Aristoteles
Aristoteles döneminde politik yapı değişmiş ve Yunan Dünyası yavaş yavaş Makedonyalıların hakimiyetine girmeye başlamıştır . Makedonya bölgesinin kuzeyi Teselya , doğusu İllirya ve batısı ise Trakya ile çevrilidir ama bu sınırlar sabit değildir; zaman zaman daralmış veya genişlemiştir . Belirli bir Makedonyalı tipi de yoktur; bunlar İlliryalılarla Trakların karışımından oluşmuşlardır . Yunanca konuşmazlar; kendilerine özgü bir dilleri vardır ve bu dil Hint-Avrupa dilleri içinde yeralır .
Makedonya Kralı II . Philip döneminde Makedonya değişik bir görünüm kazanmaya başlamıştı . Makedonya kralları Yunanlı olmalarına karşın , yerli kadınlarla evlenmişler ve bu uygulama giderek yaygınlaştığı için , kısa bir süre içinde Yunanlılar başka kavimlerle kaynaşmışlardı . Hatta söylendiğine göre , tam bir Yunanlı olarak yetiştirilmiş olan II . Filip"in annesi Yunanca"yı oldukça ileri yaşlarında öğrenmişti .
II . Philip başa geçtiğinde toplum tam bir kargaşa içindeydi ve güçlü bir yöneticiye gereksinme duyuluyordu . II . Philip , Thebes"te kaldığı süre içerisinde , yeni askerî yöntemleri gözlemlemiş ve bunları uygulamakla kalmayarak daha da mükemmel bir duruma getirmiştir . Bir süre sonra , piyade ve süvarilerden oluşan mızraklı bir birlik kurmayı başarmıştır . Makedonyalıların bu düzenlemesi , yüzyıllar boyunca en iyi savaş tekniği olarak benimsenmiştir .
II . Filip"in başa geçmesiyle Atinalılar iki güçlü düşman arasında kalmışlardır; bunlardan birisi Persler ve diğeri ise Makedonyalılardır . Ancak II . Philip kendisini daima bir fatih gibi değil , bir kurtarıcı olarak görmüş ve sonradan uygarlık tarihini çok etkileyecek bir işi başarmıştır : Sparta dışında kalan bütün Yunan Dünyası"nı tek bir yönetim altında toplamış ve Küçük Asya"da bulunan Yunan kolonilerini de Perslerin elinden kurtarmaya başlamıştır . Ancak onun bu uğraşları , henüz 47 yaşındayken öldürülmesiyle son bulmuştur ( M . Ö . 336 ) . II . Philip 24 yıl boyunca yöneticilik yapmış ve oğlu Büyük İskender"e çok aydınlık ve parlak bir yol açmıştır .
Makedonya Krallığı"nın güçlenmeye başladığı bu dönemde yaşayan Aristoteles , Ege Denizi"nin kuzeyinde bulunan Stageria"da doğmuştur ( M . Ö . 384-322 ) . O dönemde , Stageria"da İyon kültürü egemendir ve Makedonyalıların buraları istila etmeleri bile bu durumu değiştirmemiştir . Bu nedenle Aristoteles"e bir İyonya filozofu denilebilir .
Annesi hakkında adından başka hiçbir şey bilinmemektedir; babası Nicomaihos , hekimdir ve Makedonya Krallarından Amyntus"un ( M . Ö . 393-370 ) hekimliğine getirildiğinde , ailesi ile birlikte Stageria"dan Makedonya"nın başkentine taşınmıştır . Aristoteles burada öğrenim görmüş ve savaş yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgiler ve deneyimler edinmiştir; bir taraftan Yunan ( yani İyon ) ve diğer taraftan Makedonya etkileriyle biçimlenmiş ve gençliğinde , ilgisini daha çok tıp üzerinde yoğunlaştırmıştır . 17 yaşına geldiğinde öğrenimini tamamlaması için Atina"ya gönderilen Aristoteles , hayatının 20 yılını ( M . Ö . 367-347 ) burada geçirmiştir . Atina"ya gelir gelmez , Platon"un öğrencisi olarak Akademi"ye girmiş ve hocasının ölümüne kadar burada kalmıştır . Platon , sürekli olarak çekiştiği bu değerli öğrencisinin zekasına ve enerjisine hayran kalmış ve ona Yunanca"da akıl anlamına gelen Nous adını vermiştir . Atina"da kaldığı süre içerisinde Aristoteles , başka hocaları da izlemiş ve mesela Agora"da politik dersler almıştır .
