değildir .  
         Kirliliği önleme işlemlerinin çoğu insan sağlığı uygun kaliteden ziyade  akuatik çevrenin korunmasına yöneliktir . Bu sebeple kanalizasyonun etkileri E . coli  sayımından çok BOD vasıtasıyla tesbit edilir .  
         Biyotik tip su kirlenmesinin kontrolü biyolojik işlemlerle  yapılır . Ayrıca önemli bazı toksinler biyolojil olarak parçalanabilirler . Katı  partiküllerin uzaklaştırılmasında biyolojik aktif yüzeylerden faydalanılır . Atık  su deşarjlarının akuatik çevreye etkisinin tesbitinde bazı balıklar ile yapılan  biyotestler direk ve önemli bilgiler verir .  
         Biyolojik atık su arıtma sistemleri aerobik ve anaerobik  olabilir . Anaerobik arıtma daha çok biyogaz üretimine uygun atık sulara özellikle  yüksek düzeyde organik madde içeren sulara uygulanır .            
 
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.