Rasyonalizm
Rasyonalizm;felsefede dogmatik bir akılcılık olarak tanımlanırken;günlük dilde , önyargılardan ve duygusal saplantılardan arınmış bir akıl yürütme olarak tanımlanır . Rasyonalizme göre;” genel-geçer bir bilgi vardır ve kaynağı akıl ve düşünmedir . Akıl doğuştandır . ” İlkçağdaki başlıca Rasyonalistler şunlardır , Platon , Aristoteles ,
Platon:
Platon'a göre İdealar ve görünenler ( fenomenler ) evreni olmak üzere iki türlü evren vardır . İdealar evreni;doğmadan önce içinde bulunduğumuz ve her şeyin gerçeğinin bulunduğu evrendir . Ancak akılla kavra6nır . Görünenler ( f6enomenl6er ) evreni;halen içinde yaşadığımız nesneler evrenidir . Görünenler evreni idealar evreninin bir kopyası , gölgesi ( yansımasıdır . ) . Görünüşler dünyası olan bu evrenin bilgisi duyu organları ile elde edildiği için doxa ( sanı ) dır , aldatıcıdır . Çünkü duyu verileri kişiden kişiye değişen aldatıcı , göreceli bilgilerdir . Bu nedenle doğru bilginin kaynağı duyular olamaz . İdealar evreninin bilgisi akılla elde edildiği için doğru genel-geçer bilgidir . Akılla idealar evreni hakkında kesin bilgi elde edilebilir . Bu nedenle doğru bilginin kaynağı akıldır . Platon'a göre bilmek ideaları hatırlamaktır .
Aristoteles
Hocası Platon'un birbirinden ayırdığı , biri duyularla diğeri akılla ( düşünceyle ) kavranan iki evreni bir araya getirmek ister . O'na göre idealar nesnelerden bağımsız değildir , İdealar tek tek nesnelerin özünde tümel kavramlar olarak vardır . Bilginin amacı tekil yani bireysel olanı bilmektir . Ancak tekilin bilgisine genelin ( tümel ) in bilgisinden hareketle ulaşılır . Gerçek bilgi ise , tümel yargılara dayanan önermelerdir . Aristoteles'e göre gerçekte var olanlar tek tek şeylerdir . Şu anda görmediğimiz idealar değildir . Tümel önermeler içinde tekiller ( tek tek nesne ve olaylar ) olduğundan , yapılacak iş tekilleri tümellerden üretmektir . Örneğin:Bütün insanlar ölümlüdür
Aristo'da insandır . O halde Aristo'da ölümlüdür . Sokrates'e göre bilgi edinme yetisi ( meleke ) akıldır . Akıl;edilgin ( pasif ) akıl ve etkin ( aktif ) akıl olmak üzere ikiye ayrılır . Etkin akıl duyularımızı saptayarak bilgimizin içeriğini sağlar . Aktif akıl ise pasif aklın sağladığı bu duyuları işleyerek , biçimlendirerek akli hakikatleri sağlar .
Aristoteles bir rasyonalist olmasına rağmen O'nu kendisinden önceki rasyonalistlerden ayıran en önemli özellik bilgilerimizin doğuştan olmadığını savunmasıdır . O'na göre bilgilerimiz duyu organlarınca elde edilir ( pasif akıl ) ve işlenerek ( aktif akıl ) tümel kavramlar oluşturulur . Akıl bilgi üretme gücüne sahiptir .
Örneğin:Bir armut tohumu armudu çekirdeğin içinde güç halinde bulundurmaktadır . Buğday tanesi unu , ekmeği güç halinde taşımaktadır . İşte bu güç tecrübeyle temas haline gelince fiile dönüşür ve buğday ekmek haline gelir
BAŞKA BİR KAYNAKTAN;
RASYONALİZM ( AKILCILIK )
Bilgide ana etken olarak akıl yürütme ve düşünce üzerinde duran görüşe akılcılık diyoruz . Filozofların bilginin kaynağının ne olduğu konusunda ortaya koydukları farklı görüşlerden biridir akılcılık .