Bir sarraf olarak iş hayatına atılmış ve daha sonra çok varlıklı olmuş Hermenias , kısa bir süre içinde çok geniş toprakları mülk edinmiş ve Aterneus"un yöneticiliğine gelmişti . Akademi"nin öğrencisi ve hocası Platon"un hayranıydı . Onun devlet yönetimine ilişkin önerilerini çok olumlu karşılıyor ve Platon"un önderliğinde daha iyi bir yönetim oluşturmak istiyordu . Bu amaçla Assos"ta Akademi"nin kolu olan bir okul kurmuştu . Platon"un ölümünden sonra , Aristoteles bu okulda görev aldı ve üç yıl boyunca burada çalıştı . Bir ara Hermenias"ın yeğeni Pythias ile evlendi .
Aristoteles , Assos"ta kaldığı süre içerisinde , zaman zaman dostu Teofrastos"un memleketi olan Mytilen"e gitmiştir . Bu seyahatlar , Aristoteles"in gözlemler yapması ve kendisini yetiştirmesi açısından çok yararlı olmuştur .
Bu sıralarda II . Philip , oğlu İskender için iyi bir öğretmen aramaktaydı ve Assos"taki okulun yöneticisi olan Aristoteles , yavaş yavaş dikkatini çekmeye başlamıştı . Görev , Aristoteles"e önerildi ve o da bu öneriyi seve seve kabul ederek , II . Filip"in oturmakta olduğu Pella"ya gitti . Aristoteles"in öğretmenliği , 343 yılından 340 yılına kadar sürdü . İskender , 336"da babası ölünce , onun yerine geçti ve eski öğretmeni Aristoteles"i danışman olarak atadı . Daha sonra İskender Yunanistan"daki ve Balkanlar"daki ayaklanmaları bastırmak üzere harekete geçince , Aristoteles , onu bırakarak , büyük idealini gerçekleştirmek amacıyla , yani yeni bir okul kurmak amacıyla Atina"ya döndü .
İskender"in M . Ö . 323 yılında ölmesi , Aristoteles"i çok güç bir durumda bırakmıştı; çünkü Lise"nin kurulması sırasında İskender"in yapmış olduğu yardımlar ve Hermenias için yazmış olduğu zafer türküsü , Atina"daki düşmanları tarafından hatırlanmıştı . Aristoteles , dinsizlikle suçlandı ve Atinalıların , Sokrates"i ölüme mahkum etmekle işlemiş oldukları suçu yinelememeleri için Chalcis"e kaçtı ve orada yakalanmış olduğu bir hastalık sonucunda M . Ö . 322 yılında öldü .
Aristoteles"in hiçbir resmi kalmamıştır . Diogenes"e göre , ince bacaklı ve küçük gözlüymüş . Viyana"daki Sanat Tarihi Müzesi"nde sergilenmekte olan mermer başın Aristoteles"e ait olduğu iddia edilmekteyse de , bunu kanıtlayacak herhangi bir ipucu yoktur .
Aristoteles , İskender"i bırakarak Atina"ya döndüğünde , oradaki dostlarıyla buluşmuştu; ama aradan 20 yıl geçmiş olduğu için , artık eski okuluna dönemezdi . Başka bir okul kurmaya karar verdi ve bu maksatla kentin batısında bulunan ve Apollon Lyceios"un ( Kurt Tanrı ) anısına ayrılmış olan ormanlık alanı seçti . İşte bugün de kullanmakta olduğumuz Lise adı , bu Lyceios"tan gelmektedir .
