Milyonlarca yıl önce ortaya çıkan ve yeryüzünde yaşayan hayvanların yüzde 80"ini barındıran tropik yağmur ormanları günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır . Ekolojik sistemler bozulurken , pek çok canlının yaşam alanı yok edilmektedir . Bitki örtüsünün yoğunluğu nedeniyle tropik yağmur ormanları gezegenimizin en önemli oksijen kaynaklarından biri durumdadır . Ayrıca kıtalar üstündeki en büyük su deposu işlevini görürler . Bu nedenle onların yok edilmesi büyük ekolojik felaketlere yol açabilir .
Tropik Sera İklimi
Yerküreyi ikiye “bölen” Ekvator çizgisinin her iki yanında yer alan bölgeye tropik kuşak denir . Burası her zaman sıcak ( kış ortalaması 20 C'nin üstünde ) , yağışlı ve yılın 12 ayı bol güneş alan bir bölgedir . Sıcaklığın yıl içindeki dağılımı çok değişmediğinden mevsimler arasındaki farklar da fazla değildir . Buna karşılık gündüzle gece arasındaki fark görece daha büyüktür . Tropik iklim kuşağında yıl içindeki değişiklikleri ve kuşağın ekolojik düzenini daha çok yükseklik farkları ve yağışlar belirler .
Ekvator çevresinde , ısınan havanın yükselmesi nedeniyle ortaya çıkan ve bütün dünyayı kuşatan bir alçak basınç kuşağı oluşur . Bunu dengelemek için kuzeydoğudan ve güneydoğudan alize rüzgarları eser . Isınıp yükselen ve onun yerine gelen hava kütleleri 10 . ve 25 . enlemler arasında kuzeye ( temmuz ) ve güneye ( ocak ) doğru gidip gelir . Bu hava hareketlerini yağış izler . Kuzey Yarıküre'de yaz aylarında hava akımları kuzeye kayınca yağış düşer; buna karşılık güneyde yağış olmaz . Kuzeyde kış olunca hava akımları güneye kayar ve bu kez oraları yağış alırken kuzey kuraklaşır . İşte , kurak ve yağışlı mevsimlerin birbirini izlemesi , tropik kuşağın tipik özelliklerinden biridir . ( Bu konuyla ilgili olarak , savanların anlatıldığı bölüme bakınız . ) Tropik kuşakta Güneş ışınları bölgeye dik olarak indiği zaman yağmur yağdığından bu yağışlara zenit ( doruk ) yağmurları denir . Ekvator'un 10 kuzey ve güneyi arasında kalan bölgede kuraklık yaşanmaz . Buna karşılık buradan uzaklaşılıp dönencelere yaklaşıldıkça yağışlı ve kurak mevsimler daha belirgin hale gelir . Yağışlı mevsimlerin uzayıp , kurak mevsimlerin kısalması hem bitkiler , hem de hayvanlar için dayanılması zor koşullar yaratır .
Yeşil Cehennem
Tropik kuşak yeryüzünün en çok yağış alan yeridir . Bu bölgeye yılda en az 1 . 500 mm yağmur düşer . Kamerun Dağı ( 4 . 070 m ) gibi bazı dağların yamaçlarında bu miktar 10 . 000 mm'ye kadar çıkabilir . Yıllık ortalama sıcaklık ise 25 derece dolayındadır . Bunun sonucunda bu kuşak dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahip bölgesi durumuna gelmiştir . Balta girmemiş ormanlarda bitkiler yüksekliklerine göre kümelenir . En altta otlar ve sürünen bitkiler , onun üstünde yüksek çalılıklar , daha yukarıda da 20-30 m yüksekliğindeki ağaçlar yer alır . Ağaçların yaprakları zeminin üstünü bir şemsiye gibi örter . Bunların arasında tek tük 2-3 m kalınlığındaki bir gövde üstünde 60-70 m'ye yükselen ağaçlara rastlanır . Ağaçların gövdesini yaklaşık 100-200 m uzunluğundaki tırmanıcı bitkiler sarar . Dallardan aşağıya , havadaki yoğun nemden yararlanarak yaşamlarını sürdüren , orkide gibi epifitler sarkar . Bu ormanlarda yükseklikleri 10 m'ye , yapraklarının büyüklüğü ise 1 m'ye ulaşan palmiyeler görülür . Bu tabloyu olağanüstü büyüklükte meyveler veren ağaçlar ve bambu gibi ağaç yüksekliğindeki otlar tamamlar . Bu ormanlarda yaşayan canlı türlerinin sayısının 5-30 milyon arasında olduğu sanılmaktadır . Bu konudaki araştırmalar henüz başlangıç aşamasındadır . Bitkiler çok hızlı büyüdüğünden otların kesilmesiyle açılan yollar birkaç gün içinde yeniden kapanır . Burada hava birdenbire kararır ve gece olunca sürünen ya da tırmanan hayvanlar çığlıklar ve ötüşler arasında deliklerinden çıkar . Yeşil cehennemdeki bu konsere kurbağalar , kuşlar ve maymunlar da katılır . Orman renkli kolibriler ve cırtlak sesli aralar gibi birçok ilginç hayvanın da barınağıdır . Sağlıksız sera havası yalnızca çok sıcak değil , aynı zamanda yüzde 80-90'ı bulan nem oranıyla çok ağır ve bunaltıcıdır . Burada ekmek çok çabuk küflenir , tuz ıslanır ve teknik araçlar inanılmaz bir hızla paslanır .
Tehlikeli Boyutlara Ulaşan Bir Yağma
Tropik hastalıkların tedavi biçimleri ve aşıları bulununcaya değin tropik yağmur ormanları beyaz adamın mezarı sayılırmış . Bu nedenle bu ormanların tıpkı çöller gibi yüzyıllar boyunca el değmemiş olarak kalmasına şaşmamak gerek . Burada yetişen meyveler sera etkisiyle çok çabuk çürürken , bu balta girmemiş ormanlarda yalnızca Pigmeler , Amazon bölgesinde de Yerliler yaşamayı becerebiliyor . Bunların yanı sıra yüzyıllardan beri kuzeyden Sudanlılar , güneyden Bantular Afrika'nın tropik ormanlarından küçük parçalar koparmaya çalışıyorlar , bunu da çoğunlukla tarla açmak amacıyla ormanı yakarak gerçekleştiriyorlar . Tümüyle yanmamış ağaç köklerinin altındaki toprağı çapayla biraz gevşettikten sonra burada muz , manyok , yam , darı ve tatlıpatates yetiştiriyorlar . Yüksek yağış miktarı nedeniyle toprağın içindeki mineraller çabucak akıp gidiyor ve toprağın besleyiciliği hızla azalıyor . Afrikalılar bunun üzerine tarlalarını ve köylerini terk edip başka bir yere gidiyorlar . Onların bulunduğu eski yeri ikincil bir orman alıyor . Yerlilerin kendi gereksinmelerini karşılamak için yaptıkları bu tarımın yanı sıra , beyaz sömürgecilerin kurduğu plantasyonlar da var , buralarda dünya pazarlarına sunulmak üzere , kakao , kahve , muz , hindistancevizi , kola ve palmiye yetiştiriliyor . Eskiden Amazon bölgesinin bir milyar insanı besleyebileceği düşünülürken bugün yağmurların değerli besinleri alıp götürdüğü ve balta girmemiş ormanların insanlar tarafından yağma edilmesinin büyük felaketlere neden olabileceği biliniyor .