Soruyu şöyle sorarsak: Acaba zihin , deney ortaya çıkmadan önce , herhangi bir biçimde bazı yetilerle donatılmış mıdır?
Bilginin kaynağının akıl olduğunu veya gerçek bilginin ancak akılla elde edilebileceğini öne süren akılcıların bu soruya olumlu yanıt verecekleri açıktır .
Akılcı Gerekçeler
En eski zamanlardan bu yana duyularımızın bizi aldatıyor olmasını bilmemiz , bu konuda bizi daha güvenilir bir bilgi kaynağı arayışına götürür ki bu akıldır . Duyularımız bize ancak bireysel varlıklar ve olayların bilgisini verirler . Üstelik bu bireysel varlıklar da sürekli bir değişme halindedirler . Gerçek bilgi ise her zaman ve her yerde geçerli olanın bilgisidir . Duyularımız bize hiçbir zaman “bütün taşlar düşer” türünden bir bilgi vermez . Matematiğin önermeleri bize kesin ve değişmez bilgiyi verirler . Matematik , tamamen akla dayalı bir bilimdir .
Akılcılar hiç kuşkusuz , duyularımızın bazı bilgiler verdiğinin farkındadırlar . Akılcıların çoğu ayrıca , deneyin bilginin hareket noktası olduğunu da kabul eder . Onlara göre duyusal algılar , zihne harekete geçmesi için ilk kıvılcımı çakmaktan ileriye gitmezler . Bilgi , duyumdan ilk uyarımını alır .
Akılcılığın çeşitli derece ve türleri olmakla beraber hemen hemen bütün akılcılarda ortak olan görüşleri özetleyebiliriz .
· Duyularımıza bir bilgi kaynağı olarak güvenemeyiz
· Duyularımız bize genel- geçer olanın bilgisini vermez
· Zihin , doğuştan getirdiği bilgilere sahiptir .
· Bilgi , sağlam ve sarsılmaz bir temele dayanmalıdır . Bu yüzden de matematikteki gibi kesin , sağlam ve inandırıcı olmalıdır .
· Böyle bir bilgi ancak ve ancak matematiğin de yöntemi olan sezgi ve tümdengelim yoluyla elde edilebilir .
SOKRATES
M . Ö . 469-399 yılları arasında yaşamış olan ünlü Yunanlı düşünür . Platon"un hocası olan Sokrates , yazılı hiçbir şey bırakmamış , tüm zamanını özellikle gençlerle felsefe tartışarak geçirmiştir . Görüşleri , tartışmaları yeni iktidarın temsilcileri tarafından beğenilmeyen Sokrates , "yeni tanrılar icad ettiği , görüş ve tartışmalarıyla , gençleri baştan çikardigi" gerekçesiyle ölüme mahkum edilmiştir .
Sokrates"in felsefedeki ve felsefe tarihindeki önemi , onun bilinçli ve ahlaki kişiliğin bulunduğu yer olarak ruh kavramını bulmuş olmasından kaynaklanır; felsefenin merkezine insanı geçiren , insanın kendisiyle , evrenle ve toplumla olan ilişkisinin ne olduğunu ve ne olması gerektiğini araştıran , insan yaşamının kişisel , toplumsal ve ahlaki boyutunu ön plana çikaran Sokrates , insanlara özsel bileşenlerinin ruh olduğunu , onların ruhlarına özen göstermeleri gerektiğini anlatmaya çalismis , bu düşüncesini ifade etmek , onu eylemleriyle somutlaştırmak için de , yaz kış çiplak ayakla ve ince bir entariyle dolaşmıştır .