Lise"de eğitim ve öğretimin nasıl yapıldığına ilişkin kesin bir bilgiye sahip değiliz; ancak bazı kaynakların bildirdiğine göre , sabahları yeni başlayanlara , akşamları ise geniş halk kitlelerine dersler verilmekteymiş .
Akademi ve Lise , aslında felsefe öğretimi veren okullardı . Ancak Akademi , daha çok metafiziğe ve bu arada ahlak ve siyaset gibi konulara yönelmişti . Lise"de ise araştırmalar , Aristoteles"in daha çok mantık ve bilimlerle ilgilenmesi nedeniyle , bu alanlarda yoğunlaşmıştı .
Aristoteles 13 yıl boyunca Lise"nin yöneticiliğini yaptı ve ölümünden sonra yerine arkadaşı Teofrastos geçti . Teofrastos , 37 yıl bu okulun yöneticiliğini üstlendi ve yapmış olduğu yeni düzenlemelerle Lise"yi kurumsallaştırmayı başardı; ancak Lise , Akademi kadar uzun ömürlü olamadı .
Aristoteles"in matematik bilgisi araştırmalarına yeterli olacak düzeydeydi; bilimleri matematik , fizik ve metafizik olarak üç bölüme ayırırken , Platon gibi , matematiğe - yani aritmetik , geometri , astronomi ve müzik bilimlerine - bir öncelik tanımıştı; ancak uygulamalı matematikle ilgilenmiyordu . "Eşit şeylerden eşit şeyler çıkarılırsa , kalanlar eşittir . " veya "Bir şey aynı anda hem var hem de yok olamaz ( üçüncü durumun olanaksızlığı ilkesi ) " gibi aksiyomların bütün bilimler için ortak olduğunu , postülaların ise sadece belirli bir bilimin kuruluşunda görev yaptığını söyleyerek , aksiyom ile postüla arasındaki farklılığa işaret etmişti . Aristoteles"in , süreklilik ve sonsuzluk hakkında yapmış olduğu temkinli tartışmalar , matematik tarihi açısından oldukça önemlidir . Sonsuzluğun gerçek olarak değil , gizil olarak varolduğunu kabul etmiştir . Bu temel sorunlar üzerindeki görüşleri , daha sonra Archimedes ve Apollonios tarafından yeniden işlenip değerlendirilecektir .
Aristoteles , astronomiye ilişkin görüşlerini Fizik ve Metafizik adlı yapıtlarında açıklamıştır; bunun nedeni , astronomi ile fiziği birbirinden ayırmanın olanaksız olduğunu düşünmesidir . Aristoteles"e göre , küre en mükemmel biçim olduğu için , evren küreseldir ve bir kürenin merkezi olduğu için evren sonludur . Yer evrenin merkezinde bulunur ve bu yüzden , evrenin merkezi aynı zamanda Yer"in de merkezidir . Bir tek evren vardır ve bu evren her yeri doldurur; bu nedenle evren-ötesi veya evren-dışı yoktur . Ay , Güneş ve gezegenlerin devinimlerini anlamlandırmak için Eudoxos"un ortak merkezli küreler sistemini kabul etmiştir .
Acaba Aristoteles bu kürelerin gerçekten varolduğuna inanıyor muydu? Elimizde buna ilişkin kesin bir kanıt bulunmamakla birlikte , geometrik yaklaşımı mekanik yaklaşıma dönüştürmüş olması , inandığı yönündeki görüşü güçlendirmektedir . De Caelo"da ( Gökler Üzerine ) yapmış olduğu en son belirlemelere göre , en dışta bulunan Yıldızlar Küresi , yani evreni harekete getiren ilk hareket ettirici , aynı zamanda en yüksek tanrıdır . Metafizik"te ise , Yıldızlar Küresi"nin ötesinde , sevenin sevileni etkilediği gibi gökyüzü hareketlerini etkileyen , hareketsiz bir hareket ettiricinin bulunduğunu söylemiştir . Öyleyse Aristoteles , yalnızca gökcisimlerinin tanrısal bir doğaya sahip olduğuna inanmakla kalmamakta , onların canlı varlıklar olduğunu da kabul etmektedir . Bu evrenbilimsel kuram , Fârâbî ve İbn Sinâ gibi Ortaçağ İslâm Dünyası"nın önde gelen filozofları tarafından da benimsenecek ve Kuran-ı Kerim"de tasvir edilen Tanrı ve Evren anlayışıyla uzlaştırılmaya çalışılacaktır .
