İstiklâl Marşı
İstiklâl Marşı Alm. Türk Nationalhymne (f), Fr. hymne (m) national turc, İng. TheTurkish National Anthem. Bir milletin varlığını ve istiklâlini gösteren millî sembollerinden biri. Bayrak da böyle bir semboldür. İstiklâl marşları, sembolü olduğu milletin husûsiyetlerini övücü bir dille anlatan bir güfteye ve özel bir besteye sâhiptirler. Milletlerin millî günlerinde, resmî törenlerde, çeşitli milletlerarası karşılaşmalarda çalınıp söylenmektedir. İstiklâl marşının çalınıp söylendiğini duyan herkesin saygı duruşuna geçmesi mecbûrîdir. Türk İstiklâl Marşını Mehmed Âkif Ersoy yazmış Zeki Üngör bestelemiştir. İstiklâl Marşı, Millî Mücâdelede henüz ilk zaferlerin elde edilmediği bir zamanda yazılmıştır. Vatanın kurtarılması savaşında şiirin mânevî bir kudret olduğunu gözönünde tutan Garp Cephesi Kumandanlığı, askerleri şevklendirmek üzere bir marş yazılmasını arzu etmiş ve Maarif Vekâletince bu hususta bir müsâbaka açılmıştı. Yarışmaya 724 şiir gelmişti. Fakat, bunlar arasında istenilen şiir yoktu. Böyle bir destanî şiiri yazacakların başında Mehmed Âkif, ilk akla gelen şâirdi. Amma o, müsâbakaya katılmamıştı. Çünkü, kazanacak sanatkâra mükâfât verilecekti. Âkif, " vatanın kurtulacağı, hürriyet ve istiklâlimize kavuşacağımız " gibi hususlarda millî duyguların para ile haykırılamayacağı düşüncesiyle yarışmaya iştirak etmemişti. Devrin Maarif Vekili Hamdullah Suphi (Tanrıöver) durumu öğrenince, Âkif 'e bir mektup göndererek iştirak etmemesindeki sebebin ortadan kaldırılacağını " matlûb şiiri vücude getirmesinin maksadın husûlü için son çâre olduğunu " ifâde etti ve " memleketi bu müessir telkin ve tehyic vâsıtasından mahrûm bırakmamasını " ricâ etti. Bunun üzerine Millî Mücâdeleye başından beri katılan, vilâyetleri dolaşarak halkı aydınlatan, " Sevr Muâhedesi paçavrasının yırtılması gerektiğini "söyleyen ve marşın heyecanını daha savaşın başından beri gönlünde taşıyan şâir, birkaç gün içinde bunu bir şiir hâlinde dile getirdi. " Kahraman Ordumuza " ithâf edilen İstiklâl Marşı, ilk olarak Ankara 'da 17 Şubat 1921 günü Hâkimiyet-i Milliyye Gazetesi 'nde ve Sebîlürreşâd Mecmuâsı 'nda neşredildi. 1 Mart 1921 târihinde toplanan mecliste mebusların isteği üzerine, zamanın maârif vekili Hamdullah Suphi tarafından üç kere okunan Mehmet Âkif 'in şiiri, Meclisin 12 Mart 1921 târihli toplantısında resmen " millî marş " olarak kabul edildi ve ayakta dinlendi. Nakdî mükâfât orduca konulduğu için, bunu almamanın doğru olmayacağını düşünen Mehmed Âkif, o zaman için çok kıymetli olan parayı fakir kadın ve çocuklara iş öğretmek ve onları yoksulluktan kurtarmak maksadıyla kurulan bir teşekküle bağışladı. Türk İstiklâl Marşı, dünyâ milletlerinin millî marşları içerisinde güfte bakımından belki de en güzeli ve en mânâlısıdır. Bâzı marşlar o devletin hükümdârını, başkanını övmekte, bâzı marşlar ise mübâlağalı şekilde kendi milletini göklere çıkarmaktadır. Bizim İstiklâl Marşımız ise, târih boyunca dâimâ müstakil ve hür yaşamış büyük bir milletin bu hasletini azimle, heyecanla, îmânla terennüm eden bir şiir şâheseridir. Bu eserde vatan sevgisiyle hürriyet ve istiklâl kavramları müşahhas şekilde bayrak, vatan, târih ve millet gerçekleri etrafında birleştirilmiş ve mukaddes bir " terkip " olarak ifade edilmiştir. İstiklâl Marşında milletimizin maddî ve mânevî bütün değerleri yer almaktadır. Mehmed Âkif Ersoy 'un yazdığı şiir İstiklâl Marşının güftesi olarak kabul edildikten sonra, marşın bestelenmesi için ayrı bir müsâbaka açıldı. Buna 24 besteci katıldı. Ancak bu sırada İstiklâl Savaşının çok şiddetlenmesi üzerine netice kesinleşememişti. 1924 yılında Ankara 'da Millî Eğitim Bakanlığında toplanan kurul Ali Rifat Çağatay 'ın bestesini seçti. Tam altı yıl boyunca bütün resmî törenlerde İstiklâl Marşı bu besteyle söylendi ve çalındı. Ancak pek beğenilmeyen bu beste 1930 'da değiştirildi ve o devrin Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Zeki Üngör 'ün bestesi kabul edildi. İstiklâl Marşı 10 kıt 'a ve 41 mısradan müteşekkil olup törenlerde ilk iki kıt 'ası söylenir. Tamamının metni şöyledir: İSTİKLÂL MARŞI Kahramân Ordumuza Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak! Çatma, kurbân olayım, çehreni ey nâzlı hilâl! Kahramân ırkıma bir gül; ne bu şiddet bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl. Hakkıdır Hakk 'a tapan milletimin istiklâl! Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim îmân dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma... Nasıl böyle bir îmânı boğar Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavâr? Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın! Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va 'dettiği günler Hakk 'ın Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın! Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı... Düşün, altındaki binlerce kefensiz yatanı... Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır, atanı; Verme! Dünyâları alsan da bu cennet vatanı... Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ... Cânı, cânânı, bütün vârımı alsın da Hüdâ, Etmesin, tek, vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Rûhumun senden, ilâhî, şudur ancak emeli; Değmesin ma 'bedimin göğsüne nâmahrem eli, Bu ezânlar ki şahâdetleri dînin temeli, Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli! O zaman vecd ile bin secde eder, varsa taşım; Her cerîhamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım Fışkırır, rûh-i mücerret gibi yerden nâşım; O zaman yükselerek arşa değer, belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl... Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl! Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır Hakk 'a tapan milletimin istiklâl... Mehmet Âkif Ersoy
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.