Fiziği itibariyle çirkin biri olan Sokrates , insanların yüzlerini ve fiziki yapılarını değiştiremeyeceklerini , fakat ruhlarını ve karakterlerini değiştirip geliştirebileceklerini belirtmiştir . Buna göre , Sokrates , felsefesinde herşeyden önce , insanın doğası , ihtiyaçları , amaçları ve değerleri üzerinde durmuş , neyin onu tamamlayacağını araştırmıştır .
O , aynı çerçeve içinde , dilin doğasıyla ilgilenmiş ve düşünme , anlam , mantık ve tanım konusunu ele almıştır . Yaşadığı dönemde yoğun bir kavram kargaşasının hüküm sürdüğünü , bunun ahlak alanını da kapsadığını düşünen Sokrates , bilgeliğin , adaletin , cesaretin , v . b . anlamının ne olduğu bilinmedikçe , bilgece , adil ya da cesurca eylemekten söz edilemeyeceğini iddia etmiştir . Çünkü aynı sözcükleri ya da kavramları kullanan insanlar , bu sözcük ya da kavramlarla farklı şeyleri kastediyorlarsa eğer , Sokrates"e göre , bu , insanların anlaştıklarını sanarak anlaşmadan konuştukları anlamına gelir ve sonuç , kargaşadan başka hiçbir şey olmaz . Kargaşa , Sokrates"e göre , hem entelektüel ve hem de ahlaki yönden olur . Ona göre , entelektüel olarak sözcük ve kavramları , sizin kullandığınız anlamdan farklı bir anlamda kullanan biriyle tartışarak , bir kavga dışında , hiçbir yere varamazsanız ve ahlaki olarak da , söz konusu sözcükler ahlaki fikirlere karşilık geldiği zaman , sonuç bir anarşiden başka bir şey olmaz . Sokrates işte bu kargaşayı sona erdirmek , insanlara ahlaki gelişmelerinde yol göstermek için , bir tartışma ve ögretim yöntemiyle , bir tanım yöntemi geliştirmiş ve tartışmalarıyla , evrensel değerlerin özünü ve gerçek anlamını ortaya koymaya çalismistir .
Platon
Yunan filozofudur . Sokrates"in öğrencilerindendir . Sokrates ölüm cezasına çarpılınca ( M . Ö . 399 ) Atina"dan ayrılan Platon ( M . Ö . 429-347 ) , Mısır ve Güney İtalya"ya yolculuklar yaptıktan sonra Dionysos I"in kayınbiraderi Dion tarafından Syrakusai"e çağrıldı . Bir süre sonra Atina"da kendi felsefe okulunu ( Akademia ) kurup Dionysos I"in ölümünden ( M . Ö . 367 ) sonra yeniden Syrakusai"e giderek , Dionysos II"yi bir "düşünür-kral" olarak yetiştirmeye çalıştı .
M . Ö . 361"de üçüncü kez Syrakusai"e gidip genç kralla antlaşmazlığa düştüğü için kısa bir süre cezaevine kapatıldıktan sonra Atina"ya döndü . Ölürken akademisini yeğenine bıraktı .
Platon"un yapıtları 35 söyleşiden ( diyaloglar ) oluşur . Platon , matematik prensiplere hayrandı . O , diğer konuların da matematik prensiplere dayandırılmasını istiyor , matematiğin bir kesinlik ölçüsü olduğuna inanıyordu . Matematik , felsefe için bir giriş idi . O bakımdan Platon , Akademia"nın kapısına "Geometri bilmeyen buradan içeri girmesin" diye yazdırmıştır .
Platon felsefesi , akılcılık ve spiritüalizmin temalarından esinlenerek bu iki felsefe akımının bir tür bileşimini oluşturmuştur . Gerçeği araştırmak için Sokrates"in soru yanıt yöntemini felsefenin bütün alanlarına yayan Platon"a göre , anlaşılabilir bir dünyada idealar , gerçek varlığı oluşturur; sezgilenen her şey , bu ideaların birer eksik ve değişken yansımasıdır .