Aristoteles"e göre , Evren , Ayüstü ve Ayaltı Evren olmak üzere ikiye ayrılır; Yer"den Ay"a kadar olan kısım , Ayaltı Evren"i , Ay"dan Yıldızlar Küresi"ne kadar olan kısım ise Ayüstü Evren"i oluşturur . Bu iki evren yapı bakımından çok farklıdır . Ayüstü Evren ve burada yer alan gökcisimleri , eterden oluşmuştur; eterin , mükemmel doğası , Ayüstü Evren"e ezelî ve ebedî bir mükemmellik sağlar . Buna karşılık , Ayaltı Evren , her türlü değişimin , oluş ve bozuluşun yer aldığı bir evrendir . Burası , ağılıklarına göre , Yer"in merkezinden yukarıya doğru sıralanan dört temel öğeden , yani toprak , su , hava ve ateşten oluşmuştur; toprak , diğer üç öğeye nispetle daha ağır olduğu için , en altta , ateş ise daha hafif olduğu için , en üstte bulunur . Aristoteles"e göre , bu öğeler , kuru ve yaş ile sıcak ve soğuk gibi birbirlerine karşıt dört niteliğin bireşiminden oluşmuştur .
Varlık biçimlerinin mükemmel olmaları veya olmamaları da Yer"in merkezine olan uzaklıklarına göre değişir . Bir varlık Yer"e ne kadar uzaksa , o kadar mükemmeldir . Bundan ötürü , merkezde bulunan Yer mükemmel olmadığı halde , merkeze en uzakta bulunan Yıldızlar Küresi mükemmeldir . Bu mükemmel küre , aynı zamanda Tanrı , yani ilk hareket ettiricidir .
Yapıları farklı olan bu iki evrende , farklı fizik kanunları geçerlidir . Ayüstü Evren"de bulunan gökcisimleri , taşıyıcı kürelere yapışık oldukları için düzgün dairesel yörüngeler çizerler; her tür değişimin yer aldığı Ayaltı Evren"de ise birbirinden farklı iki tür hareket söz konusudur . Bunlardan birisi doğal , diğeri ise zorunlu harekettir . Zorunlu hareket , bu evrendeki bir nesnenin , örneğin bir taşın , kuvvet uygulanarak doğal yerinden , uzaklaştırılması sonucu oluşan harekettir . Bu harekette uygulanan kuvvet ortadan kaldırıldığında , hareket de ortadan kalkar ve bu defa nesne , ağır olması dolayısıyla , doğal yerine doğru düşer . İşte nesnelerin doğal yerlerine varmak için yaptıkları bu harekete de doğal hareket denir . Doğal harekette , kuvvet nesnenin ağırlığıdır .
Aristoteles"e göre , iki tür zorunlu hareket vardır . Hareketi sağlayan kuvvet , bir cisim üzerindeki etkisini , cismin hareketinin her anında sürdürüyorsa , buna sürekli zorunlu hareket , ilk hareketi verdikten sonra kesiliyorsa , buna da süreksiz zorunlu hareket denir . Ama Aristoteles , kuvvet olmaksızın hareketin de olamayacağına inandığından , ( mesela bir taşın fırlatılmasında olduğu gibi ) süreksiz zorunlu hareketin oluşabilmesi için , hareket ettiren kuvvetin , ilk hareketin verilmesinden sonra , cismi ileten ortama geçtiği düşüncesini benimsemek zorunda kalmıştır .
Ancak Aristoteles"e göre , fırlatılan bir cismin hızı ( v ) , bu cisme uygulanan kuvvetin miktarı ( f ) ile doğru , cismin içinde bulunduğu ortamın yoğunluğu ( d=direnç ) ile ters orantılıdır ve v=f:d ve eğer f=a ( ağırlık ) olursa , v = a:d biçiminde ifade edilebilir .