Platon , gerçekliği iki bölüme ayırmıştır . Birinci bölüm , duyular dünyasıdır . Bu dünya hakkındaki yaklaşık ve mükemmel olmayan bilgilerimizi , beş duyumuzu kullanarak edinebiliriz . Duyular dünyasındaki her şey için "her şeyin değiştiği" ve hiç bir şeyin sonsuza dek var olmadığı gerçeği geçerlidir . Duyular dünyasında hiç bir şey var değildir; burada bir şeyler ortaya çıkar ve sonra ortadan kaybolur . İkinci bölüm idealar dünyasıdır . Aklımızı kullanarak bu dünya hakkında kesin bilgilere ulaşabiliriz . İdealar dünyası , duyularla algılanamaz . Buna karşılık idealar ( ya da biçimler ) mutlak ve değişmezdir .
Platon , insanların ikiye ayrılmış yaratıklar olduğunu düşünür . "Değişen" bir vücudumuz vardır . Vücudumuz , duyular dünyasına bağımlıdır ve bu dünyadaki diğer şeylerin kaderini paylaşır . Tüm duyularımız vücudumuza bağlıdır ve dolayısıyla güvenilmezdir . Ancak bizim bir de ölümsüz bir ruhumuz vardır ki bu ruh , aklın yuvasıdır . Ruh , maddesel olmadığı için idealar dünyasına girebilir . Platon daha da ileriye giderek , ruhun bir vücuda yerleşmeden önce de var olduğunu ve ruhun önce idealar dünyasında var olduğunu söylüyordu .
Platon"a göre anlaşılabilir dünyayı topluca kavramayı sağlayan yüce bilgi , diyalektiktir . İdealar , birbirinden ayrı gerçeklikler değil , aynı ile başkanın , bir ile çokun , son ile sonsuzun karışmasından oluşan karışımlardır . Dolayısıyla , idea ve anlaşılabilir gerçek de birer karışımdır .
Platon"a göre insan vücudu üçe ayrılır: baş , göğüs ve karın . Bu bölümlerin her biri ruhsal bir erdeme karşılık gelir . Baş akla , göğüs isteme , karın da haz ya da arzuya karşılık gelir . Bu üç ruhsal yeti , bir ideale ya da bir değere bağlanabilir . Akıl ,
bilgeliğe ulaşmaya çalışır; istek cesaret gösterir; arzu da insanın ölçülü olması için denetlenir . İnsanın bu üç bölümü bir bütün içerisinde hareket etmeye başladığı zaman uyumlu ya da "bütünlüklü" bir insan ortaya çıkar .
Platon , "Devlet" adlı diyaloğunda "ideal devlet"i anlatır . Burada anlatılan örnek bir devlet ya da "ütopik" bir devlettir . Platon , bu devletin filozoflar tarafından yönetilmesi gerektiğini söyler . Platon , tıpkı bir insan vücudu gibi yaratılmış bir devlet düşünür . Bu devlet aynı şekilde üçe bölünmüştür . Vücudun "başı" , "göğsü" ve "karnı" olduğu gibi devletin de yöneticileri , bekçileri ( veya askerleri ) ve ticaretle uğraşanları ( bunlara zanaatkârlar ve köylülerde dahildir ) vardır . Ona göre sağlıklı ve uyumlu bir insan nasıl dengeli ve ılımlı ise , "adil" bir devlet de herkesin bütün içindeki yerini bilmesiyle ortaya çıkar .
Platon"un felsefesinde genel olarak geçerli olduğu gibi , onun devlet felsefesi de rasyonalizmden etkilenir . İyi bir devlet yaratmanın yolu , bu devletin mantıkla yönetilmesinden geçer . Başın vücudu yönetmesi gibi toplumu yönetenler de filozoflar olmalıdır .
Platon , kadınların da erkekler gibi yönetici olabileceklerini söylüyordu . Bunun da nedeni , yöneticilerin siteyi yönetmesinin tam da akılla mümkün olmasıydı . Kadınlar da erkekler gibi aynı mantığa sahipti . Kadınları yetiştirmeyen bir devletin yalnızca sağ kolunu çalıştırıp güçlendiren bir insana benzediğini söyler .
Platon , aile ve özel mülkiyeti de reddediyor , bunların devleti yönetenler ve koruyanlar tarafından idare edilmesini savunuyordu . Görüşleriyle Plotinus"u ve Hıristiyan din bilimcileri etkilemiş olan Platon"un başlıca söyleşileri arasında Devlet , Şölen , Phaidon , Gorgias , Protagoras sayılabilir
.
Aristoteles
( M . Ö . 384 - 322 ) Yunan filozofu . Aristoteles , yalnızca büyük Yunan filozoflarının en sonuncusu değil , Avrupa"nın da büyük biyologlarından ilki idi . Platon"un akademisinde 20 yıl öğrencilik yapan Aristoteles , bir süre sonra Atina"dan göçüp Büyük İskender"in eğiticiliğine getirildi . M . Ö . 355"de Atina"ya dönerek ünlü okulu "Lykeion"u ( Lise ) kuran Aristoteles , Büyük İskender ölünce yeniden Atina"dan göçmek zorunda kaldı ( M . Ö . 323 ) ve ertesi yıl Eğriboz adasında öldü .
Platon"un tüm duyular dünyasına ve etrafımızda gördüğümüz şeylere sırt çevirmiş olmasına rağmen , Aristoteles bunun tam tersine gerçekçi bir şekilde balıkları , kurbağaları , anemon çiçeklerini ve gelincikleri inceledi . Aristoteles , "Gerçekten var olan nedir?" sorusuna , "Şu görmüş olduğumuz tek tek nesnelerdir; şu insan , şu masa , şu ağaç gibi fertlerdir . Yoksa , Platon"un dediği gibi göremediğimiz idealar değildir" cevabını verir . Ayrıca , Platon bir şair ve destan yazarı iken , Aristoteles"in yazıları ansiklopedi maddeleri gibi kuru ve detaylıdır . Buna karşılık yazılarının temelini o güne kadar hiç yapılmamış doğa araştırmaları oluşturur .
Aristoteles Platon"la "tavuk" fikrinin tavuktan önce var olduğu konusunda da aynı fikirde değildi . Aristoteles"in tavuk biçimi ile kastettiği şey , tavuğun özgün özellikleri olarak her tavukta var olan şeylerdi . Bu yüzden tavuğun kendisi ile tavuk biçimi , ruhla beden gibi birbirinden ayrılamayacak şeylerdi . Aristoteles"in Platon"un idea öğretisi hakkındaki bu eleştirileri düşünce yönteminde de çok önemli bir değişim anlamına gelir . Çünkü Platon için gerçeklik aklımızla düşündüğümüz bir şey iken , Aristoteles için gerçeklik duyularımızla algıladığımız bir şeydi .
Aristoteles"e göre doğada çeşit çeşit neden vardı . Bunların içinde en önemlisi onun "ereksel neden" dediği nedendir . Aristoteles , doğadaki cansız süreçlerde de "ereksel neden" arıyordu . Örneğin , yağmurun yağdığını çünkü bitkilerle hayvanların büyümek için yağmura gereksinimi olduğunu söylerdi . "Ereksel neden" ile kastettiği buydu . Görüldüğü gibi Aristoteles bir anda yağmur damlalarına bir görev ya da bir "amaç" veriyordu .
Aristoteles doğayı ciddi bir şekilde düzenlemek istiyordu . Doğadaki her şeyin değişik guruplar ve alt-guruplarda bir araya geldiğini göstermeye çalışıyordu . Ayrıca Aristoteles insanların kavramlarına bir düzen getirmek isteyen titiz ve düzenli biriydi . Bu yanıyla mantığı bir bilim olarak kuran kişi de o oldu . Hangi çıkarımların ya da kanıtların mantıksal olarak geçerli olduğuna ilişkin kesin kurallar öne sürdü .