Aristoteles"in ulaşmış olduğu bu sonuç sonraları iki açıdan eleştirilmiştir:
1 . Ortamın direnci , sıfır olduğunda hız sonsuz olacaktır; oysa Aristoteles sonsuz hızı kabul etmez . Kuvvetin dirence eşit olduğu durumda da , Aristoteles"e göre hareket olmaz . Oysa , bu durumda formülden çıkan sonuç 1"dir ve bu hareketin olduğunu gösterir .
2 . Hareketi olanaklı kılan ortam , bir taraftan cismi iletirken diğer taraftan durdurur . Oysa bir şeyin aynı anda iki karşıt niteliğe sahip olması olanaklı değildir .
Aristoteles"in oluşturduğu bu fizik ve evren görüşü kendisinden sonra az çok değişime uğramışsa da uzun yıllar egemen olmuş ve Galileo"nun yaptığı çalışmalarla geçersiz hale getirilmiştir .
Aristoteles"ten önce de hayvanlar üzerinde araştırmalar yapan bilginler vardı , ama zoolojinin , yani hayvanlar biliminin kurucusu Aristoteles olmuştur . Aristoteles , hayvanlar üzerinde yapmış olduğu gözlemlerden çıkarmış olduğu bulguları , Historia Animalium , ( Hayvan İncelemeleri ) De Partibus Animalium ( Hayanların Bölümleri Üzerine ) ve De Generatione Animalium ( Hayvanların Türeyişi Üzerine ) adlı yapıtlarında toplamıştır; bu üç yapıt , birbirleriyle bağlantılıdır; ancak birincisi hayvanların tasviri , ikincisi morfolojisi ve üçüncüsü ise üremesi ile ilgilidir .
Aristoteles , çalışmaları sırasında karşılaştırma yöntemini izlemiş ve bulguları belirlerken benzerliklerden ve farklılıklardan yararlanmıştır . Hayvanları , yaşamış oldukları çevre içerisinde inceleyen Aristoteles , Plinius"tan oldukça farklı bir tutum içerisindedir; sadece gözlem sonuçlarından yararlanmış ve önceki yapıtlardan derlemiş olduğu bulguları , kendi gözlemleri ile denetlemeyi ihmal etmemiştir . Rivayetlere güvenmemiş ve fil gibi , çok iyi tanımadığı hayvanlardan asla söz etmemiştir .
Aristoteles , De Partibus Animalium ( Hayvanların Bölümleri Üzerineı ) adlı eserinde doğru bir sınıflama yöntemi hakkında bilgiler vermiş ve hayvanları , kırmızı kan içerenler ve içermeyenler olmak üzere iki sınıfa taksim etmiştir :
I . Kırmızı Kanlı Olanlar ( Sanguineous )
a . Doğuran dört ayaklılar . Bütün memeli hayvanlar bu guruba girmektedir; bunlara yarasalar ve yunuslar da dahildir .
b . Yumurtlayan dört ayaklılar . Bunlara kertenkele , kaplumbağa ve timsah dahildir .
c . Kuşlar ayaklarına göre sekiz alt gruba ayrılmıştır . Bu sınıflama onların ayak şekillerine ve beslenmelerine dayanılarak yapılmıştır .
d . Balıklar ise iskeletlerine göre iki kısma ayrılmıştır : kemik iskeletliler ve kıkırdak iskeletliler .
II . Kırmızı Kanlı Olmayanlar ( Anaima )
a . Yumuşak vücutlu omurgasızlar .
b . Bir dış iskeletle kaplı olan yumuşak omurgasızlar .
c . Sert bir dış kabukla kaplı yumuşak omurgasızlar .
d . Böcekler; bunlar da sekiz kısma bölünmüştür .
Aristoteles , buradaki sekiz gruptan her birine kapsamlı cins ( genus ) ve onların alt bölümlerine ise cins veya tür adını vermiştir .