Aristoteles"e göre dünya küre biçimindedir ve her şeyi içine alır; evrenin merkezinde Yer vardır ve Yer hareketsizdir . Aristoteles Dünyadaki devinimleri yıldız ve gezegenlerin yönettiğini düşünüyordu . Ancak gökyüzü cisimlerini de hareket ettiren bir şey olmalıydı . Bu güce Aristoteles "ilk devindirici" ya da "Tanrı" diyordu . "İlk devindirici"nin kendisi hareket etmez ve o gökyüzündeki cisimlerin ve dolayısıyla doğadaki her şeyin hareketlerinin "ilk nedeni"dir . Aristoteles üç tür mutluluk olduğunu söyler: İlk tür mutluluk , arzu ve isteklerin olduğu bir hayattır .
İkincisi , özgür ve sorumlu bir vatandaş olarak var olunan bir hayattır . Üçüncü tür mutluluk ise araştırmacı ve filozof olunan hayattır . Aristoteles , insanın mutluluğu için bu üç koşulun da bir arada var olması gerektiğini ısrarla belirtir ve tek yönlülüğü reddeder . İnsanlarla ilişkilerimizde de "altın orta"yı tutmaktan söz eder Aristoteles: Ne korkak ne çılgınca atılgan , sadece cesur olacağız . Ne cimri ne savurgan , sadece bonkör olacağız der .
Aristoteles"e göre insan bir "politik varlık"tır ve insanı çevreleyen toplum olmadan gerçek anlamda insan olunmaz . Aristoteles"e göre devlet , ahlaki ve manevi gayelerle bir araya gelmiş olan insan toplulukları demektir . insanlar ne hayvanlar gibi yalnızdır , ne de Tanrı gibi tek başınadır . İnsanların birbirlerine ihtiyacı vardır . "İnsan toplumsal bir canlı"dır ve toplum , ailelerden oluşur . Devletin şeklini devletin kanunu belirler . Devlet şekilleri kendiliklerinden ne iyidirler ne kötüdürler . Ancak iyi ya da kötü yönetimler vardır .
Aristoteles üç iyi devlet türünden söz eder . Bunların ilki , devletin başında tek bir kişinin bulunduğu monarşidir . Bu devlet biçiminin iyi olabilmesi için baştaki kişinin kendi çıkarları uğruna devleti kötüye kullanmaması gerekir . Bir diğer iyi devlet biçimi aristokrasidir . Aristokraside devleti yöneten bir gurup lider vardır . Üçüncü iyi devlet biçimi de Aristoteles"in politeia demekle kastettiği demokrasidir . Ancak bu yönetim biçiminde de var olan tehlike , bir demokrasinin kolayca bir ayaktakımı egemenliğine dönüşebilmesidir .
Aristoteles"e göre kadında bir şey eksiktir . Hatta kadın "eksik bir erkek"tir . Üreme olayında erkek etkin ve verici iken , kadın edilgen ve alıcıdır . Çünkü çocuk erkeğin özelliklerini alır , diyordu Aristoteles . Aristoteles"in Avrupa uygarlığına bir başka katkısıda pek çok bilimin bugün dahi kullandığı bilimsel dilin kurucusu , bir çok bilimi kurup düzenleyen bir filozof oluşudur . Çağının aşağı yukarı bütün bilim dallarında yapıtlar vermiş olan Aristoteles"in ortaya koyduğu kesin gözlem ve sınıflama kuralları , İbni Sina ve İbni Rüşd"ün yapıtlarının çevirileri aracılığıyla Ortaçağda bütün Batı kültürüne damgasını vurmuş , Aquinolu Tommaso"nun Hıristiyanlık ile Aristoteles mantığını bağdaştırmak çabalarıysa , dogmacı özelliklerinden ötürü , gelişmeyi kösteklemiştir
BAŞKA BİR KAYNAKTAN ALINMA BİLGİLER
Rasyonalizm
"Doğru ve genel geçer bilgi elde edilebilir . Böyle bir bilginin kaynağı akıldır , düşünmedir . " tezini savunun görüşe , akılcılık ( rasyonalizm ) adı verilir . Bu görüşe göre , akıl yoluyla belirlenmiş zorunlu , kesin , genel geçer bilgi örneği matematik ve mantıktır .
SOKRATES ( M . Ö . 469-399 )
İlk rasyonalist düşünürdür . Sahip olduğu görüşlere ilişkin hiçbir yazılı eser bırakmamıştır . Onun görüşleri öğrencisi olan Platon"un kitaplarından öğrenilmiştir . Sokrates"e göre bilgilerimiz doğuştandır . Bunu kanıtlamak için hiç matematik bilgisi olmayan bir köleye , yönelttiği sorularla bir geometri öğretemez , ancak onda doğuştan bulunan bilgi ve düşüncelerini uyandırabilir . Onun bu yöntemine diyalektik ( soru-cevap ) sanatı denir . Bu yöntem üç aşamadan oluşur: Soru sorma , ironi ( alay etme ) , mayotik ( doğurtma ) .
Sokrates bu yöntemle kavrama ulaşmayı amaçlar . Kavram ile yargılara sağlam bir temel bulacağına inanmıştır . Sokrates"in üzerinde durduğu başlıca konu ahlâk olmuştur . Erdemli olmanın ( ahlâklılık ) mutlu olmaya vardıracağını , bu nedenle erdemin bilgi olduğunu dile getirmiştir .
PLATON ( Eflatun M . Ö . 427-347 )
Sokrates"in öğrencisidir . Rasyonalist anlayışı daha sistematik bir yapıya dönüştürmüştür . Platon"a göre iki evren vardır: Biri duyumlanabilen varlık evreni , diğeri akıl ve düşünme yoluyla kavranabilen idealar evrenidir . Asıl gerçeklik idealar evrenidir .
Duyular yoluyla kavranabilen evren , idealar evreninin bir görüntüsü , kopyasıdır . İnsan , gerçek bilgiye , idealar evrenini kavrayarak , yani düşünerek varabilir . Duyumlanan evrenin bilgisi yanıltıcıdır ve görelidir . Bu düşünceleriyle Platon , rasyonalizmi idealizmle özdeşleştirmiştir .
ARİSTOTELES ( M . Ö . 384-322 )
Platon"un idealizmini eleştirerek rasyonalizmi realist bir anlayışa dönüştürmüştür . Aristoteles , aynı zamanda mantığın kurucusudur . Ona göre mantık , doğruya vardıran bir araçtır . O , mantıklı düşünmeyi tümdengelim olarak değerlendirir . Gerçek bilgi , tümel gerçekliklerden tümdengelim yoluyla elde edilebilirler . Aklın genel gerçekliklerden yola çıkarak buradan tikel ve özel bilgiler elde etmesi , aklın temel fonksiyonudur ve türevidir .
Aristotelese göre iki tür bilgi vardır: Biri deneye , yani yaşarken duyum ve algılarla kazanılan bilgiler , diğeri ise bilimsel bilgidir . Bilimsel bilgi; kavram , yargı ve akıl yürütmeye bağlıdır . Bilimsel bilgi , tek tek var olanlardan kalan bilgi olmayıp , genel ve tümel olanı kavramaya yönelik rasyonel bilgidir .
Aristoteles için akıl da etkin ve edilgen akıl olarak iki yönlü özellik gösterir . Etkin akıl , ideaları kavrar , bilir ve bütün insanlar da ortaktır . Edilgen akıl ise duyu verilerini işler , tümel kavramları oluşturur . Bu akıl bulunduğu bireyin özelliğini taşır .